bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam
dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
kaybetmek için erken, sevmek için çok geç
Ahmet Hamdi Tanpınar yahut İbrahim Sadri şiiri. Neden böyle derseniz edebi ortam tartışmalı kime ait olduğunu.
Lise sondayız. Sevdiğim bir müdür yardımcısı beni biraz azarlamıştı bir konuda -uzun hikaye orayı geçiyorum- ve Cuma son saatler onun edebiyat dersi vardı. Ödev vermişti ve ben her zamanki gibi ödevi yapmamıştım. Üzerine bir de ödevden üstüme gelmesin diye son dakika arkadaşımdan alıp tam bir paragraf okudum ki hoca geldi. Ben de o bir iki kişiye sorup cevap alamayınca tam gözlerini diktiği anda bildiğim kadarını söz almadan söyledim. Sonra tam sonuna geldiğimde başka bir arkadaş atladı onu da hallettik ama dersin sonunda soyadımla seslenerek “la sen niye bir Necip Fazıl, Nazım Hikmet falan ezberleyip gelmiyorsun” dedi. Sonradan sürpriz olsun diye pek ilgilenmedim dedim ve haftasonu biri bu şiir olmak üzere üç şiir ezberleyip gelmiştim. Tevafuk o gün bir arkadaş da bağlama getirmiş. Bana dedi bağlama eşliğinde okuyacaksın ve sevdiğim kız da iki adım önümde olacak şekilde bir yere sınıfa karşı oturttu beni. Ben de başımı öne eğip başladım bağlama eşliğinde okumaya. Nasıl kaptırdıysam o an başımı kaldırdığımda tüm sınıf kafaları gömmüş aradan bir Selanik göçmeni arkadaşımız “katil misin lan sen?” diye bağırmıştı. Neyse işte yeri başkadır bunun bende.bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam
dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
kaybetmek için erken, sevmek için çok geç
Ahmet Hamdi Tanpınar yahut İbrahim Sadri şiiri. Neden böyle derseniz edebi ortam tartışmalı kime ait olduğunu.
Lütfü'nün tüm maceralarından daha hoşmuş buLise sondayız. Sevdiğim bir müdür yardımcısı beni biraz azarlamıştı bir konuda -uzun hikaye orayı geçiyorum- ve Cuma son saatler onun edebiyat dersi vardı. Ödev vermişti ve ben her zamanki gibi ödevi yapmamıştım. Üzerine bir de ödevden üstüme gelmesin diye son dakika arkadaşımdan alıp tam bir paragraf okudum ki hoca geldi. Ben de o bir iki kişiye sorup cevap alamayınca tam gözlerini diktiği anda bildiğim kadarını söz almadan söyledim. Sonra tam sonuna geldiğimde başka bir arkadaş atladı onu da hallettik ama dersin sonunda soyadımla seslenerek “la sen niye bir Necip Fazıl, Nazım Hikmet falan ezberleyip gelmiyorsun” dedi. Sonradan sürpriz olsun diye pek ilgilenmedim dedim ve haftasonu biri bu şiir olmak üzere üç şiir ezberleyip gelmiştim. Tevafuk o gün bir arkadaş da bağlama getirmiş. Bana dedi bağlama eşliğinde okuyacaksın ve sevdiğim kız da iki adım önümde olacak şekilde bir yere sınıfa karşı oturttu beni. Ben de başımı öne eğip başladım bağlama eşliğinde okumaya. Nasıl kaptırdıysam o an başımı kaldırdığımda tüm sınıf kafaları gömmüş aradan bir Selanik göçmeni arkadaşımız “katil misin lan sen?” diye bağırmıştı. Neyse işte yeri başkadır bunun bende.