Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

90'lı Yılların En Beğendiğiniz Türk Filmleri

90'lı Yılların En Beğendiğiniz Türk Filmleri


  • Kullanılan toplam oy
    10


Rumelihisar sokaklarında yaşayan Mahsun çevresi tarafından sevilen yoksul ve kimsesiz bir adamdır. Hayatta hiçbir amacı olmayan bu adam otomobil çalarak hayatta kalmaktadır. Yaşamdaki tek tutkusu olan otomobilleri geceleri çalan Mahsun, sabaha kadar bu arabalarla gezer ve sabah olduğunda arabayı aldığı şekliyle aldığı yere bırakır. Bir gün sürekli takıldığı kahveye gelen bir kıza aşık olan Mahsun kalacak hiçbir yeri olmayan bu kıza odasını açar. Fakat kız bu iyiliği kötüye kullanarak Mahsun'un hayatında onarılmayacak yaralar açacaktır.
Derviş Zaim tarafından yönetilen bol ödüllü filmin başrollerinde Ahmet Uğurlu ve Tuncel Kurtiz bulunuyor.




Serdar Akar'ın Yeni Sinemacılar ekolünü patlattığı, Türk sinemasında gerçek anlamda alternatif filmler kuşağının miladı sayılabilecek bu yapımda, dört delişmen kafadar mürettebatın macerasını izliyoruz. Laleli'de parasını çaldıran boksörün gemi kaptanına durumu anlatması ile parayı istemeye giden kaptanın başından geçenlerin konu edildiği filmde, olaylar iyice karmaşık bir hal alır ve bir kız ile kafası betona çarpılarak öldürülmüş bir adam kalır ellerinde. Gemiden gitmesi gereken kızın boksör tarafından saklanması ile daha da karışan olaylar sonucu kafası dumanlı olan esrarkeş kaptan ayılmaya başladıkça her şeyi yavaş yavaş hatırlamaya başlar. Film, çekildiği dönemde yoğun argo kullanımı sebebiyle muhafazakar çevrelerden yoğun eleştiriler almıştı. Buna rağmen Gemide son dönemde Türk sinemasında kült statüsündeki filmler kategorisinde değerlendiriliyor. Erkan Can'ın performansı için ise filmin başarısındaki en önemli etken denilebilir.




Eşkiya, hapse düşmesine neden olan arkadaşının peşine düşen bir adamın hikayesini anlatıyor. 35 yıl önce Cudi dağlarında bir grup eşkiya yakalandı ve hapse atıldı. Yıllar içinde kimi hastalıktan, kimi hesaplaşma sonucu öldü. Biri hariç... 35 yıl sonra Hapisten çıkınca Baran’ ın ilk işi köyüne dönmek olur. Yıllar önce hapse girmesine en yakın arkadaşının sebep olduğunu öğrenir. Bu en yakın arkadaşı onun çocukluk aşkını alarak İstanbul’ a gitmiştir. Baran da onu bulmak üzere İstanbul’un yolunu tutar.
Yavuz Turgul'un senaryosunu yazıp yönetmenliğini üstlendiği Türkiye sinemasının unutulmaz filmlerinden Eşkıya'nın başrollerinde Şener Şen, Uğur Yücel, Şermin Hürmeriç ve Yeşim Salkım bulunuyor.



Namus cinayeti nedeniyle girdiği hapishaneden çıkan Yusuf amaçsız bir hayata sahiptir artık. İzbe bir pansiyon köşesinde yolu Bekir ve Uğur’la kesiştikten sonra hikayedeki tüm kişilerin hayatlarını derdinden sarsan hadiseler yaşanacak, herkes kendi masumiyetinin peşinden gidecek; bu seçimler de hepsinde derin yaralar açacaktır. Uğur güçlü bir hayat kadınıdır, Bekir ise ona saplantılı bir adam. Fakat Uğur'un gönlünde Zagor vardır... Türk sinemasının önemli yönetmenlerinden Zeki Demirkubuz’un, izlendikten sonra hafızalardan uzun bir süre silinmeyen etkileyici filminin başrollerinde Derya Alabora, Güven Kıraç ve unutulmaz tiradıyla hafızalara kazınan Haluk Bilginer var. Yapım vizyona girdiği yıl ayrıca Antalya Film Festivali’nde 4 Altın Portakal ve Altın Koza Film Festivali’nde de dört ödüle layık görülmüştü.




Kolera adlı sokakta, yaşamın bir kıyısında kendi algılarınca var olmayı başaran bir grup insan yaşamaktadır. Her yerde olduğu gibi burada da kendi içinde bir düzen söz konusudur. Örneğin Arap Sado, bu sokaktaki hakimiyetini, Salih’e devreder. Salih, ailenin küçük oğludur ve aslında böyle bir sorumluluk için pek de hazır olduğunu söylenemez. Bir gün arka sokaklarda bir kargaşa ve olay yaşanır. Salih, bu esnada bir kadına aşık olur. Tina, onu büyüler. Hayatın basitliği ile insanların acımasızlıkları arasında savrulan yaşamlardan kesitler sunan film, Metin Kaçan’ın aynı adlı romanından uyarlanmıştır.



Cem Yılmaz ve Mazhar Alanson'un sorunlu abi kardeş ilişkisini beyazperdeye yansıttığı bu özel filmde Nuri, gereksiz yere karıştığı bir kavga sırasında üç yıldır görmediği kardeşi Altan ile karşılaşır. Bu rastlantı; aradan geçen bunca zamandan sonra bu iki kardeş için sürpriz olmuştur. Birbirleriyle tamamen zıt iki karakteri simgeleyen bu kardeşler kaderin oyunu sonucu başlarına birtakım belalar saracak ve soluğu güneyde alacaklardır...
Ömer Vargı'nın yönetmenliğini yaptığı ve Cem Yılmaz ile birlikte yazdığı film 1990'ların en akılda kalan yapımlarından...



1948 yılında yaşanan gerçek bir olaydan konusunu alan film, Sinan Çetin’in en ses getiren yapımları arasında. Film, siyasi otoritenin emriyle bir tel örgüsüyle ikiye bölünen bir köyün bu sınırla birlikte sosyal, duygusal ve manevi olarak da ikiye bölünmesinin ardından yaşanan dokunaklı hikayeyi anlatıyor. Başta gümrük memuru Mehdi ve çocukluk arkadaşı Rahim olmak üzere, birbirleriyle yıllardır birarada yaşayan köy halkı aradaki sınır yüzünden dostlarını, aşklarını ve hayata duydukları inancı yitirirken siyasi ve politik oyunların parçaladığı hayatlar bir kez daha gözler önüne seriliyor.





Kerim Korcan'ın aynı isimli eserindeki 9 hikayeden sürgüne gönderilişine kadar olan hikayeleri içeren bu ilk filmin konusu; toprak sahiplerinden Abidin Ağa`nın oğlunu vuran Tatar Ramazan dört yıl hapis yatmıştır. Çıktığında Zeynep ailesinin baskısına rağmen Tatar Ramazan`ı karşılar, köye dönerler. Oda sahnesinde, Ramazan evi satıp beraber İzmir ya da İstanbul`a gitmeyi planladığını söyler. Fakat Abidin Ağa`nın oğlu Necmi yakasını rahat bırakmaz ve kısa bir süre sonra yağmurlu bir günde Hamdi`yle birlikte Ramazan`ı sıkıştırır, Ramazan yaralanır fakat bıçağıyla Hamdi`yi öldürür. Necmi kaçar.

Bu olay üzerine 11 yıl hapis yiyen Ramazan tekrar hapishaneye düşer. Bu arada Zeynep de sürekli aile baskısı altındadır. Gittiği hapishanede kimseye bulaşmamaya çalışan Tatar Ramazan esrar satan, kumar oynatan bir koğuş ağasıyla karşılaşır. Başlarda "rahat durmadı demesinler" diye kimseye bulaşmamaya çalışır. Aynı zamanda hapishanede İdamlık Hüseyin`e de ağabeylik eder ve hapishane müdürüne Ankara'ye mektup yazması için konuşur. Fakat bu konuda da hapishane müdürü onu aldatır. Zamanla koğuş ağasının (Koca Mustafa ve Cıbıl Halil) da gardiyanlarla beraber olduğunu görür. Sonunda dayanamayarak Mustafa`ya bir tokat patlatır. Gariban kesimi arkasına alır ve gariban kesim arasında sevilen sayılan birisi olur. Mustafa bu tokadı sindiremeyerek geceleyin Tatar Ramazan`ı arkadaşlarıyla öldürmek ister fakat Ramazan olayı anlar ve Mustafa`yı bıçaklayarak öldürür. 7 sene daha alır ve sürgüne gönderilir...700 kasaba.70 vilayet.7 düvelde namı söylendi...




Haşmet Asilkan, 60’lı ve 70’li yıllardaki Yeşilçam furyasında sayısız aşk filmine imza atmış bir yönetmendir. Ama şimdi 80’lerin yerinde sayan Türk sinemasının zamanıdır. Gururlu bir adam olan, yaptığı işi -ve belki de kendisini- inanılmaz ciddiye alan Haşmet eski güzel günlere geri dönmek ister. Bunun için son kurşunlarını kullanıp, her türlü imkanı seferber edecek ve bir başyapıt çekecektir. Ancak ne bunun için doğru bir zamandır Türkiye’de, ne de birlikte yola çıktığı insanlar işini onun kadar ciddiye alıyordur.

Şener Şen’li Yavuz Turgul sinemasının önemli bir taşı daha. Her zamanki sağlam senaryo, usta oyunculuk ve acı acı güldüren bir film daha.




17.yüzyıl İstanbul’u, 4. Murat’ın demir yumruğu altında yasaklarla dolu ama fantastik karşılaşmalara da pay bırakan bir hayata sahne olmaktadır. Kendilerini uçmaya ve insan sınırlarını zorlamaya adamış iki mucit, Hazerfen Ahmet Çelebi ile Lagari Hasan Çelebi işte böyle bir İstanbul’da yarenlik etmektedirler. Bekri Mustafa ile Evliya Çelebi gibi şahsiyetler, işte bu İstanbul’un sıradışı başka karakterleridir.

Dilsiz İtalyan dilber Franceska, Ahmet Çelebi’ye önce köle olarak gelir sonra aralarında bir aşk alevlenir. Franceska da, kafadarlara omuz verir ve mucitler birbiri ardına müthiş deneylerini gerçekleştirirler. Ancak sultanın da öfkesini üstlerine çekerler.

Yiğidi öldürüp hakkını verelim. Türk sinemasını 80’lerdeki komadan çıkarıp yeniden popüler yapan, yerli film izlemek için yeniden salonların dolmasına önayak olan bir kaç isimden biri de, herhalde yönetmen Mustafa Altıoklar’dır. Tarihsel gerçekleri fantezileştirme şekillerine ve oyuncu tercihlerine ne kadar dil uzatılırsa uzatılsın, Altıoklar’ın Okan Bayülgen, Haluk Bilginer, Savaş Ay gibi popüler isimlerden yararlanma formülünün gişede işlediğine şüphe yok. Basını toplayıp adı sanı duyulmamış Beatriz Rico’yu önlerine attıkları basın toplantısı ise akıllardan çıkmaz.




Abidin ve Mahmut pavyonlarda ayaküstü komedyenlik yapan ve hayatta kaybeden tarafta yer almayı alışkanlık haline getirmiş iki arkadaştır. Abidin eskiden gemicilik yapmıştır ve kadınlara feci düşkündür. Bir yetimhanede büyümüş olan Mahmut ise karşı cinse olan utangaç tutumu ve hassas yapısıyla yoldaşından ayrılır.

İki kafadarın sepetli bir antika motosikletin sırtında sürdürdükleri seyyar yaşamları, sağır ve dilsiz ama güzeller güzeli bir genç kızın hayatlarına girmesiyle alt üst olacaktır. Yaşayacakları olaylar hem kendilerini daha yakından tanımalarına hem de hayatın anlamı ve etraflarını saran hayal/gerçeklik üzerine egzersiz yapmalarına yol açacaktır. Elbette bu egzersize filmin seyircisi de dahil olacaktır.

Yavuz Turgul’un bu en güçlü senaryolarından biri, güçlü bir ışık kullanımı ve görüntü yönetiminin yanısıra, Füreyya Koral gibi sürpriz simâlarla da taçlanan bir eser



İstanbul'un en görkemli mevkilerinden biridir Beyoğlu, İstiklal Caddesi... Ancak gece olup ışıklar sönmeye başladığında bin türlü pislik belirir bu karanlık sokaklarda... Toplumdan dışlanmış, ötekileştirilmiş insanların dramı işte böyle anlarda yoğunlaşır. İşte doğuştan kaybedenlerden biri de kirli bir barda barmenlik yapan bir 'cüce'dir. Cücenin yolu bir gün bir fahişelik yaparak geçinen bir travestiyle kesiştiğinde bu iki dışlanmış, iki istenmeyen insan arasında kadere ve hayata meydan okuyan bir dostluk başlar. Bu dostluk kendilerini öteleyen topluma karşı yapılmış bir başkaldırı niteliğindedir.
90'lı yıllarda sıkça karşılaştığımız karanlık atmosferli ve melankolik filmlerden biri olan yapıt özellikle başrollerindeki Fikret Kuşkan ve Mevlüt Demiryay'ın performanslarıyla ilgiyi hak ediyor.




Laleli'de Bir Azize adlı film için "Gemide" adlı yapımın bir türevi ya da tamamlayıcısı diyebiliriz. Aynı konsept dahilinde kurgulanan senaryoda Gemide filmine farklı bir yorum söz konusu. Bu filmde de üç kafadar, kahramanlarımız olarak lkarşımıza çıkıyor ve patronlarını beceriksizce dolandırmaya çalışıyorlar. Ondan habersiz bir iş yapıp voliyi vurmaya kalkışan kahramanlarımızın işleri umdukları gibi yürümez. "Bakire" bir hayat kadınını anlaşma yaptıkları işadamına götürürlerken birden karşılarına dört adam çıkar. Hem kızı, hem de aldıkları yüklüce parayı kaptırırlar



1970’li yıllarda Türkiye’nin batısında küçük bir kasabadayız. Bahar mevsimi yeni başladığında üç kuşak bir arada yaşayan ailenin küçük kızı, okul dönüşü, kendinden küçük erkek kardeşiyle birlikte dolaşmaya çıkar. Onun gözünden doğaya ve doğayla bir arada yaşayan bu insanların yaşantısına göz atma fırsatı buluruz.
Aslen fotoğrafçı olan Nuri Bilge Ceylan, bu ilk uzun metraj filmiyle sonradan uluslararası ödüllerle dolu bir sinema kariyerine adım atıyor. Hayranı olduğunu itiraf edeceği Tarkovski’ye öykünen uzun planlar ve manzaralar çekiyor. Yarı belgesel bir tavır takınıyor.



1940'lı yıllarda İstanbul’da bulunan eski bir konakta yaşayan yaşlanmış Kemal, artık unutulmaya yüz tutmuş anılarını anlatıyor.
Piano Piano Bacaksız, her bir odasını bambaşka insanlara kiraya verilen bir konakta, savaşın da getirdiği zorluklara rağmen hayata tutunma çabası veren bir grup insana dair etkileyici bir hikaye.
Usta yönetmen Tunç Başaran, Piano Piano Bacaksız ile 1991 yılında İstanbul Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülüne layık görülmüştü.
 
Çok fazla 90'lar yapımı Türk filmi izlemedim. İzlediklerim arasından seçmem gerekirse Her Şey Çok Güzel Olacak.
 
Belki klasik bir yorum olacak ama Eşkiya film Türk sineması için bir dönüm noktasıdır.

Her şey çok güzel olacak,ağır roman ve İstanbul kanatlarımın altında diğer oy vereceğim filmlerdir.

Gerçi bunlar dışındakileri izlemedim.
 
Eşkıya ve Tabutta Rövaşata'nın sinemamız için çok önemli eserler olduğunu düşünüyorum. Dönersen Islık Çal ve Kasaba filmlerinin yeri bende çok ayrı, seçim yapamadığım için dördüne de oy verdim.
Listede olsaydı eğer Gizli Yüz'ü zirveye koyabilirdim. Ömer Kavur harika bir iş çıkarmış.
Çok güzel konular açıyorsun gerçekten, teşekkürler. Denk gelmişken belirteyim. :sapkali:
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık