Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

[Geyik] Monkey D. Dragon’un Bir Günü



Monkey D. Dragon’un bir günü, güneşin ilk ışıkları ufukta belirirken başlar. Devrimci Ordu’nun gizli karargâhı, okyanusun ortasında, sisle kaplı bir adada yükselir. Taş duvarlar arasında yankılanan dalga sesleri, sabahın sessizliğini bozar. Dragon, yatağından kalkar; hareketleri öyle akıcı ki, sanki her adımı bir dansın parçasıdır. Yeşil pelerinini omuzlarına atarken, aynada kendine bakmaz bile; o, kendi ağırlığını zaten bilir. Botlarının zeminde çıkardığı ses, karargâhtaki herkesi uyandırır. Genç bir devrimci, koridorda Dragon’u görünce elindeki kahve fincanını düşürür. Dragon, sadece bir an durur, yere eğilip fincanı alır ve çocuğa uzatır. “Dikkatli ol,” der, sesi hem sakin hem de bir fırtına gibi güçlü. Çocuk, hayranlıktan donakalır, sadece başını sallayabilir.

Sabah: Strateji ve Karizma Patlaması



Dragon, savaş odasına girer. Masanın etrafında toplanmış komutanlar, onun içeri girmesiyle nefeslerini tutar. Duvarda asılı dev dünya haritası, hükümetin kalelerini kırmızı noktalarla işaretler. Dragon, pelerinini bir hareketle sandalyesine bırakır ve masaya yaklaşır. “Bugün,” der, “dünyayı bir adım daha özgürlüğe yaklaştırıyoruz.” Tek bir cümle, ama odadaki herkesin tüyleri diken diken olur. Sesi, bir kılıcın keskinliğiyle havayı yarar. Planlarını anlatırken, parmağı haritada geziniyor; her dokunuşu, sanki bir kaleyi gerçekten yıkıyormuş gibi hissettiriyordur. Bir komutan, cesaretini toplayıp, “Efendim, bu plan çok riskli,” der. Dragon, yavaşça başını çevirir. Gözleri, komutanın ruhunu delip geçer. Hafifçe gülümser; o gülümseme, hem bir tehdit hem de bir vaat taşır. “Risk,” der, “özgürlüğün gölgesidir.” Odada çıt çıkmaz. Komutan, utancından yere bakar, ama aynı anda Dragon’un vizyonuna daha çok inanır. Toplantı biterken, herkes onun tek bir kelimesiyle dünyayı değiştirebileceğine emindir. Dragon, odadan çıkarken pelerinini tekrar omzuna atar; rüzgâr, sanki onun emriyle esiyormuş gibi koridorda uğuldar.

Öğle: Halkın Kalbini Fethetme



Dragon, öğle vakti bir sahil kasabasına inmeye karar verir. Kimliğini gizlemek için pelerinin başlığını hafifçe indirir, ama karizması saklanamaz. Kasaba meydanına adım attığında, rüzgâr onun etrafında döner, yapraklar havada süzülür.

Yerel bir pazarda, balıkçılar yüksek vergilerden şikâyet ederken, Dragon sessizce yanlarında belirir. “Haksızlık,” der, “sustukça büyür.” Sesi o kadar etkileyici ki, pazar bir anda sessizleşir. Herkes ona döner. Yaşlı bir balıkçı, “Sen de kimsin?” diye sorar. Dragon, başlığını hafifçe indirir, gözleri ortaya çıkar. “Bir dost,” der sadece. Ama o gözler, bir devrimin fitilini ateşleyecek kadar güçlüdür. Bir anda kalabalık etrafını sarar.

Dragon, bir seyyar satıcının tezgâhından bir elma alır, parayı avucuna sıkıştırır ve bir çocuğa uzatır. Çocuk, elmayı alırken Dragon’un eline dokunur ve “Sen bir kahraman mısın?” diye sorar. Dragon, çocuğun başını okşar. “Kahramanlar, cesur olanlardır,” der ve kalabalığa döner. “Ve siz cesursunuz.” O an, kasaba halkı ona taparcasına bakar. Bir kadın, gözyaşları içinde, “Bizi kurtar!” diye bağırır.

Dragon, sadece başıyla onaylar ve “Kurtuluş, birlikte gelir,” der. Kasabadan ayrılırken, arkasında bir umut dalgası bırakır. İnsanlar, onun adını bilmeseler bile, o anı ömür boyu anlatacaklarına yemin ederler.

İkindi: Antrenman ve Efsaneleşme

Karargâha döndüğünde, Dragon biraz rahatlamak için antrenman sahasına iner. Devrimci askerler, onun geldiğini görünce hemen toplanır. Dragon, gömleğinin kollarını sıvar; “Hadi,” der, “bana meydan okuyun.” Genç bir asker, cesaretini toplayıp karşısına çıkar. Dragon, tek bir hareketle rakibini yere serer, ama öyle zarif ki, sanki bir dans sahnesi izleniyormuş gibidir. Asker, gülerek kalkar ve “Bu nasıl mümkün?!” diye bağırır. Dragon, ona elini uzatır. “İrade,” der, “her şeydir.” O an, sahadaki herkes onun sadece bir lider değil, aynı zamanda bir ilham kaynağı olduğunu anlar. Antrenman biterken, bir grup genç devrimci, onun hareketlerini taklit etmeye çalışır. Dragon, uzaktan izler ve hafifçe gülümser. O gülümseme, bir ordunun moralini göklere çıkarır.

Akşam: Bocaditos ve İnsan Yüzü



Gün batarken, Dragon uçurumun kenarında durur. Arkasında gök kızıla boyanmış, şimşekler ufukta dans eder. Pelerinini rüzgâr taşırken, elinde bir kupa kahve, derin düşüncelere dalar. Koala, yanına yaklaşır. “Lider, her şey planlandığı gibi,” der. Dragon, başını hafifçe çevirir. “Güzel,” der, “ama önce biraz mola.” Herkes şaşkındır; bu efsanevi adam, mola mı verecek? Dragon, karargâhın mutfağına girer. “Bocaditos zamanı,” diye ilan eder. Mutfakta bir anda sessizlik olur, sonra kahkahalar patlar. Dragon, jambonu, peyniri ve taze ekmeği tezgâha dizer. Bıçağı eline aldığında, sanki bir kılıç ustası gibi hareket eder. Her dilim, mükemmel. “Bocaditos” der, “basit, ama dürüst.” İlk lokmayı aldığında, gözlerini kapatır ve “Bu, özgürlüğün tadı,” der. Mutfaktaki herkes, onun bu insanî yanına hayran kalır.

Koala, “Lider, sen hep böyle misin?” diye sorar. Dragon, sadece omuz silker. “Herkesin bir sırrı vardır,” der ve bir parça bocaditos ona uzatır. O gece, karargâhta herkes bocaditos yer, ama kimse Dragon’un yaptığı kadar lezzetlisini yapamaz.

Gece: Efsanenin Dinlenmesi



Dragon, odasına çekildiğinde, pencereler açık, yıldızlar görünüyordur. Masasında bir harita, bir kalem ve yarım kalmış bir bocaditos duruyor. Pelerinini sandalyesine bırakır, gömleğinin üst düğmesini açar ve ufka bakar. Düşünceleri, sadece onun bildiği bir fırtınada kaybolur. Karargâhta herkes uyurken, bir genç devrimci, onun odasının önünden geçer ve içeriden gelen hafif bir mırıltıyı duyar; Dragon, eski bir denizci şarkısını mırıldanıyordur. Çocuk, bunu kimseye anlatmaz, ama o an, Dragon’un sadece bir lider değil, aynı zamanda bir insan olduğunu anlar.

Monkey D. Dragon’un bir günü, böyle geçer. Her adımı bir efsane, her sözü bir devrim, ama bir o kadar da gerçek. Ve bocaditos? Onun, dünyayı değiştirmeden önce bir an durup nefes aldığı küçük bir sır.
 
15.30 kalkış.

15.40-16.40 Kahvaltı.

16.40-18.40 Balkondan etrafa bakma

18.40-19.40 Balkona gelen kuşlara simit,ekmek kırıntısı atma.

19.40-20.40 akşam yemeği.

20.40-22.40 Yüksek yerden etrafa bakmak.

22.45 uyku vakti.
 


Monkey D. Dragon’un bir günü, güneşin ilk ışıkları ufukta belirirken başlar. Devrimci Ordu’nun gizli karargâhı, okyanusun ortasında, sisle kaplı bir adada yükselir. Taş duvarlar arasında yankılanan dalga sesleri, sabahın sessizliğini bozar. Dragon, yatağından kalkar; hareketleri öyle akıcı ki, sanki her adımı bir dansın parçasıdır. Yeşil pelerinini omuzlarına atarken, aynada kendine bakmaz bile; o, kendi ağırlığını zaten bilir. Botlarının zeminde çıkardığı ses, karargâhtaki herkesi uyandırır. Genç bir devrimci, koridorda Dragon’u görünce elindeki kahve fincanını düşürür. Dragon, sadece bir an durur, yere eğilip fincanı alır ve çocuğa uzatır. “Dikkatli ol,” der, sesi hem sakin hem de bir fırtına gibi güçlü. Çocuk, hayranlıktan donakalır, sadece başını sallayabilir.

Sabah: Strateji ve Karizma Patlaması



Dragon, savaş odasına girer. Masanın etrafında toplanmış komutanlar, onun içeri girmesiyle nefeslerini tutar. Duvarda asılı dev dünya haritası, hükümetin kalelerini kırmızı noktalarla işaretler. Dragon, pelerinini bir hareketle sandalyesine bırakır ve masaya yaklaşır. “Bugün,” der, “dünyayı bir adım daha özgürlüğe yaklaştırıyoruz.” Tek bir cümle, ama odadaki herkesin tüyleri diken diken olur. Sesi, bir kılıcın keskinliğiyle havayı yarar. Planlarını anlatırken, parmağı haritada geziniyor; her dokunuşu, sanki bir kaleyi gerçekten yıkıyormuş gibi hissettiriyordur. Bir komutan, cesaretini toplayıp, “Efendim, bu plan çok riskli,” der. Dragon, yavaşça başını çevirir. Gözleri, komutanın ruhunu delip geçer. Hafifçe gülümser; o gülümseme, hem bir tehdit hem de bir vaat taşır. “Risk,” der, “özgürlüğün gölgesidir.” Odada çıt çıkmaz. Komutan, utancından yere bakar, ama aynı anda Dragon’un vizyonuna daha çok inanır. Toplantı biterken, herkes onun tek bir kelimesiyle dünyayı değiştirebileceğine emindir. Dragon, odadan çıkarken pelerinini tekrar omzuna atar; rüzgâr, sanki onun emriyle esiyormuş gibi koridorda uğuldar.

Öğle: Halkın Kalbini Fethetme



Dragon, öğle vakti bir sahil kasabasına inmeye karar verir. Kimliğini gizlemek için pelerinin başlığını hafifçe indirir, ama karizması saklanamaz. Kasaba meydanına adım attığında, rüzgâr onun etrafında döner, yapraklar havada süzülür.

Yerel bir pazarda, balıkçılar yüksek vergilerden şikâyet ederken, Dragon sessizce yanlarında belirir. “Haksızlık,” der, “sustukça büyür.” Sesi o kadar etkileyici ki, pazar bir anda sessizleşir. Herkes ona döner. Yaşlı bir balıkçı, “Sen de kimsin?” diye sorar. Dragon, başlığını hafifçe indirir, gözleri ortaya çıkar. “Bir dost,” der sadece. Ama o gözler, bir devrimin fitilini ateşleyecek kadar güçlüdür. Bir anda kalabalık etrafını sarar.

Dragon, bir seyyar satıcının tezgâhından bir elma alır, parayı avucuna sıkıştırır ve bir çocuğa uzatır. Çocuk, elmayı alırken Dragon’un eline dokunur ve “Sen bir kahraman mısın?” diye sorar. Dragon, çocuğun başını okşar. “Kahramanlar, cesur olanlardır,” der ve kalabalığa döner. “Ve siz cesursunuz.” O an, kasaba halkı ona taparcasına bakar. Bir kadın, gözyaşları içinde, “Bizi kurtar!” diye bağırır.

Dragon, sadece başıyla onaylar ve “Kurtuluş, birlikte gelir,” der. Kasabadan ayrılırken, arkasında bir umut dalgası bırakır. İnsanlar, onun adını bilmeseler bile, o anı ömür boyu anlatacaklarına yemin ederler.

İkindi: Antrenman ve Efsaneleşme

Karargâha döndüğünde, Dragon biraz rahatlamak için antrenman sahasına iner. Devrimci askerler, onun geldiğini görünce hemen toplanır. Dragon, gömleğinin kollarını sıvar; “Hadi,” der, “bana meydan okuyun.” Genç bir asker, cesaretini toplayıp karşısına çıkar. Dragon, tek bir hareketle rakibini yere serer, ama öyle zarif ki, sanki bir dans sahnesi izleniyormuş gibidir. Asker, gülerek kalkar ve “Bu nasıl mümkün?!” diye bağırır. Dragon, ona elini uzatır. “İrade,” der, “her şeydir.” O an, sahadaki herkes onun sadece bir lider değil, aynı zamanda bir ilham kaynağı olduğunu anlar. Antrenman biterken, bir grup genç devrimci, onun hareketlerini taklit etmeye çalışır. Dragon, uzaktan izler ve hafifçe gülümser. O gülümseme, bir ordunun moralini göklere çıkarır.

Akşam: Bocaditos ve İnsan Yüzü



Gün batarken, Dragon uçurumun kenarında durur. Arkasında gök kızıla boyanmış, şimşekler ufukta dans eder. Pelerinini rüzgâr taşırken, elinde bir kupa kahve, derin düşüncelere dalar. Koala, yanına yaklaşır. “Lider, her şey planlandığı gibi,” der. Dragon, başını hafifçe çevirir. “Güzel,” der, “ama önce biraz mola.” Herkes şaşkındır; bu efsanevi adam, mola mı verecek? Dragon, karargâhın mutfağına girer. “Bocaditos zamanı,” diye ilan eder. Mutfakta bir anda sessizlik olur, sonra kahkahalar patlar. Dragon, jambonu, peyniri ve taze ekmeği tezgâha dizer. Bıçağı eline aldığında, sanki bir kılıç ustası gibi hareket eder. Her dilim, mükemmel. “Bocaditos” der, “basit, ama dürüst.” İlk lokmayı aldığında, gözlerini kapatır ve “Bu, özgürlüğün tadı,” der. Mutfaktaki herkes, onun bu insanî yanına hayran kalır.

Koala, “Lider, sen hep böyle misin?” diye sorar. Dragon, sadece omuz silker. “Herkesin bir sırrı vardır,” der ve bir parça bocaditos ona uzatır. O gece, karargâhta herkes bocaditos yer, ama kimse Dragon’un yaptığı kadar lezzetlisini yapamaz.

Gece: Efsanenin Dinlenmesi



Dragon, odasına çekildiğinde, pencereler açık, yıldızlar görünüyordur. Masasında bir harita, bir kalem ve yarım kalmış bir bocaditos duruyor. Pelerinini sandalyesine bırakır, gömleğinin üst düğmesini açar ve ufka bakar. Düşünceleri, sadece onun bildiği bir fırtınada kaybolur. Karargâhta herkes uyurken, bir genç devrimci, onun odasının önünden geçer ve içeriden gelen hafif bir mırıltıyı duyar; Dragon, eski bir denizci şarkısını mırıldanıyordur. Çocuk, bunu kimseye anlatmaz, ama o an, Dragon’un sadece bir lider değil, aynı zamanda bir insan olduğunu anlar.

Monkey D. Dragon’un bir günü, böyle geçer. Her adımı bir efsane, her sözü bir devrim, ama bir o kadar da gerçek. Ve bocaditos? Onun, dünyayı değiştirmeden önce bir an durup nefes aldığı küçük bir sır.
O sırada devrimci dragon'un gerçekçi bir günü
 
Oda’nın gösterdiği;
Arada sırada balkondan bakan bir adam,
Offpanelde adamın yaptığı;
Dünya Hükümetini devirme planları, stratejileri, dünyanın mevcut durumu, yeni özgürleştirilecek adalar, devrimcilerin maddi durumu, son gelişmeler, büyük güne hazırlık, devrimcilerin son durumlarının raporları, mevcut elde edilmiş adaların durumları, dünya hükümetinin zulmettiği adalardaki son durumlar, yeni planlar
 
Dragon bir günü.

Sabah geç kalkar yanında geceden devrim çalıştırdığı kadınlar vardır. Lüks kahvaltı yaparken sekreteri ajansları okur. Öğlen uykusuna yatar mutlaka sonra kısa toplanti yapar. Devrimde yükselen eli yüzü düzgün gençlerin ayağını nasıl kaldıracağını düşünür onları zor görevlere yollar. Sabo nasıl ölmedi diye dert edinir balkona çıkarak biraz uzaklara bakar. Akşam devrimci kadınlara özel ders verir. Bir ara Robin'i düşünür nasıl elimden kaçırdım diye dertlenir.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 2)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık