Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

Favori John Carpenter Filminiz?

Favori Filminiz Hangisi?

  • Dark Star (1974)

    Kullanılan: 0 0.0%
  • Assault on Precinct 13 (1976)

    Kullanılan: 0 0.0%
  • Escape from New York (1981)

    Kullanılan: 0 0.0%
  • Christine (1983)

    Kullanılan: 0 0.0%
  • Starman (1984)

    Kullanılan: 0 0.0%
  • Prince of Darkness (1987)

    Kullanılan: 0 0.0%
  • Memoirs of an Invisible Man (1992)

    Kullanılan: 0 0.0%
  • Diğer

    Kullanılan: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    7
İyi günler. John Carpenter'ı bilenleriniz bilir.
Sinema tarihine bir sürü kült film kazandırmış bir isimdir. Özellikle de korku türüne. Ne yazık ki aktif olduğu dönem değeri pek bilinmemiştir. Fakat artık günümüzde hakkının verildiği söylenebilir. Bu başlıkta da favori John Carpenter filminizi seçebilirsiniz.

Dark Star (1974)

Assault on Precinct 13 (1976)

Halloween (1978)

The Fog (1980)

Escape from New York (1981)

The Thing (1982)

Christine (1983)

Starman (1984)

Big Trouble in Little China (1986)

Prince of Darkness (1987)

They Live (1988)

Memoirs of an Invisible Man (1992)

In the Mouth of Madness (1994)

Başka favori filmleriniz varsa belirtebilirsiniz.
 
Escape From New York ile The Thing’in arasında kaldım bir an ama gerilim türünün en başarılı örneği olduğunu düşündüğüm için The Thing diyorum.
 
Zamanında bir çok filmini izlemiştim TV kanallarında ya da bir şekilde. Ancak o kadar hayal meyal hatırlıyorum ki; aklımda sadece bir film kaldı. O da Big Trouble in Little China (1986) filmi. Thing filmini de remake'ini izledim yakın yıllarda. Ancak asıl izlemem gereken film eski versiyonu olduğunu farkettim. Askere gitmeden önce bir izleyeyim filmlerini
 
Son düzenleme:
Zamanında bir çok filmini izlemiştim TV kanallarında ya da bir şekilde. Ancak o kadar hayal meyal hatırlıyorum ki; aklımda sadece bir film kaldı. O da Big Trouble in Little China (1986) filmi. Thing filmini de remake'ini izledim yakın yıllarda. Ancak asıl izlemem gereken film eski versiyonu olduğunu farkettim. Askere gitmeden önce bir izleyeyim filmlerini
Hallowen filmini görmemişim. En yakın zamanda izlediğim Carpenter filmi.
 
The Thing filmini iyiki izlemişim. Uzun zaman önce yazmayı düşündüğüm ve hala taslakta kalmış bir hikayem vardı. Ancak ne yapacağımı bilmiyordum. Şu an belli bir vizyon oluştu kafamda. Bu arada şu ana kadar en iyi film kapaklarına rahat girer.
 
En iyi iki filminin The Thing ve They Live olduğunu düşünmekteyim.Halloween ve Thing çok ünlüdür.In the Mouth of Madness filmi de kısmen ünlü denebilir.

Burada gözden kaçan filmlerden birisi Memoirs of an Invisible Man filmi ben izlerken çok keyif almıştım.Diğerleri gibi korku gerilim değil ama komedi ve bilimkurgunun harmanlandığı orjinal bir film.
 
Jon Carpenter'ın Big Trouble in Chinetown filmini yıllar yıllar önce tv kanallarında bir kaç kez yayınlarlarken izlemiştim. O zamanları sadece filmin belli kısımlarına denk gelir yarım yamalak izlerdim. Üstüne de sürekli rüyalarıma giren bir filmdi. Evde tabii internet yok, sorabileceğim hiç kimse de yok. Filme dair ne hatırlıyorum dersem; Kurt Russel'ın ikonik kıyafeti ve yüzü boyalı güzel bir kadın. Sadece bu. Sonra bir şekilde gezinirken de filmi buldum. Ama sürekli erteledim. Bu da gerçekten ilginç. Rüyalarına giren filmi bulduktan sonra başka güne izlemek için ertele. Belki de artık ilgimi çekmiyordu.

Jon Carpenter'ın son izlediğim filmlerine bakınca tekrar tekrar izlenebilme özelliğine sahip olduğunu farkettim. Ayrıca Carpenter, genel olarak çok deneysel yaklaşan ve etkisini olumsuz şekilde gören bir yönetmen. Hani yönetmen vardır ki -Sadece tek türde yaptığı filmle tanınır ve o türde yaptığı filmler başarılı olur ve öne çıkar. Carpenter'da o yok. Bu film, temelinde komedi, macera, gizem, doğaüstü ve dövüş sanatları gibi ögeler bulunduruyor. Hatta kozmik ve Mistik korku türüne de girebileceğini düşünüyorum. Oradaki gore ögelerinden ve canavarlarından dolayı değil. Filmin kendi içersinde kozmik korku anlatımını yabancı bir kültür üzerinden anlatıyor olması. Zaten filmde Graice'in arkadaşı Margo çok güzel bir benzetim yapıyor. Söz şuydu: "Bu ne biliyor musun ? Bu biraz radikal Alice Harikalar Diyarı gibi". Gerçekten de öyle. Filmde Çin mitolojisi ve kültürü bir hayli hakim. O kadar çok şeyler görüyoruz ve anlamlandırmaya çalışıyoruz ki; filmi anlamadığını düşünüyor izleyici -ki öyle de. Film gişede korkunç çakılmış. Ancak diğer Jon Carpenter filmleri gibi ikonik olmuş. Filmi izlerken çok zevk aldım. İlerde tekrar izleyeceğim.


Kurt Russel, bildiğimiz gibi serseri, özgüvenli, elinden her iş gelen karakteri canlandırmış yine. Ancak canlandırdığı karakteri kasten geri plana atıldığını düşünmeden edemiyorum. Pembe g*tlü çinlilere kurban gitti kısaca. Filmin vikisini okuyunca Çin toplumunun hasassiyetine nasıl dikkat edeceklerini yazıyordu. Halihazırda filmin potansiyeli oldukça kısılmış. Çünkü filmin önemli kısımlarında zargana çinli dostumuz kaplıyor. Ekran karizması da yok. Oyunculuk falan da düz oyuncu işte. Filmin ana kötüsü ve onun sadık hizmetkarları olan Yıldırım üçlüsü gerçekten çok iyi. Ancak etkili kullanılmamışlar. Filmin sonlarında doğru kahramanın hesaplaşma anları tatmin etmedi. Güzel film ama potansiyeli ciddi derecede bilerekten kısılmış olduğunu düşündüğüm de film. Zaten bu filmin devamı gelebilirdi diye düşünmüştüm de. Tutmadığı için devamı gelmeyen ikonik bir kült oldu. Ama sizi mutlu edecek haberim var. Bu filmin direktmen Jon Carpenter'ın kendisinin de dahil olduğu 3 tane çizgi roman serisi çıktı. Hatta bunlardan biri de Escape From New York filmiyle crossover yapıyor. Çizgi romanlar şunlar.
 
Jon Carpenter'ın Big Trouble in Chinetown filmini yıllar yıllar önce tv kanallarında bir kaç kez yayınlarlarken izlemiştim. O zamanları sadece filmin belli kısımlarına denk gelir yarım yamalak izlerdim. Üstüne de sürekli rüyalarıma giren bir filmdi. Evde tabii internet yok, sorabileceğim hiç kimse de yok. Filme dair ne hatırlıyorum dersem; Kurt Russel'ın ikonik kıyafeti ve yüzü boyalı güzel bir kadın. Sadece bu. Sonra bir şekilde gezinirken de filmi buldum. Ama sürekli erteledim. Bu da gerçekten ilginç. Rüyalarına giren filmi bulduktan sonra başka güne izlemek için ertele. Belki de artık ilgimi çekmiyordu.

Jon Carpenter'ın son izlediğim filmlerine bakınca tekrar tekrar izlenebilme özelliğine sahip olduğunu farkettim. Ayrıca Carpenter, genel olarak çok deneysel yaklaşan ve etkisini olumsuz şekilde gören bir yönetmen. Hani yönetmen vardır ki -Sadece tek türde yaptığı filmle tanınır ve o türde yaptığı filmler başarılı olur ve öne çıkar. Carpenter'da o yok. Bu film, temelinde komedi, macera, gizem, doğaüstü ve dövüş sanatları gibi ögeler bulunduruyor. Hatta kozmik ve Mistik korku türüne de girebileceğini düşünüyorum. Oradaki gore ögelerinden ve canavarlarından dolayı değil. Filmin kendi içersinde kozmik korku anlatımını yabancı bir kültür üzerinden anlatıyor olması. Zaten filmde Graice'in arkadaşı Margo çok güzel bir benzetim yapıyor. Söz şuydu: "Bu ne biliyor musun ? Bu biraz radikal Alice Harikalar Diyarı gibi". Gerçekten de öyle. Filmde Çin mitolojisi ve kültürü bir hayli hakim. O kadar çok şeyler görüyoruz ve anlamlandırmaya çalışıyoruz ki; filmi anlamadığını düşünüyor izleyici -ki öyle de. Film gişede korkunç çakılmış. Ancak diğer Jon Carpenter filmleri gibi ikonik olmuş. Filmi izlerken çok zevk aldım. İlerde tekrar izleyeceğim.


Kurt Russel, bildiğimiz gibi serseri, özgüvenli, elinden her iş gelen karakteri canlandırmış yine. Ancak canlandırdığı karakteri kasten geri plana atıldığını düşünmeden edemiyorum. Pembe g*tlü çinlilere kurban gitti kısaca. Filmin vikisini okuyunca Çin toplumunun hasassiyetine nasıl dikkat edeceklerini yazıyordu. Halihazırda filmin potansiyeli oldukça kısılmış. Çünkü filmin önemli kısımlarında zargana çinli dostumuz kaplıyor. Ekran karizması da yok. Oyunculuk falan da düz oyuncu işte. Filmin ana kötüsü ve onun sadık hizmetkarları olan Yıldırım üçlüsü gerçekten çok iyi. Ancak etkili kullanılmamışlar. Filmin sonlarında doğru kahramanın hesaplaşma anları tatmin etmedi. Güzel film ama potansiyeli ciddi derecede bilerekten kısılmış olduğunu düşündüğüm de film. Zaten bu filmin devamı gelebilirdi diye düşünmüştüm de. Tutmadığı için devamı gelmeyen ikonik bir kült oldu. Ama sizi mutlu edecek haberim var. Bu filmin direktmen Jon Carpenter'ın kendisinin de dahil olduğu 3 tane çizgi roman serisi çıktı. Hatta bunlardan biri de Escape From New York filmiyle crossover yapıyor. Çizgi romanlar şunlar.
Filmin kapağı eğlenceli
 
Uzun zamandır Skyrim oyunuyla vakit geçirmekten ve kardeşimle Arcane dizisi izlemekten dolayı film izlemiyordum. Sözde bu ay Carpenter sinemasını bitiririm diye düşünmüştüm.. Neyse uzun zamandan sonra izlediğim bir başka Carpenter filmi olan Ghost of Mars'a değineceğim.

Ghosts Of Mars, sanki metal albümü dinliyormuş gibi bir his oluşturacak türden bir film olmuş. Ayrıca, uzun zamandır "trençkotlu havalı askerler doğaüstü yaratıklara karşı savaşıyor" konseptini uzun zamandır görmüyordum. Özlediğim türden bir konseptti. Bu yüzden filmin başlarında zevk aldım. Mutlu olmuştum.

Gelelim film bittikten sonraki düşüncelerime. Carpenter'ın şu ana kadar izlediğim en zayıf filmiydi. Sanki Carpenter filmi izlemiyormuşum gibiydi. Onun böyle bir filmi yöneteceğine o kadar çok inanmadım ki - Wiki'den filmin arka planlarını okumaya çalıştım. Ve Carpenter'a daha da üzüldüm. Gerçekten bu adam filmin tutmasını çok istemiş. Kendi standartlarından çıkıp o zamanın çoğunluk kitlesine hitap etmeye çalışmış. Hatta film tutsun diye zamanının çok popüler sanatçılarını oynatmış. Ancak tutmadı... Filmde oynayan ve kendisinin Carpenter'ın filmlerini çok sevdiğini söyleyen Ice Cube'un dediğine göre film bütçesizlikten çok fazla eksiğin olduğunu söylemiş. Film çekimleri boyunca bariz, görülen bir sorunmuş. Bu film de tabii gişe de hem ağır eleştiriler almış hem de bayağı maddi açıdan zarar almış. Sonrasında da Carpenter yönetmenliği uzun süre boyunca bırakıyor. Aynı yıl içerisinde de Vampires 2 filminin yapımcılığını da yaptıktan sonra da onu da uzun süre ara veriyor. Belki de o zamanları bırakmaya karar vermiş. En son The Ward filmini yönetmiş ve o filmde de büyük zararlar elde etmiş. Bir daha da geri dönmemek üzere film yapmayı bırakmış... Bazen filmlere müzik yapıyor ve kendi kült filmlerini devam ettiren yönetmenlerin işlerinde isimlerini görüyorum sadece. Üzücü... Artık aklıma sürekli takılacak ve tekrar edecek soru oldu. "Jhon Carpenter, The Thing filmi başarıya ulaşsaydı nasıl kültler ortaya çıkaracaktı ?" Artık hayatıma yeni sorular eklendi. Tişikirlir. :)

Wiki'de filmin arka planını okurken film, Escape from New York filmiyle aynı evrende olduğunu söyleyenler olmuş zamanında. Sonra da Carpenter'ın karısı ve filmin de yapımcısı olan Sandy King Carpenter buna karşı çıkmış. Demek ki zamanında da Carpenter filmleri için böyle düşüneneler varmış. Önceki yazımı okumuşsunuzdur belki. Big Trouble in the Little Chinetown filmiyle Escape From New York filmiyle crossover yapmış çizgi romanı serisi var diye bir yazı ve çizgi roman kapakları atmıştım. Okumak isteyen varsa linkini tekrardan atıyorum. Crossover (kırmızı renkli yazıya tıklasanız yeterli). Aynısını geçen The Thing filmi ve diğer iki korku filmi olan Prince of Darkness ve İn The Mouth of Madness için de öyle düşünenler vardı. Ancak nasıl bir bağ var bilemem. Belki de Carpenter eğer yeterli bütçelere ulaşabilseydi; evrenini genişletebilirdi. Ancak hayat işte.

Oyunculara gelecek olursak; bizim Montana 'nın gülü, adıyaman tütün sesli, kellerin umudu Jason dedem yine iyi oynamış. Hatta ilk başlarda Ice Cube'un canlandırdığı karakteri o canlandıracakmış. Ancak filme bir popüler isim daha eklemenin gerekli olduğunu düşündükleri için Williams karakteri yerine Jericho karakterini canlandırmış. Ancak Ice Cube'un kötü oyunculuğuyla canlandırdığı Desolation James hiç olmamış. Keşke kel dedem canlandırsaymış... Daraldık yarab! Demek ki yıldız isim olmak filme başarı getirmiyormuş. Ana karakter, Melaine'yi canlandıran Natasha Henstridge 'e gelirsek bu daha da üzdü. Bu rol için Michelle YEOH 'a gitmişler. Bu kadın gerçekten filmdeki zayıf oyunculuk sergileyen Natasha Henstridge'den iyi performans sergileyeceği adım gibi belliydi.

Film, Carpenter'ın en vasat filmi olmasına rağmen ilklerde sardığını söyleyebilirim. Onu da uzun zamandır görmediğim, başta belirttiğim gibi trençkotlu özel arkerler doğaüstü yaratıklarla kapışıyor temasının büyüsünden dolayıydı. Hatta Clive Barker's Jericho oyununu seven ve Heavy metal dinleyicisi olan Smoker abinin de seveceğini düşünüyorum. Lakin filmin gelişim ve sonuç kısımlarını zayıf buldum. Yine de iyi film ve izlemesi zevkli. İyi seyirler.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık