O kırılma anından sonra, mangada geçmişe dönük okumalar yaptığımda, aslında Eren'in her zaman ilgi çekici bir karakter olduğunun farkı vardım. Daha popüler Shonen ana karakterleri olan Naruto ve Luffy gibi özel bir aileden gelmiyor, seçilmiş kişi değil, kader tarafından sürüklenmiyor. Shanks ve Jiraiya gibi kişiler tarafından etkilenmedi, tüm seçimleri, eylemlerini kendi hür iradesiyle almıştır. Doğduğu andan beri böyledir.
Hatta kendi amacı için insanları yönlendiren, manipüle eden kendisidir.
Tabi, Eren'i diğer karakterlerden farklı, daha kompleks yapan unsurlar bunlar değil. Kendisinin en değer verdiği şey olan ''özgürlük'' için yapacaklarının sınırı olmaması. Küçük yaşta insan tacirlerini öldürmekten tutun da, büyüdüğünde dünya nüfusunun tamamını yok etmeye kadar giden birisi. Sırf dış dünya kendisinin hayal ettiği, özgürce dolaşacağı bir yer olmadığı için masum insanları bile öldürmekten çekinmeyen bir ruh hastasıdır kendisi...
Yukarıda yazdığım Eren'in doğduğu andan beri böyle olma kısmı önemli. Isayama'nın Eren üzerinden anlatmak istediğini direkt onun sözlerinden alıntılıyorum; ''
Örneğin, Furuya Minoru’nun Himeanole'sini okuduğumda; toplumun, sosyal normlar altında, hikayedeki seri katili affedilemez bulacağını biliyordum. Ancak hayatını ve arka planını hesaba kattığımda hala merak ediyordum, ''eğer bu onun doğasıysa, onu kim suçlayabilir ki?'' Hatta ''katil olarak doğmamış olmam bir tesadüf mü'' diye bile düşündüm. '' Peki biz okuyucu olarak cidden Eren'in yaşadıklarını ve doğasını ele alırsak onu suçlayabilir miyiz? Eren 'in katil olması, soykırım yapan küçük bir Hitler olması gerçekten onun mu suçudur?