Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

+21 Çağırma Sanatının ve Nekromanların Formülleri

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Evet dişi cin çağırma ritüelleri ekliyorum gelirse lütfen yazınız.
Bu çağırma yöntemi gerçekten etki etmiş insanlar olduğu söylenir.
ama sizin denemenizi tavsiye etmem sadece bilgi amaçlı paylasıyorum
çünkü çagırması daha kolaydır ama göndermesi çok zordur

malzemeler

1)Karton veya kagıt üstüne yazı yazılan hersey olur
2)Kalem
3)Para veya fincan veya küçük bişey
4 Bakır tas leğen.
5 Ayna
6 Tütsü Mum NOT kendi elinizle yaptığınız 2 damla kanınızın içinde olduğu mum çok değişik şeylere gebe olur.
kalem ile kagıdın üstüne alfabedeki bütün harfleri tek tek yazın rakamlarıda yazın

istek üzerine sadece arabca evet ve hayırda yazıla bilir

simdi kartonun üstüne harfleri yazdık Elimize bakır tası aldık ebced ile ilgili ritüellerin 4 nü gerçekleştirmemiz gerekiyor.
işaret parmagınız ile bastırın bakır tasın içinde 2 ebced ile yazılmış nusra olacak
üstüne iyice bastırın. 100 defa selavati münciye okuyun
Sonra okunmuş bir kağıdın üstüne köpek şekli çizilir ve üzerine 10 defa Celcelütiye ve her azimetten sonra bir defa

"Allahüme ya Darrü ya Darrü ya Darrü ya müzillü ya müzillü inneke nealemü enne filan bin filane yestehikül teadyibi .. sonra bu nushayı cizin ve suya atın

en son suya bakın.. ön hazırlıkta ayna odanın 2 tarafında olmalıdır mumlar çapraz durmalıdır tütsü sizi sakinleştirir karton aynaların yanında durmalıdır bozuk para suyun içine atılmalıdır. en son
bu muskayı elinize alın 1 saat içinde baya korkacaksınız
bakınız tekrar söylüyorum çagırması daha kolay gibidir ama göndermesi çok zordur
cinler çok hızlı hareket eden varlıklardır bunu da unutmayın.


hristiyan bir araştırmacının demonlar vs üzerine kitabından alıntı
Dominiken engizisyoncu Nicolas Eymericus (1320-1399) nekromansi uygulayıcılarıyla bolca temasta bulunmuştur. Engizisyoncular İçin Rehber adlı eserinde , büyücülerin Süleyman'ın Masası ve Nekromanst Hazinesi gibi kitaplarına el koyduğunu ve okuduktan sonra bu kitapları halkın gözü önünde yaktığını beyan etmektedir. Kitapların içeriğine dair bilgisi neromanların bizzat ona ve diğer engizisyonculara yaptıkları itiraflarla çok artmıştır. Bu kitaplarda yasaklanmış çok sayıda büyü biçimi salık verilmektedir: tasvirleri vaftiz etmek ; bir ölünün başını tütsülemek ; daha yüksek düzeydeki bir demonun adıyla bir demona emir vermek ; harfler ve işaretler yazmak ; alışılmamış isimleri çağırmak ; azizlerin ve meleklerin isimleriyle demonların isimlerini karıştırarak duaları tahrif etmek ; buhurla , öd ağacıyla ve koku veren başka maddelerle tütsüleme yapmak ; kuş ve hayvan bedenleri yakmak ; ateşe tuz atmak ve daha bir çok şey . Bu uygulamalardan bazıları üstü kapalı bir şekilde demonlara tapınmayı içeririken , bazıları çok daha açık bir biçimde yapıyordu: Nekromanlar demonların onuruna diz çöküyor ve yüzükoyun uzanıyor, onlara itaat sözü veriyor, onurlarına tılsımlı şarkılar söyliyerek kendilerini onların hizmetine adıyor ve yanlızca hayvanların kanını değil kendi kanlarını da bir tür kurban olarak onlara sunuyorlardı. Demon büyüsü temrinlerinde bir çeşit riyazet de uyguluyorlardı: Oruç tutuyor, kendilerini suya batırıyor, demonları onurlandırmak için cinsel perhiz yapıyorlardı. Demonlara gösterdikleri hürmetin nişanesi olarak sırf beyaz ya da sırf siyah giyiniyorlardı.
Eymericus'un bu ithamları uydurduğunu farz edemeyiz. Nekromanların kitaplarını okuduğunu belirttiğinde yalan söylediğini düşünmemiz için bir neden yoktur. Bu tür kitaplara aşina görünen John Gerson gibi diğer ortodoks yazarların verdiği malumatlar Eymericus'unkileri destekler niteliktedir ve Gecco d' Ascoli adlı bir yazar (1327'de günahları nedeniyle yakılmıştır) suçlamak amacıyla bile olsa nekromansiye dair geniş bilgi vermiştir. Bu meteryalin bir kısmı iyi kötü elimize geçmiştir. Münih elkitabı Eymericus'un ilgilendiği türdeki belgelere temel bir örnek teşkil eder . kitapta bir çok büyü işlemi tarif edilmiş; bunları , o çağdaki olağan kullanım şekilleri izlemiş ve bunlardan ''denemeler'' diye söz edilmiştir. Bu malzemelerin aynısına ya da benzerine , parça parça da olsa başka yazmalarda da rastlarız . Eymericus böyle kitaplarda İspanya'da el koyduğundan bahsetmektedir; benzer örneklerin en azından İtalya , Almanya, Fransa ve İngiltere'de de bulunduğunu biliyoruz. Auvergne'li William 13.yüzyılın başlarında Paris'ta öğrenciyken bu tip kitapları ortalık yerde gördüğünü iddia etmiştir. İtalya'daki bir engizisyoncunun eline geçen bir kitapta ''şeytani figürler'' vardır ve kitap ''kopya edilmesin '' diye yakılmıştır(1).1277'de Paris piskoposu ''nekromansi veya kara büyü denemeleri, demonları çağırma yöntemleri veya insanla açısından tehlikeli büyüler içeren kağıt rulolarını, kitapları ve kitapçıları'' suçlamaktadır.
Nekromansinin çok sayıda kullanım alanı vardır. Örneğin Münih elkitabında yer alan bir büyünün amacı , nekromansinin hiç bir çaba sarf etmesine gerek kalmaksızın bütün ilim ve sanatlarda emsalsiz bir ustalık kazanmasını sağlayacak bir demonu çağırmaktır. Yazar hırslıdır, ama pek gayretli bir alim olmadığı da ortadadır. Bununla birlikte bu büyünün amaçlarını üç temel kategoride ele alabiliriz. Birincisi diğer insanların zihnini ve iradesini etkilemek için kullanılmaktadır; onları delirtmek , aşk ve nefret ateşiyle yakmak , gönüllerini kazanmak ya da onları bazı işleri yapmaya veya yapmamaya zorlamak , böyle zorlanabilecek olanlar yanlızca insanlar değildi, ruhlar ve hayvanlar üzerinde de bu etkiler sağlanabilirdi. Nekromansi genelde bedensel açıdan zarar vermek için kullanılmaz, ama zihinsel olduğu kadar fiziksel rahatsızlığa da yol açabilirdi. Örneğin Reims'de ele geçmiş 12. yüzyıla ait bir yazmada , kurbanlarını uyuyamaz , yiyip içemez , hiç bir şey yapamaz hale getirecek demonları çağıran büyüler vardır(2). Ancak ihtimal ki benzer örneklerde olduğu gibi burada da kurban üzerinde yaratılmak istenen nihai bir etki vardı ve demonun yapacağı bu şeyler birer araçtan ibaretti ; nekromanın isteğini yerine getirene dek o kişi uyumaktan , yiyip içmekten vb şeylerden alıkonacaktı.
İkinci olarak , nekroman yanılsamalar yaratabilir, onu istediği yere götürecek bir at ya da tekne yanılsaması gösterebilirdi. Büyü yaparak ziyafeti ve eğlencesiyle mükemmel bir şölen yaratabilirdi (böyle yanılsamalar ''zanaatla ya da nekromansiyle '' başarılabildiğinden bahseden roman yazarları, belki de şaka yapmıyorlardı). Aynı şekilde yanılsamaya dayanan başka bir nekromansi olayı da ölülerin ayağa kaldırılmasıydı: Bir cesedin eline yada ayağına takılan kutsanmış bir yüzük altı demonun çağrılması için yeterliydi; bu demonlar sırayla birgün cesedi canlandırırlar ve böylece ayağa kalkıp konuşabilirdi. Aynı yüzük yaşayan birinin parmağına takıldığında , çıkarana dek onu ölü gibi gösterirdi.
Nekromansinin üçüncü amacı geçmişteki, bugün ya da gelecekteki gizli şeyleri açığa çıkarmaktı. Münih elkitabı kehanetle ilgili nekromansiye dair Salisbury'li John'un anlattığı örneğe uygun ayrıntılı tarifler vermektedir. Çalınan eşyaları bulmak , hırsızın ya da katilin kimliğini ortaya çıkarmak , diyelim bir arkadaşın hasta ya da iyi olduğunu , yolda mı yoksa nerede olduğunu bilmek ve genelde kesinlik taşımayan herhangibi bir şeye dair bilgi sahibi olmak için formüller vardı. İstenen bilgi ruhlar tarafından sağlanırdı; bu ruhlar kristal kürede, aynada , bir kılıcın keskin yüzeyinde , bir koçun yağlanmış sırt kemiğinde ya da bakir bir oğlan çocuğunun tırnağında (istisnai olarak da bir kızda ) görünürdü. Eğer amaç bir hırsızın kimliğini saptamaksa yansıyan yüzeyde hırsızın kendisi görünebilirdi. Bir yöntemde , ruh diyelim ki tırnağı üzerinde oğlana kral biçiminde göründüyse oğlanın ne söylemesi gerektiğini belirten talimatlar vardı: Oğlan , kralı atından inmeye davet etmeli ve üzerinde oturması için bir taht getirmeliydi; ruhun aç olup olmadığını sormalıydı, eğer açsa yemesi için ona bir koç öndermeyi teklif etmeliydi; kral yemeğini yerken oğlan ona tacını çıkarttırmalı , sağ elini başına koydurup , doğruyu söylemesi için yemin ettirmeliydi. Ortaçağda bunu okuyan bir kişi muhtemelen , bir oğlan çocuğunun tırnağı üzerindeki belli belirsiz bir figürle böyle bir konuşma böyle bir konuşma tutturması fikrini komik bulmuyordu. Tersine bu yöntem kişilerde korku, hayranlık ya da iki duyguyu birden uyandırabilirdi. Başka bir büyünün amacı uyurken ''meleklerin'' görülerini almaktı; böylece geçmişte, şu an ve geleceğe dair bilgi alınabilirdi. Nekromansi teknikleri karmaşık olabiliyordu, ama temel olarak bir kaç ana unsura da indirgenebilirdi: Büyülü çemberler , ruh çağırmalar ve kurban ritüelleri bu büyünün öne çıkan unsurlarıydı.
Büyülü çemberler bir kılıç veya bıçakla yere çizilebilir, ya da bir parça parşömenin veya bez parçasının üzerine yazılabilirdi. Bazen basit geometrik biçimlerden oluşurlardı; çemberin çevresinde bir kaç sözcük veya harfte yazılabilirdi. Ama daha çok , karmaşık biçimler içerirlerdi; çemberin içine çeşitli yazı ve simgeler konur, çeşitli büyülü nesneler ve ''efendi'' yani nekroman için bir yer ayrılırdı.. Hem üzerine yazı yazılan malzemenin , hem de mürekkep olarak kullanılan sıvı malzemenin özel niteliklere sahip olması gerekebilirdi. Münih elkitabında nekromanın bir parça keten bezinin üzerine avcı bir kedinin kanıyla yazması gereken bir yazı vardır; bez daha sonra dan kurbanın evinin civarına gömülecektir. Başka bir yazının ise hüthüt kuşunun kanıyla yazılması gereklidir; bunun anlamı muhtemelen sağdan sola ve yarasa kanıyla yazılması gereğidir. John Gerson demonları çağırmak için kullanılan aslan derisinden ve boş parşomenden bahseder; bunların büyülü çember yapmak için kullanıldığı açıktır.
15. yüzyıla ait bir büyü derlemesinde yer alan bilhassa ilginç bir büyülü çember , yuvarlak bir şeridin oluşturduğu darenin içine yerleştirilmiş üçgen şeklinde bir şerittir. Merkezine çeşitli nesneler çizilmiştir: bir kılıç , bir yüzük, bir yağ kabı, bir asa, üzerinde dört haç ve tetragrammaton bulunan bir kare . Üçgen şeridin içindeki yazılar bir haç işaretiyle birbirinden ayrılmış çeşitli kutsal isimleri içerir. Daire şeridin içinde ve çevresinde büyülü harfler, haçlar ve yaygın bir büyülü sözcük olan ''AGLA''(İbranice Ata Gibor Leolam Adonai, ''Ey Tanrım sonsuz kudrete sahip olan sensin '' deyişinin başharfleri olarak çözümlenmiştir) türünde ibareler vardır. Üçgen bandın dışındaki bir yazıda bu ''dostluk figürü''nün Venüs saatinde yapılması gerektiği söylenmektedir;başka bir yazıda ise bunun , ''hazineler (keşfetmek) ve köprüler yapmak için bir figür'' olduğu söylenmektedir. Bu çok amaçlı bir çemberdir; amaçlar ve amaçlara göre de yazılar farklılaşabilmektedir.
''Çember'' teriminin kullanılması , önemli kısmın dairesel sınırlar ve dairesel sınırlar veya dairesel şerit olduğunu düşündürmemesidir; nekromanlar açısından şeklin içine konulan işaret ve yazılar çok daha önemli görünmektedir. Ortaçağ Avrupası'nda çemberin büyünün kaynağı olarak önemsediklerine dair bol miktarda kanıt olmasına rağmen nekromanlar onları esas olarak , çeşitli işaret ve nesneleri içeren sınırları belli alanlar olarak görüyorlardı. Daire şeklindeki şeritler genelde Tanrı'nın isimlerinden ya da Hıristiyan litürjisinden alınmış bölümlerinden oluşan metinlerin konacağı yerler olarak işlev görüyordu. Örneğin bir büyülü çember iç içe geçmiş beş şeritten oluşuyordu; şeritlerin içinde Salue crux digna (''Selam sana , ey soylu haç'') gibi formüller ve merkezinde haçlardan , yıldızlardan ve başka simgelerden oluşan karmaşık bir şekil bulunuyordu(3).Çemberin sınırlarının koruyucu bir işlev gördüğüne dair bir kanıt yoktur. Göreceğimiz gibi nekromanlarla ilgili efsanelerde bu çemberler büyücüleri demonlardan koruyan araçlar olarak yorumlanmaktadır, ama nekromanların kendilerinin olaya böyle baktığını düşünmek için bir neden yoktur. Münih el kitabındaki bir denemede demonların çağrıldıklarında çemberin içine gelecekleri söylenmektedir. Bununla birlikte başka bir örnekte çemberin dış kenarları önem taşımaktadır; sevda büyüsü için yapılan bir denemede , çember aşıkların içinde buluşabileceği alandır ve talimatta , çemberin çevresinin geniş olmasının daha iyi olacağı böylece aşıklara daha geniş alan kalacağı belirtilmektedir.
Eğer verilen çemberler parşömen ya da kumaş üzerine çiziliyorsa , demonları çağırmaktan başka güçlere de sahip olabilirlerdi. Esas olarak bir demonu çağırmak için hazırlanmış olan bir çember at biçiminde yapılırsa , taşıyan kişiyi saldırgan atlardan korumak için de kullanılabilirdi. Ayrıca çemberde at kanı ya da at dişi bulunursa ona bakan atın ölümüne sebep olurdu. Ölmüş birini hayata döndürmek için yapılan seremoninin bir parçası olarak hazırlanmış bir çember sevda büyüsünde kullanılabildiği gibi , hasta birinin ölümünü kesinleştirmek ya da köpeklerin havlamasını önlemek için de kullanılabilirdi. Ama yere çizildiklerinde , elbette ki kalıcı olmayacaklardı. Münih elkitabı büyücüleri oradan ayrılırken çemberi silmeleri konusunda uyarır, bunun nedeni muhtemelen yapılan büyüden iz bırakmamaktır; ama bir nedeni de başkalarının onu bulup kullanmaması olabilir.
Eğer çember (hem sınır çizgileri hem de içerdikleri anlamında) nekromanların temel görsel öğesiyse, ruh çağırma duaları da temel sözel unsurdur. Ruh çağırma duaları genelde ''buyruk'' içeren emir kipindeki bir fiil çevresinde döner : Nekroman ruhlara , ortaya çıkıp belli işleri gerçekleştirmeleri için , ''seni çağırıyorum'' veya ''sana ant veriyorum'' şeklindeki buyruklara seslenir. Bunun dışında formül sayısız biçimde süslenebilir. Güçleri artsın diye ruh çağırma dualarını sık sık standart Hıristiyan duaları da -mezmurlar, aziz dualarının bazı kısımları- karıştırılır . Örneğin bir büyü denemesinde kişi ellerini kavuşturup diz çökmeli , gökyüzüne dönerek emin bir şekilde ''Doğu'nun en yüce ve en merhametli Kralına '' şekilde ''Doğu'nun en yüce ve en merhametli Kralına'' bir dua okumalıdır. Talimatlarda bazen bir ruh çağırma duasının üç veya yedi kez , ya da dört ana yöne dönerek birer veya dörder kez tekrarlanması söylenir.
Münih elkitabındaki ruh çağırma duaları ruhlarla , hoş ve tehditkar olmayan bir biçimde görünmelerini buyurur sürekli olark . Metinlerde ise ruhların kral , uşak , gemici, zenci veya şövalye biçiminde gelecekleri söylenir. Şu anda Prag'da bulunan 15. yüzyıla ait bir Germen yazmasının da Şeytan'ın siyah bir köpek biçiminde geleceği ve bütün sorulara yanıt vereceği söylenir(4).
Nekromanside görsel ve sözel unsurlardan başka , işleme yönelik öğelerde mevcuttur: Bunlar büyücünün bizzat yapacağı işler , bilhassa kurban kurban ve uyuşum ritüelleridir. Münih el kitabında bir nekroman , ruhları bir kavşakta ''beyaz bir tavus kuşu kurban ederek'' çağırır ve sunduğu kurbanı kabul etmeleri için onlara yalvarır. Başka bir büyü denemesinde canlı bir hüt hüt kuşunun ruhların çağrılacağı yere getirilmesi gerekir: Sürecin bir aşamasında demonlar bu kuşu isteyecek ve büyücü de , itaat sözü verdiklerinde kuşu onlara verecektir (Münih el kitabı , hüthüt kuşunun ''nekromanlar ve demon çağıralanlar için büyük bir güce sahip olduğu''undan sık sık kullanıldığını açıkça söyler. Albertus Magnus da kuşunun beyninin , dilinin ve kalbinin afsuncular için özellikle değerli olduğunu belirterek bu bilgiyi doğrular). Şu anda Paris 'te bulunan 13.yüzyıldan kalma bir elkitabındaki şifreli bir ruh çağırma talimatı çözümlenmiş ve şöyle tercüme edilmiştir: ''Bir yarasa alın ve onu sağ elinizle kurban edin ; sol elinizle başından kanını akıtın(5) Demonların (klasik literatürdeki hayaletler gibi) kanla , özellikle de insan kanıyla ayartılabileceği yaygın bir inançtır; buna bağlı olarak Michael Scot nekromanların sık sık kan ya da görüntüsü kana benzeyen , şarapla karıştırılmış su kullandıklarını iddia etmiş ve şöyle devam etmiştir:

''Bir yüzük ya da şişedeki ruhun kurbansız kutsanamıyacağını bildiklerinden (...) et ya da bir insan kurban ederler; kendi bedenlerinden ya da cesetten kestikleri bir parça eti sunu olarak kullanırlardı(6).

Kurban genelde bir hayvan olur, ama bazen demonlara başka şeylerde sunulurdu. Büyücünün havaya su veya süt, ya da yere un , tuz ve büyülü çemberin içine yerleştirilecek kavanolardaki başka maddeleri serpmesi şartı da koşulabilirdi. Prag yazması büyücünün demonlara ''armağan'' olarak kömür, ekmek , peynir, üç adet nal çivisi , arpa ve tuz sunmasını söyler.
Nekromanside tasvir büyüsü kullanıldığında , genellikle uyuşum büyüsü niteliğindedir: Yani tavsir üzerinde gerçekleştirilen faaliyetin , tavsirin temsil ettiği kişiye aktarıldığı düşünülür. Bu durumda sevda büyüsü , niyet edilen kişinin tasviri üzerinde demonların isminin yazılmasını içerebilir, böylece o kişi nekromanın iradesine boyun eğenedek demonlar tarafından rahatsız edilecektir. Tavsirin üzerinde simgesel olarak temsil edilen demonlar tarafından rahatsız edilecektir. Tavsirin üzerinde imgesel olarak tasvir edilen demonlar o kişinin üzerinde gerçekten var olacaktır. Yüksek mevki sahibi birinin gözüne girmek için yapılan büyüde , büyücü bu kişinin bir tasvirini yapar ; ancak diyelim bu kişi bir kralsa , başında tacı olur veya tasvir, duruma uygun başka güç simgelerini içerir. Daha sonra kendisini temsil eden ikinci bir tasvir yapar ve bu tasvirlerin üstüne temsil ettikleri kişilerin isimlerini yazar. Mevki sahibi kişinin sırtına demirden küçük bir zincir bağlar , zincirin diğer ucunu da kendi tasvirinin eline yerleştirir ve mevki sahibi kişinin tasvirini kendi tasviri önünde eğilme konumuna getirir vb.
Uyuşumla ilgili bu işlemlere genelde , hareketleri ayrıntılı biçimde açıklayan büyülü sözler eşlik eder . Eğer nekroman iki arkadaşın arasına husumet sokmak istiyorsa (kurbanları temsil eden) iki taşı bir fırında ısıtır, sonra onları buz gibi suyun içine atıp , ardından birbire vurur. Bunu yaparken şöyle der: ''Aslında bu taşları değil , isimleri burada yazılı olan N. ve N.'yi birbirine vuruyorum.'' Sevda büyüsüyle ilgili bir deneme şu formülü içerir:

''Bir erkek geyik su kaynağını nasıl arzularsa , N. de benim aşkımı öyle arzulasın ; bir kuzgun leşi nasıl arzularsa , o da beni öyle istesin ve bu balmumu ateşin önünde nasıl erirse, o da benim aşkımla öyle erisin.''

Bütün bu faaliyetlerde gizlilik şarttır. Münih elkitabı nekromanları, yaptıkları şeyin her aşamasını gizli tutmaları konusunda uyarır, çünkü bu yapılanların ''büyük'' ve ''tarifsiz bir gücü'' vardır. Aynı şekilde bunların gizli bir yerde yapılması ve ''her türlü gücün olduğu'' kitabın iyi korunması da önemlidir. Münih elkitabına eklenmiş , ayrıca başka yerlerde de bulunabilen Takdisler Kitabı adlı metinde de ''budalaların'' eline düşmemesi için kitabın çok iyi saklanması gerektiği belirtilir.
Bir büyü denemesini tekrarlamak isteyen nekroman , her seferinde özgün törene dönmek zorunda kalabilir. Bununla birlikte bazı durumlarda demonların göründükleri ilk seferde yemin etmelerini sağlar ki, daha sonra her çağırdığında hemen gelsinler . Ya da demonların bazı nesneleri ''kutsamasını'' sağlayabilir; böylece daha sonra bu demonları o nesnelerle çağırabilir. Bu suretle büyülü bir çember de kutsanabilir, bir at başlığı da ve daha sonra bir ruhu at biçiminde çağırmak için kullanılır.
Nekromanlar verdikleri zararın geri alınmasını da isteyebilirler. Orjinal büyü tersine çevrilebilen uyuşum işlemleriyle yapıldığında bu iş oldukça kolaydır. Eğer düşmanlık yaratmak için taşlar gömüldüyse , taşları çıkarmak , ısıtıp, ezmek ve sonra da parçaları bir ırmağa atarken ''günahkarların günahlarına riayet etmeyen lütufkar Tanrı'nı merhametiyle... bütün husumet kalksın ,amin'' demek , arkadaşlığın tekrar kurulmasını sağlayacaktır. Eğer kurbanın evinin civarına üzeri yazılı bir bez parçası gömüldüyse , bezi çıkarıp yakmak ve küllerini bir ırmağa savurmak büyünün çözülmesi, için yeterlidir. Şu formülün söylenmesi ise etkiyi iyice kesinleştirir: ''Ateşin bu bezi yok ettiği gibi, N. ye karşı yaptığım iş de tamamen yok olsun.'' Zarar veren demonlar şöyle sözcüklerle bu görevden azat edilebilir: '' Ben N., seni istediğin yere gitmen için azat ediyorum.''
Peki nekroman bütün bu karmaşık talimatlara uyduğunda gerçekte ne oluyordu?Zihinlerde telkin gücü mü işliyordu? Demonlar mı görünüyor du? Sonuç vermeyen bir iki denemeden sonra vaz mı geçiyordu? Salisbury'li John tecrübelerine dayanarak bir dizi sonuç ileri sürmüştür. Bazen nekroman ya da yardımcısı , muhtemelen kişisel olarak yetersiz kaldıklarını düşünüp, çaba sarf etmeyi bırakırlar, bu durumda büyü işe yaramayabilirdi. Bazen de sonuç , inanan kişinin , inancının sağlam bir zemine dayandığını düşünmesine yetecek denli ikna edici oluyordu. Bu özel büyü türüyle hedeflenen amaçların çoğunun ruhsal ve soyut bir yönü vardı; bu da , denemenin bütünüyle başarısızlığa uğradığını kanıtlamayı zorlaştırıyordu. Eğer büyücü birini öldürmeyi hedeflediyse ve o kişi hala hayattaysa başarısızlık açık ve seçikti; ama diyelim ki , nüfuzlu birinin gözüne girmek ya da iki arkadaş arasına husumet sokmak gibi bir hedef güdüldüyse , çok dramatik olmasa da genelde başarıya işaret ettiği söylenebilecek bir takım unsurlar her zaman bulunabilecektir.
Münih elkitabının yazarı çok küçük bir başarısızlık olasılığı bulunduğunu kabul etmekte ve yaptığı büyünün etkinliğine dair kanıtlar öne sürmektedir. Örneğin tarif ettiği bir sevda büyüsü Süleyman tarafından kullanılmış ve Süleyman istediği her kadını bu büyüyle ele geçirmiştir. Belli bir büyülü çemberin çeşitli kullanımlarını anlattıktan sonra , sözünü ettiği bütün etkileri kişisel olarak denemelerinden bildiği , kendi denemediği hiç bir şeye de kitapta yer vermediği söyler . Başka bir yerde , gerçek ya da hayali , saraylı bir okuyucuya seslenir: ''Sarayınızda bu işi yaparken beni sık sık gördünüz.''İnandırıcılığını artırmak için , bir av sırasında imparatora ve soylulara yaptığı bir numarayı anlatır. Bir demonlar güruhunu çağırmış, anlara isyancı insanlar kılığında imparatora saldırmaları söylemiş ve ardında da imparatorun ve soyluların sığınabilmesi için hayali bir kale yaratmıştır. Demonlar kaleyi kuşatırken büyünün mevcut zaman sınırı dolmuş, bunun üzerine hem kale , hem de isyancılar aniden ortadan kaybolmuş, imparator ve soylular ise arazinin ortasında şaşkınlık içinde kalakalmışlardır.
Nekromanların formüllerini okurken insan , bütün bu meşguliyetleri ve gereksiz tantanayı cezalandıran engizisyonculara artan bir sempati hissettiğini fark edebilir. Ayinlerin saygısızca ve zındıkça kullanımı, ruhların açıkca ahlaksız ve yıkıcı amaçlar için çağrılması, uygulayıcıların
belirgin ve megalomanisi ortaçağ insanları kadar modern dönem insanlarına da itici gelebilir. Ancak bu yazılar içinde üretildikleri topluma dair belli şeyleri açığa çıkarmaktadır. Nekromanlar ve engizisyoncular aynı şekilde , ritüelin huşu verici bir gücü olduğuna inanıyorlardı. Daha özgün olarak inandıkları şey , belli dışsal ve nesnel standartlara uyulduğunda ayinin kendinden menkul bir gücü olacağıydı. Gönlün içsel açıdan hazır oluşu belirleyici değildi; önemli olan dışsal bir takım biçimlere bağlı kalınmasıydı . Rahib kişisel olarak ayine saygısız bile olsa , komünyon ayinindeki okunmuş ekmek etkin bir biçimde kutsanmış olurdu. Aynı şekilde nekroman da ,nekromansi ritüelleri doğru bir şekilde yapılırsa , Tanrı'yla alay edebilir ve onun gücünü kötüye kullanabilirdi. Bu nedenle nekromansi , geç ortaçağın temel ritüel anlayışının parodisini çıkarmıştır.

NEKROMANSİNİN KAYNAKLARI
Nekromansi , hepsi de açık bir biçimde demon büyüsü çerçevesine sokulan çeşitli uygulamaların bir karışımıdır. Afsunculuk için kullanılan uyuşum işlemlerine burada yeni bir rol dağıtımı yapılmaktadır; aynı işlemler yaygın büyü geleneğinde demonlara açıkça seslenilmeksizin kullanılır. Kedi , hüt hüt kuşu gibi büyü geleneğinde bir çok yerde karşımıza çıkan hayvanlar burada demonlara sunulan kurbanlar halini almaktadır. Yansıtıcı yüzeylerle kehanette bulunma işlemi (katoptromansi)burada kötü ruhlardan yardım istemenin bir aracı olarak kullanılmaktadır. Ancak nekromansi esas olarak , astral büyüyle şeytan/cin kovuculuğunun karışımıdır. İlki İslam kültüründen gelme dış kaynaklı bir unsurken ; ikincisi gelişiminde Yahudi etkisinin varlığından şüphelenmek için nedenler mevcutsa da , temel olarak Hıristiyan aleminde uzun bir süreçte oluşmuş yerli bir unsurdur. Hıristiyanlığın erken dönemlerinde cin/şeytan kovuculuk Yahudi pratiğine uygun kalıplarda yapılıyordu, daha sonraları ise Yahudi etkisi kendini özellikle , demonları zorlamak için kutsal isimlere bel bağlama şeklinde gösterir.
Astral büyünün etkisi Münih elkitabında çok açık görülmektedir. Yazar bir tarifin ardından , İspanyol,Arap , İbrani, Keldani, Yunan ve Latin bütün ''nekromanların ve astrologların''bu büyünün etkinliği konusunda hemfikir olduğunu söyler ve büyünün alındığı kaynak olarak da astral büyüyle ilgisi belli olan kitapların adını anar , bu rehber kitapta tavsiye edilen büyülerin belli bir yapılma zamanı vardır: Ay küçülürken bir cumartesi günü şafaktan önece ya da ay büyürken bir perşembe günü şafaktan önce ya da ay büyürken bir perşembe gününün ilk saatlerinde , hilal vakti vb. Daha önemlisi hem astral ruhlar ve element ruhları , hem bunlarla düşmüş (kovulmuş) melekler arasındaki sınırlar karışık olmasıdır ve nekroman bazen bir tür, bazen başka bir tür bir demona başvurabilir.. Michale Scot astrolojik tasvirlerin , yanlızca gezegen yörüngelerini yöneten güçleri ve Ay'la ilişkili demonları değil , rüzgardaki lanetli ruhları da çağırmaya yarayabileceğini söyler. Buna bağlı olarak John Gerson 'un , teolojinin bir hizmetkarı olan astrolojinin , yani ''Adem'e bağışlanan yüce ve mükemmel bir bilimin,'' faydasız kurallara, zındıklara yakışan hatalarla ve dine saygısız kurallarla, zındıklara yakışan hatalara ve dine saygısız hurafelerle biçimsiz ve çirkin bir hale sokulduğu yolundaki şikayetinde çok fazla doğruluk payı vardır.
Astral büyüde yaygın olan tütsüleme işlemini nekromansi de devralmıştır. Seremoniler sık sık bir tavsirin mür ve safran dumanıyla , bir çemberin bir ölünün iliğiyle ve günlük ve mürle , kehanet amaçlı kullanılacak bir aynının öd ağıcı ,amber , mür ve günlükle tütsülenmesini gerektirir. Münih elkitabında verilen bir tütsüleme listesi , haftanın her günü için farklı bir amaca hizmet eden bir formül verir. Örneğin Perşembe günü günlük veya safran yakmak düşmanları barıştırır. Tavsirlerin gömülmeside muhtemelen astral büyü geleneğinden alınmıştır. Nüfuzlu birinin gözüne girmek için yapılan bir büyüde , kişinin gizlice , elinde hedeflenen kişinin tavsiriyle bütün şehri dolaşması ve mümkünse tasvirle birlikte o kişinin olabildiğince yakınına gizlice gelmesi , sonra da tasviri gömmesi gerekmektedir; ardından ''gerçekleşecek mucizeleri görecektir.'' Bu işlemin ayrıntıları, örneğin Picatrix'tekilere oldukça benzer(7).Ruhlara hayvan kurban edilmesi uygulamasının öncüllerini de astral büyüde bulmak mümkündür.
Bununla birlikte nekromansinin astral büyünün birt uzantısı olduğu sonucuna varmak yanlış olacaktır; nekromanside demonik unsurlar üstü kapalı değil , açık bir şekilde yer alır. Aynı ölçüde önemli bir başka bir nokta da nekromansinin şeytan/cin kovmayla bağlantısıdır. Dördüncü bölümde , yaygın büyü geleneğindeki ant verdirmeleri şeytan/cin kovmadan ayırt etmenin çok zor olduğunu gördük. Ama olağan durumda şeytan/cin kovucu ya da şifacı, demonları ya da demonların neden olduğu hastalıkları kovmaya çabalar.Şifacı veya şeytan/cin kovucu toplayabildiği bütün doğaüstü desteği çağırarak ya da kötü ruhlara Tanrı'nın gücünün onlarınkinden büyük olduğunu ve şimdi de onlar karşı kullanıldığını hatırlatarak demonları denetimi altına alır.Nekroman aynı formüllleri farklı bir niyetle kullanır. Hem ortodoks şeytan/cin kovucular, hemde nekromanlar ''şeytan/cin kovma'', ''ruh çağırma'' ve ''ant verdirme'' terimlerini birbiri yerine kullanırlar. Örneğin Münih elkitabında genelde şu formüller kullanılır: '' Seni (kötü ruhlar, demonlar, Şeytan) çağırıyor ve kovuyorum,'' veya '' Seni çağırıyorum, senden istiyorum, seni (kötü ruhları, demonlar, Şeytan) kovuyor ve seni mecbur ediyorum.'' Tasdikler Kitabı adlı eserde nekromana açıkça ''şeytan/cin kovucu'' diye seslenilir. Fark elbetteki şudur: Ortodoks şeytan/cin kovucular demonları kovmaya uğraşırken , nekromanlar onları ayartıp istedikleri hedefe ulaşmak için kullanmaya çabalarlar. Münih el kitabında yer alan uzunca bir ruh çağırma duasının şeytan/cin kovmaktan uyarlandığı çok bellidir. Bu köken örneğin şu pasajda kolaylıkla görülür:

''Ey ejderlerin en melunu , sana , Tanrı'nın gücüyle emrediyorum; ve engerek yılanının ve kertenkelelerin üzerinde yürüyen , aslanı ve ejderhayı ezen günahsız Kuzu'nun adına sana ant verdiriyorum; ne zaman emredersem onu hemen yap.Tanrının adı anıldığında titre ve kork ; o Tanrı ki cehenneme korku salan , cennetin erdemlerinin , tüm kudretlerin , egemenliklerin , diğer erdemlerin sahibi ve bütün bunların tapıp korktuğu , meleklerin ve serafların yorulmadan dua ettikleridir. İnsanı yaratan Söz sana emrediyor. Bakireden doğmuş olan sana emrediyor. Seni yaratmış olan Nasıralı İsa, söylediğim şeyi derhal yerine getiresin , sahip olmak istediğim şeyi veresin ve bilmek istediğimi hemen bildiresin diye sana emrediyor. Sana emrettiğim ya da senden istediğim şeyi yapmakla gecikirsen , geciktiği her gün için cezan artacak . Ey lanetli, yalan söyleyen ruh gerçeğin sözüyle seni çağırıyorum.''

Formül değiştirilmiş olmakla birlikte şeytan/cin kovmanın söz dağarcığının kullanıldığı ortadadır; fark, nekromanın kötü ruhların çıkıp gitmesini emretmek yerine , onların kendisine hizmet etmeleri için çağırmasıdır.Şeytan/cin kovucu gibi nekroman da düzenli olarak kutsal kişilerin , isimlerin , olayların ve nesnelerin gücüyle demonlara emreder. 13. yüzyıla ait olan yukarıda bahsettiğimiz ruh çağırma duasında şu formüle de yer verilmiştir:

''Baba , Oğul ve Kutsal Ruh adına , Efendimizin annesi Meryem'in adına , Mecdelli Meryem adına , Yakubun (annnesi) Meryem adına ve Salome adına seni çağırıyorum (krş. Markos 16: 1)

Başka yerlerde de demonlara (muhtemelen en yaygın kullanılan güç kaynağı) Teslis'le , yaratıcı gücüne ithafen Tanrı'yla , Tanrı'nın Kelamı olarak İsa'yla veya kıyamet günündeki yargıçlık işlevine ithafen İsa'yla ant verdirilir. Cennetteki azizlerin ve yeryüzündeki kilise savaşçılarının güçleri de yardıma çağrılabilir. Varlıkları arzulanan demonlara baskı yapmak için cehennemdeki demon ruhların yöneticisi grubu bile çağrılabilir. Tanrı'nın söylenmeyen ismi için kullanılan ''Tetragrammaton'' terimi, sanki onun ismlerinden biriymişçesine düzenli bir biçimde karşımıza çıkar . Formüller , ''gökyüzündeki, yeryüzündeki ve yerin altındaki her şeyi titreten'' yaratıcının ağza alınamaz isimlerine göndermede bulunabilir. İsa'nın , Eli, Soter, Adonay, Şabaot, Alfa ve Omega gibi çeşitli isimleri kullanılır. Ruhların isimleri diğer ruhlar üzerinde baskı kurmak için kullanılabilir. Bir ruh çağırma duası ''havada güç sahibi olan meleklerin'' otuzüçünün ismini sayar . Eski ve Yeni Ahit'te geçen olaylara da sık sık yer verilir; bir ruh çağırma duasında Eski Ahit'in üç sayfa süren bir özetine yer verilmiştir. İsa'nın gelişini ve kıyamet gününde işitecekleri cezayı hatırlatarak demonların tir tir titremesi sağlanır. Gücünden faydalanılan cisimler arasında güneş ve ay ; yeryüzü ve gökyüzü; ister iki ayaklı olsun bütün hayvanlar, sürüngenler , uçanlar; İsa'nın yaraları ve dikenden tacı; Süleyman'ın bütün harfleri ve Vergilius'un büyü denemeleri(!) de vardır.Kısacası demonlara korku salacak ve üzerlerinde baskı kuracak her şey kullanılarak, gitmeleri gereken yön gösterilir. Bütün bu ruh çağırma dualarında ortadoks şeytan/cin kovuculuğun ruhuna ve sık sık da sözlerine rastlanır.
Şeytan/cin kovucununki gibi ruh çağıranın da bakış açısı aynı anda he zorlayıcı, hem de ricacı bir ton taşır; demonlara emreder, ama bunu Tanrı'nın ona bahşettiği birtakım güçlerle yapar. Nekroman emirleriyle demonları zorladığı düşünür. Ancak Villanova'lı Arnold ve Frankfurt'lu Johannes gibi yazarlar bu iddianın aksini savunmuş ve demonların zorlanamıyacağını , çağrıldıklarında ancak isterlerse geleceklerini, ama nekromanları pençelerine daha iyi düşürmek için , onlar tarafından zorlandıklarına ikna edebileceklerini söylemişlerdir.Bu yazarların kabullenemediği, Tanrı'nın nekromanlara bu faaliyette yardım ettiği fikridir. Nekromanların Tanrı'ya bakışı demonlara bakışlarından farklıdır. Bu, şeytan/cin kovucunun kendini Tanrı'nın önünde , demonlar üzerinde güç sahibi olmak için ondan ilahi yardım dileyen alçakgönüllü ve değersiz bir ricacı olarak gösterdiği Takdisler Kitabı adlı eserde özellikle belli olur . Aynı zihniyet üstü kapalı bir şekilde de olsa başka yerlerde de , karşımıza çıkar ; zira büyücü hem büyülü çemberlerde , hem de ruh çağırma dualarında , ilahi gücü elde etmek amacıyla sürekli olarak geleneksel Hıristiyan dualarını kullanır.
Tanrı'nın gücünün bu biçimde kullanılmasına niye rıza gösterdiği ise bulanık bir konudur. Bir olasılıkla nekroman şüpheli her tür girişime yardımını bağışlaması için dualarla (eğer mecbur edilmiyorsa) etkilenebilecek bir varlık olarak ahlakdışı bir Tanrı kavramına sahiptir. Ya da nekromanlar , aslında kutsal güdülerle hareket ettiklerine kendilerini inandırmış olabilirler; eğer düşmanlarına zarar veriyorlarsa bunu yapmakta haklıydılar; eğer bir hazinenin peşindeyseler, hazineyi elbette ki soylu amaçlar için kullanacaklardı; eğer söz konusu olan evli bir kadının aşkını kazanmaksa , Tanrı böyle bir durumu gülümsemeyle karşılamasa da en azından görmezden gelecekti.
Şeytan/cin kovma kılavuzlarında olduğu gibi, nekromansi kitaplarında da demonlara emretmeden önce riyazet ağırlıklı hazırlıklar ve ritüel arınma (ya da ahlaki bir bütünlük sağlama ) koşulu öne sürülür. Bu işlemler nekromanın oruç tutmasını , yıkanıp tıraş olmasını , beyazlar giyinmesini vb gerektirir. Bazen büyücünün , büyüye başlamadan bir kaç gün öncesinden cinsel perhize başlaması şartına rastlanır; ortodoks şeytan /cin kovucuların geçici değil , kalıcı cinsel perhiz şartı konulmuş bekar din adamları olduğu farz edilmesine rağmen , genç ortaçağa ait bazı şeytan/cin kovma kitaplarında aynı kısıtlamaya rastlarız(8).Bu riyazet faaliyetleri muhtemelen sadece demonları ikna etme değil , daha çok nekromanı demonlardan koruma amacını gütmektedir. Cecco d'Ascoli, bu ruh çağırmalar ''büyük tehlike'' taşıdıklarından dua etmenin ve oruç tutmanın şart olduğunu belirtir. Ortodoks yazarların uygulamaları onaylamasını beklemek elbetteki saflık . Gerson'a göre bu sanatların icracıları, kendi içlerinde kutsal olan ritüelleri uygulayarak suçlarını daha da arttırmakta ; bu işleri daha da kötü bir hal almaktadır; çünkü yaptıklarıyla bu ayinlerin itibarını düşürmektedirler.
Nekromanlar genelde ne tür ruhları çağırdıklarını bilirler. Reims ruh çağırma duasında açıkça şöyle denir: ''Ey cennetten kovulmuş iblisler , sizi çağırıyorum... Yüce efendileri olarak Beelzebub'a tapınan cehennem sakinleri , sizi çağırıyorum.'' Münih elkitabı ve Paris yazmasında da Satan'ın , Beelzebub'un, Lucifer'in ve Berich demonu gibi kimliği çok belli olan başka ruhların çağrıldığını görürüz. Prag yazması görece daha basit bir formül verir; nekromanlar gece vakti boş bir araziye gidip, şöyle bağırmalıdır:

''Diobolo diaboliczo, Satana sathnizco, buraya bana gel, seninle konuşmak istiyorum, gel ve seninm için getirdiğim hediyeyi al.''

(Direktiflerin genel basitliğinin yanısıra Şeytan'ın sıradan isimlerinin kullanılması, editörün , metnin eğitimli sınıfın geleneğinden çok halk kültürünü yansıttığını düşünmesine neden olmuştur. Bununla birlikte çok daha ilmi bir nitelikte olup ruhban sınıfına ait izler taşıdığında bile nekromansi gnelde , yaygın halk kültürünün nüveleri içerir.)
Münih elkitabı da ''kötü ruhları,'' ''esiri güçleri ve cehennem efendilerini,'' ya da basitçe 'demonları'' baskı altına almaktan bahseder. Nekromansinin esas olarak astral büyüyle şeytan/cin kovmanın bir karşımı olduğunu kabul etsek de , zaman zaman çağrılan ruhlara dair bir belirsizlik olması çok şaşırtıcı değildir. Bazı kaynaklarda , astral (gök cisimleriyle bağlantılı) ya da elemanter (Yeryüzü'ndeki doğal güçlerle ilgili), tarafsız ruhlardan bahsedilir. Münih elkitabının bir yerinde , gemici olarak gelip büyücüyü hayali bir tekneyle taşıyan ruhların ''iyiyle kötü arasında, ne cennette ne de cehennemde '' olduklarından söz edilir. Cecco d'Ascoli pusuladaki dört ana yön üzerinde denetim sahibi olan ruhların isimleri olarak Oriens, Amaymon, Paymon ve Egim adlarını verir; ayrıca onların hizmetinde küçük rütbeli başka birçok ruh daha vardır. Münih rehberinde ki bir bölümde iyi ruhların iyi amaçlar için , kötü ruhlarınsa kötü amaçlar için çağrılabileceği öne sürülür, ama durum her zaman bu kadar basit değildir: Ruhların iki türüde ahlaklı, ahlaksız ve ahlakdışı amaçlar için çağrılabilir.
Peki görünenler gerçekten merhametli ruhlar mıydı, yoksa bunlar kendilerine ışık meleği süsü vermiş kötü ruhlar mıydı? Bir meleğin konumunu belirlemek için uygulanan ortodoks bir sınama , geleneksel bir ismi olup olmadığına bakmaktır. Resmi olarak tanınan iyi melekler Mikail, Gabriel ve Rafael'di. 8. yüzyılda bir rahip Uriel , Raguel, Tubuel, Adin, Tubuas, Sabaok ve Simiel isimindeki meleklere yakarmış ve yakardığı isimler kerkesçe bilinen isimler olmadığı için bölge piskoposunca suçlu bulunmuştur; piskopos, eski otoritelere göre bunların düşmüş (günahkar) melekler olduklarını ileri sürmüştür(9).
Kötü oldukları açıkça kabul edilen ruhlara karşı bile tavırlar farklılaşabilmektedir. Münih elkitabı nekromanlara , demonlar geldiğinde onları dindar bir istekle karşılamak gerektiğini söyler : 'Efendimiz inayetiyle seni eski haline getirsin''; muhtemelen bunun anlamı , gelenin düşmüş bir melek olduğudur. Bununla birlikte ortodoks Hıristiyan inanç sınırları içindeki bir yazar bile normalde temkinlidir. Cecco d'Ascoli Tanrı'nın meleklerinden olan Floron'un doğanın sayısız sırrına haiz olduğunu, bir aynaya hapsedildiğini, ama bulanık kehanetleriyle bir çok kişiyi kandırdığını söylemektedir.

''Bu demonlara dikkat edin , çünkü onların nihai hedefi, Efendimiz İsa'ya olan güveni sarsmak için Hıristiyanları kandırmaktır(10).

Nekromansi metinlerinin arasında ruhların biçimlerini, güçlerini ve niteliklerini belirten kataloglar vardır. Örneğin 15. yüzyıla ait bir Fransız yazmasında şöyle bir liste vardır: Görevi ihtilaf ve savaş çıkarmak olan büyük prens Bulfas; insanlara bitkilerin ve bütün ilimlerin meziyetlerini öğreten , hem hastalık yayan hem de şifa veren büyük kral Gemer; bitkilerin ve cevherlerin meziyetlerini öğreten ve ''üstadı'' bir bölgeden diğerine taşıyan Machin; ve diğer ruhlar (11).Bu bilginin ışığında , büyüyü eleştirenlerin bitkilerle ilgili irfanı bile demonların öğrettiğini düşünmelerinde şaşırtıcı bir yan yoktur; nitekim nekromanlar da aynı kanıdadır.
Öyle yada böyle nekromanların zihniyetine nüfuz etmek zor bir iştir; belli betinleri ise depedüz kafa karıştırıcıdır. Bu metinlere klasik bir örnek , Thebai'li ''Eukleides'in Şerefli Oğlu'' diye birine atfedilen Kılıç Kitabı'dır(12) Kurmaca olduğu belli olan belli olan bu eser , papanın ve kardinallerin zulmü altındaki Napoli'li, Atina'lı ve Toledo'lu seksendokuz büyücünün sanatlarının yok olmasını önlemek için biraraya geldiklerini anlatır. Sanatlarının esaslarını içeren kapsamlı bir derleme özeti için Honorius'a güvenmektedirler. Bu kutsal eserin yabancı ellere düşmesinden korktuklarından , eserin üç kopyadan fazla çoğaltılmaması kararını alırlar kopyalardan birine sahip olan bir üstad onu ancak güvenirlği ispatlanmış bir çömeze emanet edecektir, eğer böyle biri yoksa ölmeden önce onu gizli bir yerde yakacaktır. Metnin içinde çoğunlukla , bazıları Latince bazıları da sözde İbranice'ymiş gibi görünen dualar yer almakyadır. Melek isimleri ve tütsüleme işlemleri de verilmiştir. Kabalacılık etkisinin en açık görüldüğü yer, bir büyü pentagramı yapmak için verilen karmaşık talimatlardır. Bununla birlikte eserin büyük bir kısmı ruh çağrılmasıyla ilgilidir. Çağrılan ruhlar ne düpedüz demon , nede geleneksel anlamda melektir; daha çok astral büyüdeki ruhlara uyarlar, ancak eserde bunun dışında astrolojinin etkisi pek görülmez.
Bu kitapta verilen dualar çeşitli amaçlar için kullanılabilir; bununla birlikte kitap boyunca belirtilen yüce amaç Tanrı'yı bir kez görmektir(13)
(1398'de Paris'te ilahiyatçılar, belki de kafalarında bu kitapla , büyünün bu hedefe ulaşmayı sağlayabileceği inancını mahkumiyet sebebi kabul ettiler.) Bu aşamada yazar büyücünün komünyona katılıp, gerekli tüm kutsal görevleri yerine getirmesini söyler ; ancak bunları kötü niyet güderek yaparsa , büyücülere yöneltilen suçlamalara katkıda bulunacağı uyarısında da bulunur. Ancak bu büyü için tasavvur edilen amaçlar listesinde , hepside övgüye değer olmayan çok çeşitli amaçlara yer verilmiştir. Büyücü bu büyüyü bitkilerin güçlerini öğrenmek , hastalık ve ölüm saçmak , krallıkları ve imparatorlukları yıkmak ve pek az kişinin kutsal olarak değerlendireceği başka amaçlar için kullanabilir. Ama yazar dürüstçe bu büyünün demon büyüsü olmadığına inandığını belirtir; ancak hiçbir engizisyoncunun bu mazereti geçerli bulmayacağına şüphe yoktur.
Nekromanların karmaşık zihniyetine dair daha fazla ayrıntıya , sevda büyüsü terkipleri veren 15. yüzyıla ait bir yazmada rastlarız. Başı şöyledir: ''Kral Süleyman'ın aşk için ve belli bir soylu kraliçeye kur yapmak için tasarladığı tecrübeler ; bunlar aynı zamanda doğanın da tecrübeleridir.'' Bunu büyü numaralarının yer aldığı bir liste izler ; muhtemelen Süleyman'ın sevdiği kadının kalbini kazanmak için bunları kullandığı farz edilmektedir. Bu numaralarda okura zıplayan bir yüzük yapıp evin çevresinde nasıl geçirileceği; ellerinde veya gömleğinde nasıl ateş taşıyacağı ; kadını nasıl soyacağı ; kadına eşlik eden refakatçinin yüzünde nasıl bir ateş topu patlatacağı vb şeyler anlatılır. Bütün bu numaralar kadının kalbini kazanmayı sağlayacağı farz edilmektedir. Ancak en sonunda ''denemeler''in hem ifade tarzı, hemde niteliği aniden değişir; eğer buraya kadar sözü edilenler ''doğanın tecrübeleri''yse , sonuncunun bu tanıma giremeğeceği açıktır. Gün içinde Venüs'ün hakim olduğu bir saatte kurşundan bir yüzüğün nasıl yapılacağı anlatılır. Yüzüğü yaptıktan sonra kişi gün boyunca oruç tutmalıdır; o günün gecesi dışarı çıkmalı ve bir güvercin kurban etmelidir. Güvercinin kanıyla yabani bir tavşanın derisinin üzerine Abamixtra ''meleği''nin simgesini ve adını yazmalıdır. Bu törenden sonra elinde yüzükle kadına yaklaşmalıdır; kadın onun istediği her şeye boyun eğecektir. Talimatttaki bazı önlemli sözcükler şifreli verilmiştir, ama anlaşılmayacak denli belirsizlik yoktur(13).
Bu metnin en şaşırtıcı niteliği açıkça muzip numaralarla , görünüşte ciddi nekromansinin bir karışımı olmasıdır. Yazarın burada sunduğu, hafiflik ve ciddiyetsizlik kisvesi altında kötülüğünü gizlemeye çalışan bir demon büyüsümüdür? Yoksa yazar, esas amamcı oyunbazlık olan bir derlemeye gizem katmak için nekromansi formülleri kullanarak muziplik mi yapmaktadır? Belki de en akla yakın görünen yanıt ikisinin bir karışımıdır: Aynı kişi farklı ruh hallerinde farklı havaya sahip büyüler tasarlamıştır. Büyünün bir türünü cazip bulan kişinin diğer türüne de merak salması imkansız değildir.

MESELLERDE NEKROMANSİ
Guillaume de Deguilleville'in (ö. 1358'den sonra), John Lydgate (ykş. 1370-1449) tarafından Orta İngilizce 'ye çevrilmiş olan Bir Adamın Yaşamındaki Hac Yolculuğu isimli alegorik şiirinde , Hacı'ın bir Nekromansi ulağıyla karşılaştığı bir bölüm bulunur. Ulak , hanımı Nekromansi'nin kendisi gibi alimler için bir okul idare ettiğinden bahseder . Ancak açgözlülük tarafından gönderilenlerin girebildiği bu okulda , alimler nasıl ruh çağıracaklarını , onların sorunlarına yanıt vermelerini ve emirlerine itaat etmelerini nasıl sağlayacaklarını öğrenmektedir. Bu güç nihayetinde büyük Kral'dan , yani Tanrı'dan gelmektedir. Ulak yere bir çember çizerek harfleri ve figürleri gösterir. Bu akademide öğrenim görmüş alimler arasında çok sayıda tanınmış isim olduğunu söyler ; Süleyman , Vergilius, Kyprianos (Kıbrıslı Stasinos) ve Abelard. Hacı itiraz eder : Süleyman ve Kyprianos ölmeden önce nedamet getirmişlerdir! Ayrıca bu sanatların şeytani ve menfur olduklarına şüphe yoktur. Ama ulak ikna olmaz ve Hacı , Nekromansi tarafından mahvedilmeden oradan kaçabildiği için şanslı olduğunu söyler.
Bu hikayede ulağın kimliği belli değildir. Metin içinde bir din adamı olduğu açıkça belirtilmemiş olmakla birlikte , bir alimdir ve hanımından öğrendiği şey bir tür ilimdir. Bir okul müdiresi olarak Nekromansi'nin kendisi ise Ruhun Ölümü başlıklı bir kitap taşımaktadır; bu basit bir alegorik motif değil, ortaçağdaki gerçek bir nekromansi kitabının adıdır. Ama ulak imgesi muhtemelen exemplum vaaz geleneğinden (mesel) gelmektedir.
Cemaatlerini günahlarından vazgeçirmeye uğraşan vaizler sık sık argümanlarını, meseller ya da anekdotlar geliştirip anlatma yoluyla ifade ederlerdi ve bu hikayeler arasında büyücülerle ilgili ünlü efsaneler vardı. Bu hikayelerin tipik bir örneği Theophilus efsanesidir. Söylenceye göre Theophilus efsanesidir. Söylenceye göre Theophilus Yahudi bir büyücüden , Hıristiyanlıktan vazgeçtiğine dair yazılı bir belge vermek suretiyle Şeytan'la nasıl anlaşma imzalanacağını öğrenir. Theophilus sonradan yaptığı şeyden pişman olur, ama Bakire Meryem'e dua edip de onun hayır duasını alana dek anlaşmayı bozamaz. Bu efsanenin özgün versiyonu 6. yüzyılda Anadolu'dan çıkmış, Latince sayısız versiyonu üretilmiştir; çok daha sonraları Faust Hikayesine temel oluşturan da bu söylencedir.
Cistercium tarikatında keşiş olan Heisterbach'lı Caesarius (ykş 1180-1240) Mucizeler Üzerine Diyologlar adlı eserinde duruma uygun çeşitli meseller anlatır. Bunlardan birinde , demonlara inanmıyan bir şövalye , ''nekromansi yetenekleriyle ünlü'' bir din adamıyla bazı iblisleri çağırıp çağıramıyacağına dair tartışır ve sonunda onun kendisine güvenmesini sağlar . Bazı açıklamalarda bulunduktan sonra din adamı şövalyeyi bir kavşağa götürüp yere bir çember çizer ve çemberin içinde durması gereken şövalyeye , demonlardan kendini korumasını tembihler. Demonlar geldiklerinde inleyen rüzgarlarla , hırıldıyan domuzlarla vb şövalyeyi korkutmaya çalışırlar. Sonunda Şeytan'ın kendisi gelir ve siyahlara bürünmüş korkunç bir hayalet olarak ağaçların üzerinde belirir. İblis kendini , onu çağırmış olan din adamı da dahil olmak üzere şövalyenin arkadaşlarının faydalı bir hizmetkarı olarak tanıtır. Şövalyenin günahlarını eksiksiz bir bir sayar ; böylece hiç bir kötülüğün ondan gizlenemiyeceğini kanıtlar. Sürekli olarak ricalarda bulunur, şövalye hepsini reddeder. Sonunda şövalyeyi yakalayacakmış gibi kolunu uzatıp onu çeker . Korkan şövalye bağırınca , din adamı hemen yardımına koşar ve bunun üzerine Şeytan ortadan kaybolur. Hayatın kalan kısmında şövalyenin benzi bir ölüninki gibi solgun kalır ve dürüst, ahlaklı bir yaşam sürer(14).
Bu hikaye nekromansiyle ilgili mesellerde yaygın olan üç motif içermektedir. İlki, çemberin açıkça koruyucu bir alan olarak görülmesidir. Caesarius başka bir olayda , bir rahibe çemberin dışına çıkmasını söyler ; söyleneni yapan rahip Şeytan'ın saldırısına uğrar ve kısa sürede ölür. Başka bir meselde nekromanın müşterisi güzel bir kadının peşinde çamberin dışına çıkmakla acele eder ve bunun üzerine boynu, boğazlanan bir tavuğunki gibi bükülüverir(15) Tekerrür eden bu motif nekromanların kendi ritüelllerinden çok, nekromansiye hevesli olanlara işin ciddiyetini anlatmak için tasarlanmış bir dramatizasyondan kaynaklanıyor gibi görünmektedir. Sonuçta bu , yanlış yöne doğru atılacak adımın korkunç sonuçlara yol açacağını söylemenin bir yoludur.
İkinci olarak , İblis'in kendisi yalancı ve güvenilmez bir hizmetkar olarak gösterilir. Bu temaya Frankfurt'lu Johannes tarafından anlatılan , itibar kazanmak karşılığında kendini bir demona teslim eden , ama karşılığında bir çok düşman kazanan bir piskopos hakkındaki meselde de rastlarız. Bu düşmanlardan birisi bir gün kalesine saldırınca , piskopos kaçıp kaçamayacağı konusunda demonuna danışır. Demon şöyle karşılık verir: Kaçma! Kımıldama! Düşmanların nazikçe gelecek ve senin tebaan olacaklar.'' Aslı olmayan bu teminata güvenen piskopos kaçmaz, kalesi zapt edilir ve kendisi de suçları nedeniyle yakılır. Ancak ölmeden önce demon gelir ve söylediği sözcüklerin Latince'sinin çok farklı bir şekilde çözümlenebileceğini açıklar; aslında o ''Kaç , kımılda. Düşmaların senden üç misli güçlü gelecek ve seni yacaklar,'' demiştir(16).
Eğer bu yanlış anlama olmasaydı demon piskoposa yardım edebilir miydi? Çıkarılacak ahlak dersi hem nekromanlar hem de sıradan halk için aynıdır: Kim ki bir demona güvenirse , bunun sonuçlarına katlanır.
Üçüncü tema ise muhtemelen pişmanlıktır. Bütün iyi vaizler önce korku salar sonra da umut ver, ilkesini verirler. Başka bir meselde Caesarius, akademik ün kazanmak için İblis'in ona verdiği bir taşı elinde tutarak Şeytan'a saygı gösteren bir öğrenciden bahseder. Ancak öğrenci ruhunu kaybetmekten korkup da elinden taşı atar atmaz, yanlış yolla edindiği bütün bilgiyi kaybeder, ama ruhunu kazanır. Toledo'da geçen bir başka örnekte bir nekromansi öğrencisi cehenneme sürüklenir ve ustası, Şeytanla yaptığı teferruatlı bir anlaşmayla onu bulup geri getirmek zorunda kalır. Tekrar hayata dönen öğrenci Toledo'yu terk eder ve günahlarının kefaretini ödemek için Cistercium tarikatına keşiş olarak girer.
Bu hikayeler etkili propaganda araçları olup , vaizlerin cemaatlerinde nekromansiye karşı bir korku geliştirebilmelerini sağlamış olmalıdır. Ama şu sorudan kaçamadığımızda açık: ''İyi de , bütün bunların bizim konumuzla ne ilgisi var?'' Bu kanıtların büyük birkısmı , efsanelerin nekromanları ruhban sınıfından göstermekle doğru bir şey yaptığına işaret ediyor: Ruhban sınıfından olmayan insanların Latince bilmesi , ayrıca Münih elkitabında ve diğer kaynaklarda verilen ''denemeleri'' yapmak için gereken ritüel bilgisine haiz olması pek mümkün değildir. Bununla birlikte bu hikayeleri işiten ve anlatan ruhban sınıfından olmayan insanlar, başka büyücülerin de demon büyüsü yapıp yapmadığını merak etmiş olmalıdırlar. Din adamları bile böyle günahlar işliyorsa , tuhaf bitkilerle yaptıkları terkipleri ve hurafeye dayalı tılsımlarıyla köylerdeki o yaşlı kadınlar veya sülükçü-hekimler neler yapmıyordur ki? Onlar da nekromansi uyguluyor olmasın? Tarihçiler bu konuya temkinli bir şekilde hayır yanıtı verse de , bu kişilerin çağdaşlarının her zaman bu kadar iyi niyetli davranmadığına şüphe yoktur.





Kaynak: Ortaçağda büyü ve cadılık konularında uzman Nortwestern üniversitesinden tarih ve dinler alanında prof. dr Richard Kiechefer'in Ortaçağda Büyü adlı kitabı.
ruhun yolculuğundan alıntıdır.
 
Özetin özetini geçsin birisi, önceki konu uzun diyorduk birde buna bak :D

''Diobolo diaboliczo, Satana sathnizco, buraya bana gel, seninle konuşmak istiyorum, gel ve seninm için getirdiğim hediyeyi al.''

Bu nasıl isim la :D
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 1, Ziyaretçi: 3)

  • Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
    Tasarım Korsanfan V.6.0
    Yukarı Çık