Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

En İyi Fantastik Seri

En İyi Fantastik Eser


  • Kullanılan toplam oy
    144
En çok satan 2. kitabın anketi alacağı belli ya. Ki bende filmlerden sebep verdim kitapları meh çünkü okuyamadım çok sıkıldım. :( Fantastik filmlere bayılırken kitapları beni çok sıkıyor bunu anlayamıyom. :(
 
Şükür kavuşturana. İngilizce okudum, şimdi kendi dilimden tekrardan okuyayım.

Dizisi yüzünden Zaman Çarkı'ndan gıcık aldın mı?
Ben diziyi izleyemedim bile. Hani böyle kitabı alırsın da elinde başından sonuna doğru hızla sayfaları çevirirsin, onun gibi hızlıca baktım, dizi tamamen çöp. Tamamen yok sayıyorum.
 
Millet Karanlık Cevher serisine laf atıyordu. Onun dizisi başyapıtmış meğer.
Karanlık cevher çok hacimli bir seri değil, yapımcılar kitabı okumuştur en azından. Zaman Çarkında başyazar üstünkörü okumuş, yazarlarda okumayan insanlar varmış. Aynı zamanda Robert Jordan'dan daha iyi yazdığını iddia eden haddini bilmez var filan. Karanlık Cevher için gene adamlar uğraşmış yani. Ben ne okudum ne izledim ama genel olarak hakim olan kanı bu.

Malazanın konusunun açılma vakti geldi bence. Seriyi biraz okuduğun için açabilirsin sen.

Bu uyarlama muhabbeti nedense aklıma Malazan'ın önsözünü aklıma getirdi. İlk film olarak senaryolastırıp yayıncılara sunmuşlar, tabi ki red yemişler.

Okumak isteyenler için Malazan 1. Kitap önsözü ( tabi fan çevirisi, asıl çeviri kitap çıkınca okunabilir)

Bir şeye ambition( arzu ,hırs,tutku…) olmadan başlamanın anlamı yoktur. Hayatımın birçok alanında bu düşünceyle hareket ettim ve birçok kez kayaya tosladım. Hala, benim ve Cam(Ian C. Esslemont’un) yazdığı film ve televizyon serilerini satmak için o kadar uğraşırken aldığı cevapları hatırlarım: “Harika! Eşssiz! Çok komik, çok dark… Ama şu an Kanada’da, biz böyle şeylere bütçe yetiştiremeyiz… Size bol şanslar!”
En sert öneriler birçok yönden bunun peşinden geldi, “Daha… basit birşeyler deneyin. Herkes gibi. Daha az… arzulu.”

Toplantılardan mutsuz, ümitsiz, afallamış çıkardık. Bayağılık için mi davet alıyorduk? Evet, öyle gözüküyordu.
Öyleyse s.kt.r et!
Gardens of the Moon(Ayın Bahçeleri). Sadece bu başlık hakkında düşünedurmak bile arzunun bütün nosyonlarını, benim sürekli duvardan duvara toslamama neden olan o gençlik çılgınlığını diriltmeye yeterli. Çabalama ihtiyacı. Alışılagelmişe karşı koy! Go for the throat! (Bunu çeviremedim ya, ama direk muhabbete gir gibi birşey, oyalanma, dolaylama, sallama dallama vs. direk saldır, gırtlağından yakala, finish him gibi)
O zamanlar ne yaptığımın tamamen farkında olduğumu düşünmeyi yeğlerim. Bakış açımın tamamen net olduğunu ve her ne kadar hoşlansam da, türün içine etmeye hazır olduğumu. (nasıl sevmezdim ki? her ne kadar türün değiştiği yönden haz etmesem de onu okumayı çok seviyordum.) Şu an bundan emin değilim. Anlık içgüdülerle hareket ederek, sonradan arkaya bakıp yerinde giden herşeyi ciddi akılsızlık olarak değerlendirmek (yerinde gitmeyenleri gözardı ederek)… Bu çok kolay.

Yıllar içinde çıkan birçok roman, birçok olguyu netliğe kavuşturdu. Gardens of the Moonla başlayacak olursak, okuyucular benim işimi ya sevecek ya da nefret edecek. Ortası yok. Doğal olarak ben, herkesin sevmesini tercih ederim, ama bunun olmayacağını anlayabiliyorum. Bu tembel bir seri değil. Öyle başlayıp da sırayla hızlıca yutamazsınız. Daha büyük sorun ise şu; ilk kitap giden bir maratonun yarısında başlıyor - ya koşarak başlayıp ayağınızın üzerinde durursunuz, ya da ezilirsiniz.

Bu önsözü yazmam gerektiğinde, bir süre bunu esintiyi hafifleştirme yolu olarak düşündüm, çok yüksek bir yerden derin sulara düşmenin şokunu hafifletmeye kitabın birinci sayfasından başlama yolu. Bir takım background, tarih, sahne kurma gibi şeyler yapmayı hiç doğru bulmadım. Frank Herbet Dune’ü yazarken böyle birşey yaptığını hatırlamıyorum, ve eğer bir yapıt, temel olarak bana ilham olmuş olacaksa bu Dune’dür. Tarih ya da kurgu yazsam da yazmasam da, tarihin gerçek bir başlangıç noktası yoktur. Medeniyetlerin inişleri çıkışları (başı sonu itibariyle) bizim düşündüğümüzün aksine çok daha karmaşıktır.

Gardens of the Moon ilk olarak bir rpg oyunda hayat buldu. İlk draftı Malazan dünyasının iki yaratıcısı olan ben ve Ian Esslemont tarafından uzun metrajlı film olarak yazıldı, ve senaryo gerekli ilgiyi görmediği için ilerleyemedi. (“Biz fantasy filmleri yapmayız çünkü onlar b.k gibidir. Bu ölü bir türdür. Kostümleri falan içerir ve kostüm dramaları Westernler kadar ölüdür”- önceleri yığınla yapım şirketi bu gerçekliği yüzlerine vuruyordu, hepsi Lord of the Rings beyazperdeye gelmeden çok önceydi.)

Ve böylece beklediğimiz yere gelmiştik. Yeterli malzememiz vardı. Yetişkin Epik Fantezi film sektörünün son keşfedilmemiş türüydü -Willow’u saymadık çünkü bizim gözümüzdeki tek değeri crossroads sahnesinden ibaretti; geri kalanlar da çocuklar için yapılmış şeylerdi. Bu türdeki yapılan filmlerin diğerleriyse, ya düşük bütçeli ikinci sınıf filmler ya da bizim gözümüzde son derece hatalı filmlerdi. (Conan’la yaptıklarına bak!)Biz, şu O’Toole ve Hepburn’un The Lion in Winter (Kış Aslanı) tarzı birşey istiyorduk. Ya da Michael York, Oliver Reed, Raquel Welch, Richard Chamberlain’li Üç Silahşörler filminin büyü katılmışını. Tv yapımlarından favorimiz, Dennis Potter’ın Singing Detective’i (Şarkı söyleyen dedektif) idi. Gördüğünüz gibi, sofistike zımbırtılar istiyorduk. Fanteziyi o ağızları açık bırakacak kadar hayranlık uyandıran, içleri kıpı
 
Karanlık cevher çok hacimli bir seri değil, yapımcılar kitabı okumuştur en azından. Zaman Çarkında başyazar üstünkörü okumuş, yazarlarda okumayan insanlar varmış. Aynı zamanda Robert Jordan'dan daha iyi yazdığını iddia eden haddini bilmez var filan. Karanlık Cevher için gene adamlar uğraşmış yani. Ben ne okudum ne izledim ama genel olarak hakim olan kanı bu.

Malazanın konusunun açılma vakti geldi bence. Seriyi biraz okuduğun için açabilirsin sen.

Bu uyarlama muhabbeti nedense aklıma Malazan'ın önsözünü aklıma getirdi. İlk film olarak senaryolastırıp yayıncılara sunmuşlar, tabi ki red yemişler.

Okumak isteyenler için Malazan 1. Kitap önsözü ( tabi fan çevirisi, asıl çeviri kitap çıkınca okunabilir)

Bir şeye ambition( arzu ,hırs,tutku…) olmadan başlamanın anlamı yoktur. Hayatımın birçok alanında bu düşünceyle hareket ettim ve birçok kez kayaya tosladım. Hala, benim ve Cam(Ian C. Esslemont’un) yazdığı film ve televizyon serilerini satmak için o kadar uğraşırken aldığı cevapları hatırlarım: “Harika! Eşssiz! Çok komik, çok dark… Ama şu an Kanada’da, biz böyle şeylere bütçe yetiştiremeyiz… Size bol şanslar!”
En sert öneriler birçok yönden bunun peşinden geldi, “Daha… basit birşeyler deneyin. Herkes gibi. Daha az… arzulu.”

Toplantılardan mutsuz, ümitsiz, afallamış çıkardık. Bayağılık için mi davet alıyorduk? Evet, öyle gözüküyordu.
Öyleyse s.kt.r et!
Gardens of the Moon(Ayın Bahçeleri). Sadece bu başlık hakkında düşünedurmak bile arzunun bütün nosyonlarını, benim sürekli duvardan duvara toslamama neden olan o gençlik çılgınlığını diriltmeye yeterli. Çabalama ihtiyacı. Alışılagelmişe karşı koy! Go for the throat! (Bunu çeviremedim ya, ama direk muhabbete gir gibi birşey, oyalanma, dolaylama, sallama dallama vs. direk saldır, gırtlağından yakala, finish him gibi)
O zamanlar ne yaptığımın tamamen farkında olduğumu düşünmeyi yeğlerim. Bakış açımın tamamen net olduğunu ve her ne kadar hoşlansam da, türün içine etmeye hazır olduğumu. (nasıl sevmezdim ki? her ne kadar türün değiştiği yönden haz etmesem de onu okumayı çok seviyordum.) Şu an bundan emin değilim. Anlık içgüdülerle hareket ederek, sonradan arkaya bakıp yerinde giden herşeyi ciddi akılsızlık olarak değerlendirmek (yerinde gitmeyenleri gözardı ederek)… Bu çok kolay.

Yıllar içinde çıkan birçok roman, birçok olguyu netliğe kavuşturdu. Gardens of the Moonla başlayacak olursak, okuyucular benim işimi ya sevecek ya da nefret edecek. Ortası yok. Doğal olarak ben, herkesin sevmesini tercih ederim, ama bunun olmayacağını anlayabiliyorum. Bu tembel bir seri değil. Öyle başlayıp da sırayla hızlıca yutamazsınız. Daha büyük sorun ise şu; ilk kitap giden bir maratonun yarısında başlıyor - ya koşarak başlayıp ayağınızın üzerinde durursunuz, ya da ezilirsiniz.

Bu önsözü yazmam gerektiğinde, bir süre bunu esintiyi hafifleştirme yolu olarak düşündüm, çok yüksek bir yerden derin sulara düşmenin şokunu hafifletmeye kitabın birinci sayfasından başlama yolu. Bir takım background, tarih, sahne kurma gibi şeyler yapmayı hiç doğru bulmadım. Frank Herbet Dune’ü yazarken böyle birşey yaptığını hatırlamıyorum, ve eğer bir yapıt, temel olarak bana ilham olmuş olacaksa bu Dune’dür. Tarih ya da kurgu yazsam da yazmasam da, tarihin gerçek bir başlangıç noktası yoktur. Medeniyetlerin inişleri çıkışları (başı sonu itibariyle) bizim düşündüğümüzün aksine çok daha karmaşıktır.

Gardens of the Moon ilk olarak bir rpg oyunda hayat buldu. İlk draftı Malazan dünyasının iki yaratıcısı olan ben ve Ian Esslemont tarafından uzun metrajlı film olarak yazıldı, ve senaryo gerekli ilgiyi görmediği için ilerleyemedi. (“Biz fantasy filmleri yapmayız çünkü onlar b.k gibidir. Bu ölü bir türdür. Kostümleri falan içerir ve kostüm dramaları Westernler kadar ölüdür”- önceleri yığınla yapım şirketi bu gerçekliği yüzlerine vuruyordu, hepsi Lord of the Rings beyazperdeye gelmeden çok önceydi.)

Ve böylece beklediğimiz yere gelmiştik. Yeterli malzememiz vardı. Yetişkin Epik Fantezi film sektörünün son keşfedilmemiş türüydü -Willow’u saymadık çünkü bizim gözümüzdeki tek değeri crossroads sahnesinden ibaretti; geri kalanlar da çocuklar için yapılmış şeylerdi. Bu türdeki yapılan filmlerin diğerleriyse, ya düşük bütçeli ikinci sınıf filmler ya da bizim gözümüzde son derece hatalı filmlerdi. (Conan’la yaptıklarına bak!)Biz, şu O’Toole ve Hepburn’un The Lion in Winter (Kış Aslanı) tarzı birşey istiyorduk. Ya da Michael York, Oliver Reed, Raquel Welch, Richard Chamberlain’li Üç Silahşörler filminin büyü katılmışını. Tv yapımlarından favorimiz, Dennis Potter’ın Singing Detective’i (Şarkı söyleyen dedektif) idi. Gördüğünüz gibi, sofistike zımbırtılar istiyorduk. Fanteziyi o ağızları açık bırakacak kadar hayranlık uyandıran, içleri kıpı
Doğru diyorsun, konusunu açayım.
 
Fantastik edebiyat başta olmak üzere; film, dizi, çizgi roman, manga gibi çeşitli fantastik eserler hakkında muhabbet ettiğimiz bir discord sunucumuz var. Quiz, müzik gecesi, sesli kitap okuma ve ortak seyir gibi etkinliklerimiz de oluyor

İlgilileri bekleriz (paylaşmak için izin aldım)
 
Son düzenleme:
Yüzüklerin efendisinin böyle anketlerde olmaması lazım en iyisi değil tartışması bir yana en iyisi olarak görmeyen insanlar bile saygıdan bazen lotr'a oy veriyor. Çok fazla denge bozan bir seri.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık