Bir savaşçı olarak doğan Arjuna kendi öğretmenlerine, akrabalarına ve yakınlarına karşı savaşa girmek üzeredir. Fakat elindeki yay ve oku bırakarak tereddüte düşer. Sonuçta savaş güzel bir şey değildir. En yakınlarına verdiğin savaş ise hiç güzel değildir. “
Sevdiklerimin ölümüne neden olmaktansa, öldürülmeyi veya savaştan vazgeçmeyi tercih ederim.” diye düşünür. Bunun üzerine Krişna ve Arjuna arasında başlayan sohbet Bhagavad Gita’yı oluşturur ve Dharma öğretisi burada başlar.
Dharma, varoluş sebebimiz, kendi yolumuz anlamlarına gelir. Bundan dolayı Gita’da şöyle geçer: “D
eğersiz de olsa, kişinin kendi ödevini (dharmasını) yapması, başkasının ödevini yapmasından iyidir.” Dharma Yasasına göre her insan eşsiz bir yetenekle doğar. Arjuna bir savaşçı olarak doğmuştur. Tarihin en büyük savaşçısı. Onun dharmasında savaşı reddetmek yoktur. Gita’ya göre, insan ancak kendi dharmasını yerine getirdiği zaman kendisini tam hisseder. Bu nedenle başkasının ödevini mükemmel bir şekilde yerine getirmektense başarısız da olunsa kendi yolunda olmak kişiyi daha çok tatmin eder.
Kişi kendi dharmasını gerçekleştirmeye başladığı zaman etrafındaki her şey onunla uyumlu hareket etmeye başlar. O artık akışta değil akışın kendisi olur.
Etrafındaki her şey onun gelişimini destekler. Çevrenizdeki insanları bir düşünün. İşini tutkuyla, aşkla yapan insanları… Çok çalışsalar, çok yorulsalar hatta belki hak ettikleri maaşı alamasalar bile sadece ortaya çıkardıkları iş için ne kadar tatmin ve mutlu olduklarını düşünün. Siz o kişinin çıkardığı işin en iyisi olduğunu bilirsiniz, o da elinden gelenin en iyisini yaptığını. O artık dharmasıyla bütünleşmiştir. Onun elinden çıkan her şey mükemmeldir. Fransız heykeltıraş Louise Bourgeois “Kendi hikayeni anlattığında ilgi çekici olacaksın.” der. O gerçekten kendi hikayesini yaşar, kendi olmuştur.
Dharma Yasasına göre üç unsur vardır:
- Her birimiz özde fiziksel deneyim yaşayan spiritüel varlıklarız.
- Her birimizin eşsiz bir yeteneği var.
- Her birimiz bu yetenekle bütüne hizmet etmeliyiz.
Arjuna’nın savaşa girmek istememesi Dharma Yasasının üç unsuruna da aykırıdır. Hem kendi eşsiz yeteneğini ve bu yeteneğin bütüne hizmetini engeller hem de fiziksel deneyimin ötesindeki özü göremez, reddeder. Krişna ona kişinin özünün hiçbir zaman ölmeyeceğinden bahseder.
Bedeni olmayan hiçbir zaman yok edilemez. Doğumu olmadığı gibi ölümü de yoktur. Hep vardır, ebedidir ve kadimdir. Bu öz sonsuzdur ve O’nunla birdir. Sonu olan bir şey aslında yoktur. Upanişadlar’da çok anlamlı bir soru geçer: “
Bana verebileceğin sonlu şeylerle ben nasıl sonsuz bir mutluluk yaşayabilirim ki?” Sonu olan her şey bırakılmalıdır ki sonsuz olan öze ulaşabilelim. Aslında Gita’da bahsedilen bu savaş da krallık için değil bütün öğrenilmişliklerin bırakılması için verilen bir savaştır.