Basit tanım: Beherit, Kötülük Fikri’nin ölümlü dünyada iradesini göstermek için kullandığı kader mühürüdür. Apostol yaratımı bu iradenin sadece bir sonucudur.
Biraz daha uzatılmış: Beherit, Idea of Evil'ın, yani insanlığın kolektif bilinçaltındaki karanlığın tecessümü, fiziksel dünyadaki bir uzantısı ve aracıdır. İnsanlığın derin umutsuzluk, korku ve travmalarından IoE tarafından yoğunlaştırılarak yaratılmış fiziksel tezahürlerdir. IoE'nin ördüğü Kader Ağı'nda (Causality) önceden belirlenmiş kritik anları işaretlemek ve harekete geçirmek için tasarlanmış araçlardır. "Threshold of Causality"ye ulaşıldığında alarm verir. Taşıyıcısına "seçim yapıyormuş" illüzyonunu verirken, aslında onu IoE'nin planları doğrultusunda kaçınılmaz sona (Havari olmaya veya Griffith örneğinde olduğu gibi God Hand'i çağırmaya) sürükler.
Peki Neden?
Berserk'i tekrar okurken notları yeniledim ve notlara göz atarken (özellikle 13. ciltteki Kötülük Fikri’nin monoloğu ve Flora’nın açıklamaları), Beherit’ler, insanın umutsuzluğunun somutlaşmış hali olduğunu ve doğrudan Kötülük Fikri tarafından yaratıldığını düşündüm. Kötülük Fikri, insanlığın bilinçaltı acılarını; travmaları, ihanetleri, varoluşsal korkuları sürekli emmektedir. Birisi mutlak kırılma noktasına ulaştığında (örneğin Kont gibi, ayrıca Rosine'in de hikayesi buna uyuyor), ruhu benzersiz bir “çaresizlik frekansı” yayar. Bu enerji, Beherit olarak bildiğimiz fiziksel bir forma yoğunlaşır.
Beherit’ler kendi istekleriyle aktive olmazlar. Sadece taşıyıcının çaresizliği, Nedensellik Eşiği ile tam olarak uyuştuğunda ve acısı Kötülük Fikri’nin tasarımına hizmet ettiğinde tepki verirler. Bu aktivasyon bir “geri dönüş noktası” gibidir. Taşıyıcının içsel çöküşü kaderin rotasıyla örtüştüğünde Beherit tepki verir. Kullanıcının seçim yapıyormuş gibi görünmesi mümkün, ama aslında zaten kaçınılmaz biçimde seçilmiş ve o karanlık sonuca doğru çekilmektedir. Griffith en net örnektir: Beherit’i tetikleyen onun güç arzusu değil, fiziksel, duygusal ve varoluşsal olarak tamamen parçalandığı an çaresizliğinin doruğa ulaşmasıdır.
Daha çok açmak gerekirse, Beherit'in asla rastgele veya kullanıcının basit arzusuyla çalışmadığı açık. Aktive olma anı, IoE'nin/kaderin (Causality) önceden çizilmiş yolunda kritik bir dönüm noktasına denk gelir. Griffith bu konuda en iyi örnektir çünkü Beherit, onun güç arzusuyla değil, fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak tamamen çöktüğü, "hiçliğe" düştüğü anda tepki verdi. O an, IoE için Griffith'i bir God Hand yapmanın kaçınılmaz olduğu andı. Kullanıcı "seçim" yapmaz; IoE tarafından önceden belirlenmiş kaderin tuzağına düşürülür.
Beherit’in kırmızı rengi, insanlık tarihindeki kanlı kurbanları yansıtır. Yüzü, gözleri, burun ve ağız boşlukları Kötülük Fikri’nin sürekli farkındalığını simgeler: bir tür ilahi gözetim ya da tarafsız bir tanık gibi. IoE'nin her şeyi bilen, insan ruhunun karanlık köşelerine nüfuz eden doğasına mükemmel uyar. Beherit'in sürekli "izlediği" ve "kaydettiği" hissini verir. Taş benzeri dış kabuğu ise hapsolmuş bir çığlık, donmuş bir acı, asla geri gelmeyecek bir masumiyet kalıntısıdır. Ayrıca taşsı formu, "Hapsolmuş çığlık" ve "dondurulmuş acı" metaforları, Beherit'in içinde hapsolduğu insanın kaybettiği masumiyeti ve geri dönülemez kırılmayı çok güzel temsil ediyor.
Beherit işlevini tamamlayıp Tanrı’nın Eli’ni çağırdıktan ve bir insanın Apostol’a dönüşümünü başlattıktan sonra fiziksel formunu kaybeder. Bu yok oluş değil, bir geri çağırmadır. Griffith’in Beherit’i Eclipse’ten sonra kaybolur; aynı şekilde Skull Knight'ın kılıcına saplanmış parçalar, bu nesnelerin yeniden kullanıldığını, kozmik bir döngü içinde tekrar tekrar elden geçtiğini ima eder.
Ayrıca, Skull Knight'ın Guts'a neden ''Struggler'' dediğine dair nedenlerden birisi de Beherit olabilir, en azından bağlantı kurabiliriz, çünkü Beherit'ler insanlığın IoE'yi besleyen tüm karanlık duygularının (derin korku, ihanet arzusu, aşırı açgözlülük, kin, varoluşsal boşluk) kristalleşmiş hali olabilir. Umutsuzluk bunların doruk noktasıdır.