Tahmin ettiğimden çok daha zor oldu listeyi oluşturması, 20 civarı karakterden oluşan bir aday listesi yaptıktan sonra içlerinden eleme yapmak çok zorladı.
1. Hiriluk
Mangada tekrar okuduğum veya göz attığım bölümler çok olsa da animeyi öyle tekrar tekrar izleme alışkanlığım yok. Ama Hiriluk ve Chopper'ın hikayesini yıllar içinde defalarca kez izledim ve eğer bir önceki izleyişimin üzerine şöyle en azından 1-2 ay geçmişse illaki gözlerim yaşarır. Hiriluk gerçek olamayacak kadar iyi bir insan. Zaten geçmişten bu yana kurgunun, yani kurgusal hikaye anlatıcılığının, en büyük gücü gerçeğin ötesine geçebilmek değil midir? Hiriluk'tan ala örnek yok işte bunun için, sevginin böyle bir tezahürünü gerçek hayatta resmedemezsiniz çünkü.
2. Portgas D. Ace
Ace kendini kusurlarıyla beraber sevdirebilen bir karakter. Seride yazılmış en iyi karakter arklarından birine sahip. İlk bakışta güven verici, karizmatik ve eğlenceli yönleriyle adeta ideal bir abi, ama bu role bürünmenin onun için ne kadar zor olduğunu yavaş yavaş öğrenmeye başlayınca etkilenmeden edemiyorsunuz. Luffy'ye iyi bir abi figürü çizebilmek için hep güçlü durmaya çalışır ama içten içe ömrü boyunca kendinden hep şüphe eder, babası Roger gibi olmak en büyük korkusudur ama bu duyguları taşırken ona ne çok benzediğini fark edemez. Bir ekeğin yetişkinliğe ulaştığında ne kadar farklı olmaya çalışsa da babasına benzemeye başlamasının çok başarılı bir kurgusal örneği Ace.
3. Roronoa Zoro
Zoro, One Piece'de güvenli bir liman açıkçası. 970 küsür sayı içinde her hikaye aynı tadı vermiyor, bazen olay örgüsü sizi çok düşürebiliyor, karakterler hayal kırıklığına uğratabiliyor ama Zoro'dan ne beklemeniz gerektiğini her zaman biliyorsunuz. Evet, bu kadar sabit kalan bir karakter olması bazı açılardan karikatürize durmasına da sebep oluyor ama uzun soluklu her işte böyle değişmezler gerekli bence. Luffy'yle olan ikili iletişimleri de harika, hiçbir zaman aralarında uzun diyaloglar görmememize rağmen birbirlerini en iyi anlayan karakterler. Mangaka bu özel bağı çok güzel yanısıtıyor.
4. Sanji
Zoro'nun aksine zaman içinde çok değişime uğrayan bir karakter olsa da Sanji de bulunduğu sahneleri en iyi dolduran karakter bence. Oda'nın en rahat kullandığı karakteri Sanji gibi hissediyorum, bulunduğu neredeyse her sayfada bir diyalogu oluyor, konunun ağırlığı fark etmeksizin olay örgüsüne her zaman dahil. Komedi olsun, dram olsun, aksiyon olsun, bol diyaloglu açıklama olsun her türlü yükü sırtlanıyor. Ayrıca Sanji'yi Nami'yle fena shipliyorum, o yüzden ikili sahnelerini okumak da büyük keyif oluyor.
5. Nami
Güzel, özgür ve güçlü bir kadın. Erkek yazarlar için kadın karakter yazmak zordur. Ya başlarına gelenlerle erkek kahramanlar için birer motivasyon aracı olmanın ötesine geçemezler ya da Mary Sue tuzağına düşülür. Yani karakter neredeyse her konuda kusursuz özelliklerle bezeli olur, bu da inandırıcılıktan uzaklaştırır. Nami en başta saydığım sıfatları taşımasına rağmen asla bir Mary Sue olmadı ama kendi başına da bir karakter olmayı başardı.
6. Edward Newgate
Aynı Hiriluk gibi gerçek olamayacak kadar iyi bir karakter, özellikle affedicilik yönüyle. Her şeyi yapabilecek kudrete sahipken asla geçici hırsların peşine düşmeyen, hep daha naif arayışların içinde olan bir insan. Son nefesinde One Piece'in varlığını tüm Dünya'ya ilan etmesi serideki en etkileyici sahnelerden biriydi.
7. Franky & Brook
Franky ve Brook'un kullanım şekilleri itibariyle tayfanın geri kalanından biraz daha farklı konumlandırıldıklarını düşünüyorum. Çok uzun zamandır ana karakter olmalarına rağmen hala olay örgüsü içinde sürpriz faktörü olarak kullanılabiliyorlar, beklenmeyeni verebiliyorlar. Ayrıca her ikisi de ilk göründükleri arc'larda resmen şov yapmışlardı. Oda tayfaya katmadan önce en çok bu ikisini geniş geniş işlediği için karakterlerinin tüm yönlerini çok iyi oturttu ve ikisine de pek çok ilginç özellik bahşetti. Şimdi kabul edelim, bizim tayfaya çeşitli arc'larda eşlik eden ve kendini sevdiren pek çok yan karakter oldu, ama hikayenin bitiminde Franky ve Brook kadar tayfaya katılmasını istediğimiz üçüncü bir karakter yoktu. Franky ve Brook'un o hikayelerin sonunda bizim tayfadan farklı yöne gittiklerini düşünüyorum da, ne çok özlerdik ikisini de.
8. Wyper
Mangada hep Luffy'nin, Zoro'nun, D. soyunun iradesini övüp duruyoruz ama bu adamdaki irade başkasında var mıydı emin değilim. Öyle ki bugün Kaido'nun karşısında durduğunu bile bir şekilde hayal edebiliyorum. Timeskip öncesinde kalan karakterlerden en çok güçlenip de geri dönmesini istediğim kişi Wyper.
9. Vinsmoke Reiju
Elbette en başta kendisini çok güzel buluyorum. Bunun yanında hiçbir zaman mutlu olamayacağı bir hayatın içine doğmuş olması ve bunu bir şekilde kabullenişi son derece hüzünlü. Çocukluk versiyonu da şirinlik konusunda Tama ve çocuk Shanks'la beraber zirveye oynar.
10. Inuarashi & Nekomamushi
Oda bu iki karakteri besbelli ki çok sevilsin diye yaratmış zaten. O zamana kadar görülmemiş korkutuculukta bir karakter çıkagelmiş, 1 milyar ödülü var ve devasa heybetiyle durdurulamaz görünüyor. Fakat bir köpek ve bir kedi bu canavara denk bir karşılık veriyorlar. Buna coşmamak mümkün değil zaten. Inuarashi'nin uysal şirinliği, Nekomamushi'nin Miyazaki estetiği taşıyan tasarımı görsel olarak da insanı bağlıyor.
Mansiyon ödülleri de tayfadan dahil edemediğim
Usopp,
Luffy,
Jinbe ve
Chopper'a, Rumbar Korsanları'nın efsane kaptanı
Yorki'ye ve sonradan rol kazanıp gönülleri çalan
Law'a gitsin. Kid'den de önümüzdeki sayılarda bir Law etkisi bekliyorum.
Sevmediğim karakter listesi çok kafama yatmadı, okuru bileyip katarsise yol yapmak için özellikle nefret ettirilen karakterlere burada öfke kusmak gereksiz geliyor. Onun yerine serideki varlığından haz etmediğim karakterleri düşündüm. Üç tane kafamda belirdi:
Nico Robin
Monkey D. Dragon
Sabo
Sabo'nun yalnızca yetişkin versiyonu için geçerli bu tabii ki, çocuk Sabo sevdiklerim listesini zorlardı yoksa. Ama bu şekilde geri dönüşünün seride bir yeri yokmuş gibi geliyor, hatta Dragon dahil tüm Devrim Ordusu için düşüncem böyle. Bu topluluğu hep sonraya sakladı ama Oda sanki bu işi beceremeyecek gibi geliyor, şu noktada doldurabilecekleri bir boşluk kalmamış gibi hissediyorum. Ne misyonu üstlenirlerse orası için bir kalabalık yaratacaklar bence.
Nico Robin'in de en başından beri tayfaya uyum sağlayamadığın düşünüyorum. Ayrıca çoğu zaman Mary Sue olmanın sınırında geziyor.