Ben yarısına kadar şampiyonların hikayelerini okudum, okuduğum yere kadar tek bir yaratıcıdan bahsedilmiyor. Aurelion Sol gibi pek çok kozmik varlığın olduğundan söz ediliyor.
BARD karakteri var mesela, karakteri herhalde Yüzüklerin Efendisi evreninin yaratılışı gibi Silmarilyondan falan hacılamışlar. Hikayeyi ekliyorum buraya
BARD
Kozmik Koruyucu
Semavi âlemin çoğu sakini, yuvalarını en saf yıldız ışığından prizmatik ipliklerle işlenmiş mucizevi bir nakış olarak görür. Fakat bu fevkalade mahlukların da fevkinde olan bir varlık bu boyutun manevi ve ebedi güzelliğini görerek değil, işiterek yaşar. Ölümsüz olduğu kadar gizemli bir ozan olan Bard için gökkubbenin güzelliği mistik, eşi bulunmaz bir senfonidir.
Bard en başta, sessiz bir evrende amaçsız ve anlamsız bir şekilde süzülüyordu. Ama içinde, bu boşluğun sonunda mucizevi bir şeyle dolacağına dair büyük bir beklenti vardı. Kader onu hayal kırıklığına uğratmadı. İlk yıldızların işlenmesiyle sessizlik bozuldu ve yaratımın ilk coşkulu notaları Bard'ın kulağında çınlamaya başladı.
Yıldızlar arasında dönen armonilerde gezindi, doğumlarından geriye kalan minicik ilham ve düşünce kırıntılarını dinledi. Bu tamamlanmamış, ara ton enerji zerreleri, yani micinler, Bard kâinatın senfonisine ne zaman sesini eklese ona çekiliyor ve kusursuz bir uyumla durmadan çınlıyordu.
Bu onun eseri değildi ama Bard yine de onunla gururlanıyordu.
Fakat ölçüsüz bir aradan sonra, senfoniye bir uyumsuzluk sızmaya başladı. Önceleri o kadar minikti ki Bard'ın kulağından neredeyse kaçıyordu. Fakat gözünün içine bakan micinleri Bard'ın dikkatini şurada yanlış şiddetlenen bir parçaya, burada beklenmeyen bir senkopa ve hatta önceden ses olan yerlere artık sessizliğin gelişine çektiler.
Bard semavi âlemin altını üstüne getirdi ve sonunda bu tuhaflıkların kaynağına ulaştı. Karşılaştığı çok ama çok acayip bir şeydi. Kendi şarkısını söyleyen bir dünya bulmuştu.
Runeterra'nın bilinmeyen sihirlerden güç alarak ürettiği müzik, üstünde yaşayan faniler kadar ilkel, evrimleşmemiş ve kaotikti. Ama yine de fırtınadan önceki gök gürültüleri ya da öncesindeki rüzgârda tıngırdayan rüzgâr çanları gibi içkin bir güzelliği vardı. Bard bu şarkıyı sadece güzelliğinden ötürü takdir etmekle yetinebilirdi ama şarkı maalesef semavi bütünlüğe bir kontrpuan olmanın çok ötesine geçip yıkıcı olmaya başlamıştı. Bir şey yapılmalıydı.
İlk Diyar Ionia'ya inen Bard'la ona eşik eden micinler maddi âleme geçti. Bard'ın kulakları hemen göz biçimini aldı. Kozmik müzisyen, gezgin bir şavm çalgıcısının arabasından aldığı kumaşlar ve ufak tefek eşyalarla kendine basit bir vücut yaptı. Yüz olarak da üç delikli, yuvarlak bir maske takındı.
Dünyada bir çağ boyu gezinerek karşılaştığı herkesin hem aklını karıştırdı hem de onlara neşe verdi. Bu sırada, işlerin sandığından çok daha karışık olduğunu öğrendi. Önceden kestirilemeyecek etkileri olan pek çok güçlü cisim bir hata sonucu Runeterra'ya düşmüş, kâinatın doğal düzenini bozuyordu. Gözlerini yeniden gökyüzüne çeviren Bard, bu işin arkasında başka bir semavi gücün olduğu sonucuna vardı. Fakat amacının ne olduğunu kestiremiyordu.
Yine de sorunu çözmeyi üstlenerek doğru yerde olmayan nesneleri alıp artık zarara yol açamayacakları yerlere koymaya başladı. Bu yaptığı, evrenin akordunu düzeltmenin sadece ilk adımı olsa da dünyayı, ötesinde bekleyenlerden kurtarmak için başka yol olmayabilir.
Bard geleceğe de tamamen sağır değil. Büyük bir çatışmanın yaklaştığını, var olan tüm âlemlerde bir savaş başlayacağını biliyor ve sonunda taraf tutmak zorunda kalacağı zamanı bekliyor.
BARD'a KOZMİK KORUYUCU diyorlar.
''Semavi âlemin çoğu sakini'' diye başlıyor hikaye, semavi alem dediği göksel kozmik varlıklar işte.
Devamında BARD gibi daha bir sürü kozmik varlığın, evrenden önce de var olduğu ve ölümsüz oldukları yazıyor.
Şu cümle misal önemli, ''Önceden kestirilemeyecek etkileri olan pek çok güçlü cisim bir hata sonucu Runeterra'ya düşmüş, kâinatın doğal düzenini bozuyordu. Gözlerini yeniden gökyüzüne çeviren Bard, bu işin arkasında başka bir semavi gücün olduğu sonucuna vardı. Fakat amacının ne olduğunu kestiremiyordu.''
Yani başkaca kozmik varlıklar da var, içlerinde kötücül olanlar da var, Dünya'ya rünleri salıp dengeyi bozanlar da var.
BARD hikayesi dediğim gibi Silmarilyon'a benziyor, Aurelion Sol hikayesi de Dr. Doom'un Beyonder'in gücünü çalması hikayesini andırıyor. Bu türden benzerlikler çok güzel ve ilgi çekici bence.
Bilgi içi sağolasın , zevkle okudum . Ne kadar Lol sever bir adam olsam da hikayelerini ne yazıkki okumadım. Aurelion Sol ün yıldızları yarattığını kozmik varlık olduğunu biliyordum sadece , odur belki yaratıcı demiştim , net bir yaratıcı yok anlasılan çok sayıda kozmik varlık var marvel gibi