Öncelikle Dressrosa Arc'ı birkaç boş bölüm dışında oldukça iyiydi. Alabasta'da olanların bir üst seviyesini izlemiş olduk. Karakterler hakkında dikkatimi çeken şeyleri yazayım.
Diamante: Doflamingo'nun tayfasında meyvesini en çok beğendiğim adamdı. Geçmişte yaptıklarından ötürü Kyros ile karşılaşacağı çok barizdi. Fakat Kyros'un ezici gücü karşısında bir şansı yoktu. Nitekim de öyle oldu, çok performans gösteremeden yenildi.
Trebol: Tayfanın esas beyni olduğu düşünülüyordu, öyle de çıktı. Olayların tetiklenmesinde büyük bir rolü var. Beni en çok şaşırtan, meyvesinin Paramecia çıkması oldu, oysa Logia olduğunu gösteren epey bir veri vardı. Meyvesinin bu ani seviye düşüşü, gücünü de gözümde düşürmüş oldu. Yenilmesi de oldukça basit şekilde gerçekleşti.
Pica: Herkes tarafından üç yöneticinin en güçlüsü olarak görünüyordu, ben de bu görüşe katılıyorum. Özellikle meyvesi gerçekten çok kullanışlı bir şey, kaçak dövüşmesinde büyük yardımı oluyor. Açık açık dövüşse bile de, taşlar sayesinde kendine gelen hasarı minimum ölçüye çekebiliyor. Vergo'dan sonra gördüğümüz tam beden Haki kullanan tek kişiydi. 9 yaşındayken bile Haki'nin bilincinde olan bir adam, boş olamaz zaten. Ancak Zoro'yu fazla küçümsediği için yenildi. Zira kaybetmesindeki en büyük etken, Haki gücü arasındaki farkı gözardı etmesiydi.
Kyros: Gelelim bu Arc'ta en çok sevdiğim adama. Kyros gerçekten hayran kaldığım bir karakter oldu. Sadece bir insan olmasına rağmen, aşırılığın uçlarında gezen bir adam. Donquixote Korsanları içerisinde yenemeyeceği tek kişinin Doflamingo olduğunu düşünüyorum. Ki ona bile yenilirken epey uğraşacağına şüphem yok. Tek bacakla dalgalı zeminde hem kendini, hem de kızını koruyabilmesi büyük bir iş. Kızının güvenliğinden emin olunca da dövüşü tek seferde bitirdi zaten. Üstelik bunu topuzlardan çok ağır yaralanmasına ve bacağından vurulmasına rağmen başardı. Bir kayanın ardında ağlaması ise, hüzünlü bir sahneydi. Kendisinin iki bacaklı halinin en kötü Zoro seviyesinde olduğunu düşünüyorum.
Issho: Herkes onun en pasif Amiral olduğunu düşünüyordu, ancak son bölümlerde onun neden böyle davrandığı bir nevi açıklığa kavuştu. Bu kadar güçlü bir adamın bürokratik engellere takılması cidden çok acı. Bu görüşüme katılmayan olabilir, ancak ben kendisinin adadaki en güçlü adam olduğunu düşünüyorum. Issho diz çöküp o konuşmayı yapınca, aklıma direkt Smoker ile konuşmuş olabileceği geldi. Nitekim de öyle olmuş. O zamanlar Smoker'ın yapamadığını, Issho yapabildi. Yaptığı da gerçekten yürek isteyen bir işti. Kökenden Denizci olan kimsenin bunu yapabileceğini sanmıyorum açıkçası. Dressrosa'da Issho'nun gücünden çok, kişiliğini öğrendik.
Donquixote Doflamingo: Sona saklanan kıymetli parça, Meyve gücünü ilk gösterildiği andan, 640 bölüm sonra gördüğümüz adam. Fanlarının üzülmesini yersiz buluyorum. Zira gayet güçlü bir adam ve bunun hakkını da sonuna dek verdi. Dövüşlerdeki performansı kafamdaki gibi çıktı hemen hemen. Meyve uyanması denen şeyi de öğrenmiş olduk kendisi sayesinde. Anladığım kadarı ile bu uyanış olayı, çok nadir gerçekleşen bir şey ve meyve kullanıcısının etrafındaki maddeleri meyve gücü ile etkilemesini sağlıyor. İleride daha net şeyler görürüz muhtemelen.
Şimdilik burada bitiriyorum. Luffy'nin 4. Vitesi için ayrı bir konu açmayı düşünüyorum.