Meksika Uyuşturucu Savaşı, Meksika hükümeti ile uyuşturucu kaçakçılığı yapan çeşitli örgütler arasında süregelen, asimetrik ve düşük yoğunluklu çatışmadır. Meksika ordusu 2006'da bu örgütlere karşı ciddi bir harekata başladığında, hükümetin temel amacı uyuşturucuya bağlı şiddeti azaltmaktı. Meksika hükümeti, asıl odaklarının uyuşturucu kaçakçılığını ve talebini önlemek yerine, güçlü uyuşturucu kartellerini yok etmek olduğunu belirtmiştir.
Meksika'daki uyuşturucu kartelleri onlarca yıldır var olmalarına rağmen, 1990'lı yıllarda Kolombiya'daki Cali ve Medellín kartellerinin dağılmasından sonra etkilerini arttırmışlardır. Günümüzde Meksika'daki uyuşturucu kartelleri yasadışı uyuşturucu pazarına hakim durumdadır ve 2007'de Amerika Birleşik Devletleri'ne giren kokainin yüzde doksanlık bir kısmını kontrol ettikleri açıklanmıştır. Özellikle Tijuana ve körfez kartellerindeki başlıca kartel liderlerinin tutuklanması, kartellerin Amerika Birleşik Devletleri'ne giden uyuşturucu ticareti rotalarının kontrolü için mücadele etmeleri yüzünden şiddet giderek artmıştır.
Federal kolluk kuvvetleri, 1982'den bu yana en az beş kez yolsuzluğu kontrol altına almak ve kartel şiddetini azaltmak için çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Aynı dönemde, Meksika'nın endemik rüşvet sistemiyle savaşabilecek, yolsuzluktan uzak yeni askerler olarak oluşturulmuş en az dört seçkin özel kuvveti vardı. Analistler, yasadışı uyuşturucu satışlarından elde edilen toptan satış kazançlarının yıllık 13,6 ila 49,4 milyar dolar arasında olduğunu tahmin etmektedir. ABD Kongresi, Meksika’daki Mérida Girişimi’ne 1,6 milyar ABD doları sağlamak ve Meksika'nın ulusal adalet sistemlerini güçlendirmek için teknik danışmanlık sağlamak üzere Haziran 2008’in sonlarında gerekli yasaları onayladı. Felipe Calderón yönetimi (2006-2012) sona erdiğinde, Meksika Uyuşturucu Savaşı'nın resmi ölüm oranı en az 60.000'di. 2013 yılındaki tahminlere göre bu savaşta 120.000'den fazla kişi ölmüş ve 27.000 kişi kaybolmuştur. Andrés Manuel López Obrador göreve başladığı zaman savaşın bittiğini ilan etmiş, ancak cinayet oranlarında herhangi bir düşüş olmaması nedeniyle yorumu eleştiriyle karşılanmıştır.
Kökenleri
Meksika'daki uyuşturucu kartellerinin çoğunun doğumuna 1980 yılında Guadalajara Karteli'ni kuran ve Meksika'daki kaçakçılık ticaretinin çoğunu kontrol eden eski Meksika Yargı Federal Polis ajanı Miguel Ángel Félix Gallardo (El Padrino) ön ayak olmuştur. Gallardo işlerine, 1980'lerde Juan García Ábrego ile birlikte, Meksika-ABD sınırı arasındaki koridorları kullanarak ABD'ye marihuana ve afyon kaçakçılığı yaparak başladı ve 1980'lerde Kolombiya'nın kokain kartelleriyle bağlantı kuran ilk Meksikalı uyuşturucu baronuydu. Gallardo bağlantıları sayesinde, Pablo Escobar'ın yönettiği Medellín Carteli'nin ön saflarında yer aldı. Gallardo'nun bu kadar başarılı olmasındaki asıl sebep, Kolombiya merkezli kokain kartelleri ile bağlantıya geçtiğinde çoktan kaçakçılık altyapısını kurmuş olmasıdır.
Gallardo bu işlere başladığı zaman Meksika'da karteller yoktu. Tüm operasyonlar kendisi tarafından denetleniyordu. İşin başında sadece kendisi, yakın adamları ve kendisini korumak için satın aldığı politikacılar vardı. Etki alanı nedeniyle bu yeni kurulan örgüte Guadalajara Karteli ismi verildi. Guadalajara Karteli, 1985 yılında örgütün ikinci adamı olan Rafael Caro Quintero'nun, Amerikalı bir narkotik ajanı olan Enrique Camarena'yı öldürdüğü için tutuklanması ile büyük bir darbe aldı. Bu olaydan sonra Gallardo gölgelere çekildi ve ailesi ile birlikte Guadalajara'ya taşındı. Peter Dale Scott'un beyanlarına göre Guadalajara Karteli'nin bu kadar hızlı şekilde zenginleşmesinin sebebi Federal Güvenlik Müdürlüğü (FGM)'nün başında olan Miguel Nazar Haro'nun koruması altında olmasıdır.
Gallardo, 1989 yılında tutuklandı. Tutuklandıktan sonra kartelin sahip olduğu gücü bölmeye karar verdi. Çünkü tek bir odak noktası yerine, birden fazla odak noktasının olmasının güvenlik güçlerinin işini zorlaştıracağını düşündü. Bu hareketi ile bir nevi uyuşturucu kaçakçığını özelleştirmiş oldu. İşlerin başına az tanınan ya da hiç tanınmayan kişileri getirdi. Gallardo ülkenin en iyi uyuşturucu kaçakçılarını Acapulco'daki bir otelde topladı ve avukatı aracılığıyla onlara talimatlarını gönderdi.
Yapılan görüşmelerin ardından Tijuana rotası Gallardo'nun yeğenleri olan Arellano Felix Kardeşler'e, Ciudad Juárez yolu Carrillo Fuentes Ailesi'ne, Sonora koridoru Miguel Caro Quintero'ya verildi. Aynı esnada Joaquín Guzmán Loera ve Ismael Zambada García'ya Pasifik sahilini devralacak ve Sinaloa Karteli'ni kuracaktı. Guzmán ve Zambada, işinin ehli biri olan Héctor Luis Palma Salazar'ı yanlarına aldı. Matamoros'un, Tamaulipas koridorunun kontrolü 1989 anlaşmasında taraf olmayan ve bu rotaların asıl kurucusu Juan García Ábrego'ya bırakıldı.
Gallardo önemli bağlantıları olduğu için ulusal operasyonları yürütmeyi planlıyordu, ancak hapiste olduğu için operasyonların tüm detaylarını kontrol edemiyordu. 1993 yılında yüksek güvenlikli bir hapishaneye nakledilince diğer uyuşturucu baronları üzerindeki tüm etkisini kaybetti.
Sinaloa Karteli
Sinaloa Karteli, Körfez Karteli lideri Osiel Cárdenas’ın Mart 2003’te tutuklanmasının ardından Körfez Karteli’nin elinde olan güneybatı Teksas koridorunun hakimiyetini ele geçirenler tarafından 1988 yılında kuruldu. Bu kartelin başında Meksika’nın en çok aranan uyuşturucu kaçakçısı olan ve tahmini 1 milyar ABD Doları değerindeki serveti ile dünyanın en zengin 1140. ve en güçlü 55. adamı olan Joaquín Guzmán (El Chapo) vardı.
Sinaloa Karteli, Şubat 2010'da Los Zetas ve Beltrán-Leyva Kartelleri ile ittifaklar kurdu. Daha sonra kuzeydeki Ciudad Juárez şehri ve çevresindeki uyuşturucu kaçakçılığı rotalarının kontrolü için Juárez Karteli uzun ve kanlı bir savaşa girdi. Savaşın sonunda Juárez Karteli yenildi, ancak savaş sırasında tahmini sayılara göre 5000 ila 12.000 kişi hayatını kaybetti. Ciudad Juárez'deki bölge savaşı sırasında Sinaloa Karteli, Juárez Karteli'ne yaptığı saldırılarda birkaç çeteyi (Los Mexicles, Artistas Asesinos ve Gente Nueva gibi) kullandı. Juárez Karteli de benzer şekilde Sinaloa Karteli'ne saldırmak için La Línea ve Barrio Azteca gibi çeteleri kullandı. Mayıs 2010’da, Meksika ve ABD medyası tarafından yayınlanan çok sayıda rapor, Sinaloa Karteli’nin diğer kartelleri ortadan kaldırmak için Meksika federal hükümetinin ve Meksika ordusunun içine sızdığını ortaya koydu. Kendi alanlarında etkin olan Colima, Sonora ve Milenio Kartelleri, Sinaloa Karteli'nin kolları olarak sayılmaktadır.
Sinaloa Karteli'nin lideri olan Guzmán, Temmuz 2015'te tutuklandı ve aynı yıl içerisinde kaçtı. Ocak 2016'da tekrar yakalandı ve bir yıl sonra ABD'ye iade edildi. Şubat 2019'da Brooklyn'de görülen davasında on ayrı suçtan hüküm giydi ve ömür boyu hapse mahkum edildi. Guzmán hapis cezasından yırtmak için Ismael Zambada García (El Mayo)'ya suçu yıkmak istediyse de, savcılar bunu kabul etmedi. Daha sonra Meksika'nın eski başkanları olan Enrique Peña Nieto ve Felipe Calderón'a rüşvet vermeye çalıştı, ancak bu teklif eski başkanlar tarafından reddedildi. Mart 2019'da Guzmán'ın yerine Zambada'nın geçtiği rapor edildi. Zambada'nın rakibi olan Yeni Nesil Jalisco Karteli'nin başında olan Nemesio Oseguera Cervantes'ten çok daha korkunç bir adam olduğu belirtildi.
Beltrán-Leyva Karteli
Beltrán-Leyva Karteli, Marcos Arturo, Carlos, Alfredo ve Héctor isimli dört Beltrán Leyva kardeşi tarafından kuruldu. 2004-2005 yıllarında Arturo Beltrán Leyva, Sinaloa Karteli'nin kuzeydoğu Meksika'daki uyuşturucu rotalarının kontrolünü eline alabilmesi için güçlü bir suikastçi grubuna liderlik etti. Beltrán-Leyva Karteli yolsuzluk ve yıldırma politikaları izlemiştir. Para ve insan gücü sayesinde Meksika'nın politikası, yargısı ve güvenlik güçlerinin içine sızmışlardır. Hatta Interpol'ün Meksika ofisinin içinde bile adamları vardı.
Aralık 2009'da Beltrán-Leyva Karteli'nin lideri olan Arturo Beltrán Leyva, Meksika Donanması tarafından öldürülünce, Arturo'nun kardeşi Héctor Beltrán Leyva ve Arturo'nun sağ kolu olan Edgar Valdez Villarreal arasında liderlik için bir savaş başladı. Savaş esnasında kartel kendi içinde çözüldü ve içinden Güney Pasifik Karteli, La Mano Con Ojos, Acapulco Bağımsız Karteli ve La Barredora isimli karteller çıktı.
Beltrán-Leyva Karteli, son liderleri olan Héctor Beltrán Leyva Ekim 2014'te yakalandıktan sonra dağıldı.
Juárez Karteli
Juárez Karteli, Amerika Birleşik Devletleri'ne Meksika'dan gelen ve yıllık milyarlarca dolar değerinde olan yasadışı uyuşturucu kaçakçılığında kullanılan birincil ulaşım yollarından birini kontrol etmektedir. 2007 yılından beridir Juárez Karteli ve eski dostu Sinaloa Karteli arasında Ciudad Juárez'in kontrolü için çetin bir savaş verilmektedir. Meksikalı uyuşturucu kaçakçılarından olulan La Línea ile Juárez ve Chihuahua eyaletlerinin polis memurları Juárez Karteli'nin ana silah gücünü oluşturur. Juárez Karteli, 2014 yılında tutuklanana dek Vicente Carrillo Fuentes (Betty la Fea) tarafından yönetilmiştir.
Juárez Karteli 2011 yılından beridir sürekli zayıflamıştır, ancak halen Teksas, El Paso'ya giriş yapan üç ana noktada varlığını sürdürmektedir. Juárez Karteli'nin şimdiki hali on yıl önce kurulduğu zamanki halinin bir gölgesidir. Şüphesiz bu duruma düşmesindeki ana sebep Sinaloa Karteli'ne karşı verdiği savaştan çoğunlukla mağlup ayrılmasıdır.
Tijuana Karteli
Arellano Félix Organizasyonu olarak da bilinen Tijuana Karteli, bir zamanlar Meksika'nın en güçlü kartellerinden biriydi. Tijuana Karteli, Meksika'nın stratejik açıdan en önemli sınır kentlerinden biri olan Tijuana'da bulunmaktadır ve 2009'da yapılan iç savaşta zayıflamasına rağmen halen uyuşturucu ticaretinden çok büyük paralar kazanmaktadır. Tijuana Karteli, 1990'larda ve 2000'lerin başında polis tarafından Meksika'daki en güçlü ve en şiddetli suç örgütlerinden biri olarak kabul edilmiştir, ancak daha sonraları örgüt içinde yüksek mevkide olanların yakalanması ya da öldürülmesi örgüte kan kaybettirmiştir. Arellano Félix dahil olmak üzere ailesinin çeşitli üyelerinin tutuklanmasından veya suikasta kurban gitmesinin ardından, Tijuana Kartel'nin başına Arellano Félix kardeşlerinden birinin yeğeni olan Luis Fernando Sánchez Arellano geçmiştir.
Körfez Karteli
Körfez Karteli (Cartel del Golfo), Tamaulipas'ın Matamoros şehrinde kurulan ve son yıllarda Meksika'da en baskın olan iki kartelden biridir. 1990'ların sonunda kendilerine paralı askerlerden oluşan bir grup tutmuşlardır (bu ordu şu an Los Zetas olarak bilinmektedir). Ancak 2006 yılında bu ordu ve kartelin arası açıldı, bu durum da birbirlerine girmelerine neden oldu. Yaptıkları savaş o kadar şiddetliydi ki, Tamaulipas eyaletinin birçok sınır şehri hayalet kasabalara döndü.
Körfez Karteli, 2011 yılının başlarında oldukça güçlüydü ve birkaç Los Zetas bölgesine büyük ölçekli saldırılar düzenledi. Ancak gücünün çoğunu Los Zetas ile savaşmak için harcayınca, Tamaulipas eyaletinin Matamoros ve Reynosa kentlerinde kartel içi savaşlar çıktı. Bu iç savaş, Meksika ve Amerika Birleşik Devletleri'nde birçok tutuklama ve ölümle sonuçlandı. Körfez Karteli bu olayın ardından çözüldü ve içinden Los Metros olarak bilinen başka bir grup çıktı. Los Metros, rakibi olan Los Rojos'a üstün geldi ve Körfez Karteli'nin operasyon alanlarının çoğunu ele geçirdi.
Her ne kadar bu iç savaş Körfez Karteli'ni zayıflatmış olsa da, kartel halen Amerika Birleşik Devletleri'ne giden birincil yolları ve koridorları elinde tutmaktadır. Meksika federal hükümeti, Körfez Karteli'nin liderlerini yakalamakta kayda değer başarılar elde etmiştir. Osiel Cárdenas Guillén ve kardeşleri Antonio Cárdenas Guillén, Mario Cárdenas Guillén ve Jorge Eduardo Costilla Sánchez kartel liderliği yaparken yakalanmış ve hapse atılmışlardır.
Los Zetas
Los Zetas, 1999'da Körfez Karteli'nin lideri olan Osiel Cárdenas Guillén tarafından kiralanan 37 kişilik eski seçkin askeri asker grubudur. Bu eski Airmobile Özel Kuvvetler Grubu ve Amfibi Özel Kuvvetler Grubu askerleri daha sonra Los Zetas olarak tanındı ve Körfez Karteli için özel bir askerli grup olarak çalışmaya başladı. 2000'li yılların başlarında Los Zetas sayesinde Körfez Kartel'i Meksika'daki uyuşturucu ticaretine hâkim oldu.
2007 yılında Körfez Karteli'nin lideri olan Osiel Cárdenas Guillén tutuklanıp, iade edilince Los Zetas da isyan etme kararı aldı. Sayıları yaklaşık 300 kişi olan Los Zetas, Heriberto Lazcano önderliğinde yavaş yavaş kendine ait bağımsız uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı şebekelerini kurmaya başladı. Los Zetas daha sonra 2008'de eski Sinaloa Karteli komutanları olan Beltrán-Leyva kardeşler ile bir anlaşma yaptı ve o zamandan beridir eski ortakları Körfez Karteli ile savaşmaktadır.
2010 yılının başında Los Zetas, Körfez Karteli ile hiçbir bağlantısının kalmadığını duyurdu ve Meksika'nın kuzeydoğusundaki uyuşturucu rotalarını ele geçirmek için onlarla kanlı bir savaşa girişti. Bu savaşın sonunda binlerce kartel üyesi öldü. Ayrıca ittifak yapıları nedeniyle Los Zetas ve Körfez Karteli'nin birbirlerine girmesi, onlarla iş yapan diğer kartellerin de savaşa girmesine neden oldu.
Los Zetas, özellikle sivilleri hedef aldığı için Meksikalı uyuşturucu kartelleri arasında en acımasız olan gruplardan biridir. San Fernando Katliamı olarak bilinen ve 72 göçmenin öldürüldüğü olayı tertiplemişlerdir. Ayrıca sadece uyuşturucu ticareti ile yetinmeyip, insan kaçakçığı ve petrol kaçakçılığı yapmaktadır. Kurdukları şebeke ağı sadece ABD ile sınırlı değildir. Orta Amerika ve Avrupa'ya kadar yayılmıştır.
Temmuz 2013'te Meksika Donanması, Los Zetas'ın lideri olan Miguel Treviño Morales'i tutulamıştır. Bu olayın ardından Los Zetas kendi içinde birçok farklı fraksiyona bölünmüştür. Aralık 2016'da Los Zetas'tan çıkan ve kendilerine Zetas Grupo Bravo ve Zetas Viehja Escuela ismini veren iki grup, Kuzeydoğu Karteli (El Cartel del Noreste)'ne karşı savaşmak için Körfez Karteli ile ittifak kurmuştur.
La Familia Karteli
La Familia Karteli, Michoacán'da bulunan ve 2006-2011 yılları arasında aşırı derecede etkin olmuş kartellerden biriydi. En başta Körfez Karteli ve Los Zetas'la birleşmiş, ancak daha sonra onlardan ayrılarak bağımsız bir örgüt haline gelmiştir.
2009–10 yıllarında, Meksika ve ABD devlet kurumları tarafından yapılan narkotik operasyonunda ABD'de en az 345 şüpheli La Familia üyesi tutuklandı ve Aralık 2010'da kartel üyelerini yanıltmak için kartelin kurucularından biri olan Nazario Moreno González'in öldürüldüğü duyuruldu. Bunun ardından La Familia Karteli, Tapınak Şövalyeleri Karteli ve José de Jesús Méndez Vargas (El Chango) liderliğinde, yine adı La Familia olan iki gruba ayrıldı. La Familia Karteli'nin parçalanmasının ardından, Méndez Vargas, Tapınak Şövalyeleri Karteli ile savaştı. Haziran 2011'de Méndez Vargas, Meksika polsi tarafından tutuklandı ve devlet yetkilileri La Familia Karteli'nin "imha edildiğini" duyurdu.
Tapınak Şövalyeleri Karteli
Tapınak Şövalyeleri Karteli (Caballeros Templarios), Mart 2011'de La Familia Karteli'nin lideri Nazario Moreno González'in ölümünün ardından, La Familia Karteli üyeleri tarafından ana gruptan ayrılarak kurulmuş bir örgüttü. Ayrılma sonrasında La Familia Karteli ile bölge savaşları yapmaya girişti. José de Jesús Méndez Vargas'ın 2011 yılı sonunda tutuklanmasının ardından Tapınak Şövalyeleri Karteli, La Familia Karteli'nden kalan bölgelerin mutlak hakimi oldu.
2011 yılı içinde Tapınak Şövalyeleri Karteli, La Familia Karteli'nin kökünü tamamen kurutmak ve elindeki bölgeleri Los Zetas'a kaptırmamak için Sinaloa Karteli'nin kurduğun Sinaloa Federasyonu'na katıldı.
Mart 2014'te Tapınak Şövalyeleri Karteli'nin lideri olan Enrique Plancarte Solís, Meksika Donanması tarafından öldürüldü.
Yeni Nesil Jalisco Karteli
Yeni Nesil Jalisco Karteli (Cártel de Jalisco Nueva Generación), Jalico'da kurulan ve Meksika'nın en çok aranan uyuşturucu baronlarından biri olan Nemesio Oseguera Cervantes tarafından yönetilen bir karteldir. YNJK, La Resistencia ile birlikte Milenio Karteli'nden ayrılan iki gruptan biridir. La Resistencia, YNJK'yi, Oscar Valencia'yı satmakla suçlamakta ve onlara "Hainler " (Los Torcidos) demekteydi. Bu olan ardından YNJK, La Resistancia'yı yendi ve Milenio Karteli'nin şebekesini ele geçirdi. YNJK sadece altı ayda operasyon alanını iki kıyı arasında yaymayı başardı ve 2012'de Meksika'daki en büyük operasyon alanına sahip örgütlerden biri oldu. YNJK, halk desteğini arkasına almak için özellikle internete servis ettiği videolar ile Los Zetas gibi zalimler ordusundan farklı olduklarını göstermekte, kendilerini "adil" ve "ulusal" bir grup olarak lanse etmektedir. 2018 yılında YNJK'nin Meksika'daki en güçlü kartel olduğu iddia edilse de, Sinaloa Karteli'nin etkisi nedeniyle henüz onları geçebildikleri düşünülmemektedir. YNJK, 2019 yılında iç savaşlar, yüksek mevkideki üyelerinin tutuklanması ve Sinaloa Karteli ile yaptığı mücadelelerden dolayı zayıflamıştır.
Zaiyat
Meksika Uyuşturucu Savaşı'nda kaç kişinin öldüğüne dair net bir sayı yoktur. 2007-2018 yılları arasında ölen insan sayısının yaklaşık 115.000 kişi olduğu düşünülmektedir.
Şiddet
Meksika Başsavcılığı, Meksika Uyuşturucu Savaşı esnasında ölen her on kişiden dokuzunun kartel üyesi olduğunu açıklasa da, başka kaynaklara göre bu bilginin doğruluğu şüphelidir. Toplam ordu ve polis sayısının yüzde yedisi bu savaşta ölmüştür. Savaştan en çok Baja, Guerrero, Chihuahua, Michoacán, Tamaulipas, Nuevo León ve Sinaloa etkilenmiştir. Başkan Calderón'un hükümeti şu anda özellikle Michoacán'da karteller ile savaşmaktadır. Ayrıca Jalisco ve Guerrero'da da operasyonlar sürmektedir. Sonora'da, 2009'dan sonra uyuşturucuya bağlı şiddet önemli ölçüde artmıştır.
Ocak 2007’ye kadar operasyonlar Guerrero’nun yanı sıra Chihuahua, Durango ve Sinaloa’dan oluşan ve “Altın Üçgen Eyaletleri” olarak bilinen bölgelere kadar genişletildi. Şubat 2007'deNuevo León ve Tamaulipas eyaletleri de operasyon yapılan bölgelere dahil edildi. Başkan Calderón'un Aralık 2006’da göreve başlamasından bu yana operasyonlar ve tutuklamalar arttı. Yüzden fazla suçlu Meksika tarafından ABD’ye iade edildi.
Temmuz 2008'de Meksika hükümeti, ordunun uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadeledeki rolünü azaltmak için Federal Polis gücünün büyüklüğünü iki katına çıkarmayı planladığını duyurdu. Uyuşturucu Kaçakçılığına Karşı Kapsamlı Strateji (UKKKS) olarak bilinen plan, aynı zamanda yolsuzluk yapan yerel polis güçlerinin tasfiyesini de içeriyordu. Planın unsurları doğrultusunda büyük bir polis istihdamı yapmak ve onlara eğitim vermek için harekete geçildi. Ana amaçlardan biri de ülkenin uyuşturucu savaşında askeriyeye olan bağımlılığını en aza indirmekti.
Gelişen dünya ve teknolojiden karteller de yararlanmaktadır. Bölgelerini belli etmek ve korku yaymak için bütün imkanları kullanırlar. Kartel üyeleri yaptıkları infazları YouTube üzerinden ve diğer video paylaşma platformlarından yayınlamaktadır. Ayrıca karteller taleplerini ya da uyarılarını sokaklara devasa pankartlar açarak da yaparlar.
Eylül 2008'de Morelia Bombalı Saldırısı olarak bilinen saldırıda kalabalık bir plazaya iki el bombası atıldı. Saldırıda on kişi öldü ve yüzden fazla kişi yaralandı. Çoğu kişi bu saldırının kartellere zor günler yaşatan hükümet yetkililerinin moralini bozmak için yapıldığına inandı. Ancak diğer taraftan başkaları da savaşın kartellerin üstünlüğü ile geçtiğini düşündü. Aynı kapsamda Meksika'daki uyuşturucu ticaretini öven ve kartel liderlerini halk kahramanları gibi gösteren şarkılar söyleyen en az on Meksikalı norteño müzisyeni öldürüldü.
Meksika Maliye Bakalı Agustín Carstens aşırı şiddet nedeniyle Meksika'ya diğer ülkelerden yatırım yapılmadığını ve kötüleşen güvenlik sorunu nedeniyle Latin Amerika'nın ikinci büyük ekonomisine sahip olan Meksika'nın gayri safi milli hasılasının her yıl ortalama yüzde bir oranında düştüğünü açıkladı. Acapulco bölgesindeki öğretmenler, karteller tarafından sürekli kaçırıldıkları ve ölüm tehditleri aldıkları için 2011 yılında grev yaptı.
Görevli Yozlaşmaları
Meksikalı kartellerin operasyonlarını dayandırdıkları tek oldu şiddet değildir. Kanun ve devlet görevlilerini yozlaştırarak ya da onları tehdit ederek kendilerini korumaya çalışırlar. Meksika'daki belediyeler, eyalet yetkilileri, federal görevliler ve yerel polis güçleri çoğunlukla karteller ile birlikte çalışır. Karteller bir politikacının seçilmesini garanti eder ve karşılığında o politikacıdan kendilerini "görmemesini" talep eder.
Uluslararası Narkotik Kontrol Kurulu (UNKK), Meksika merkez hükümetinin son yıllarda yolsuzluğu azaltmak için çaba sarf etmesine rağmen, bunun halen ciddi bir sorun olmaya devam ettiğini açıklamıştır. Federal Soruşturma Ajansı (FSA)'nın bazı temsilcilerinin çeşitli karteller ile birlikte çalıştığına inanılmaktadır. Meksika Barosu'nun Aralık 2005'te yaptığı açıklamaya göre; 7000 FSA görevlisinden yaklaşık 1500'ünün şüpheli suç faaliyetleri nedeniyle soruşturma altında olduğunu ve 457 kişinin suçlamalarla karşı karşıya olduğunu bildirmiştir.
Son yıllarda federal hükümet Nuevo Laredo, Michoacán, Baja ve Mexico City'de polis kuvvetlerinin tasfiyesini gerçekleştirmektedir. Başkan Calderón tarafından Aralık 2006'da başlatılan kartel karşıtı operasyonlar, polisin karteller için çalıştığı endişesi bulunan yerlerde balistik polis kontrollerini de içeriyordu. Haziran 2007'de Başkan Calderón 31 eyaletten ve Federal Bölge'den 284 federal polis komutanını tasfiye etmiştir.
2008 yılında gerçekleştirilen “Temizleme Operasyonu”nda uyuşturucu kartellerine bilgi ya da koruma sağlamakla suçlanan bazı ajanlar ve üst düzey yetkililer tutuklanmıştır. Bunlardan bazıları: Victor Gerardo Garay Cadena (Federal Polis şefi), Noé Ramírez Mandujano (Organize Suçlar Birimi Eski Şefi), José Luis Santiago Vasconcelos (Organize Suçlar Birimi Eski Şefi) ve Ricardo Gutiérrez Vargas (Meksika Interpol Ofisi Eski Yöneticisi). Ocak 2009'da Meksika Interpol Ofisi Eski Yöneticisi Rodolfo de la Guardia García tutuklandı. Temmuz 2009'da Kongre'nin alt meclisine yeni seçilen Julio César Godoy Toscano, La Familia Kartelinin üst düzey bir üyesi olmakla ve bu karteli korumakla suçlanmıştır. Bu isim şu an kaçaktır ve halen aranmaktadır.
Mayıs 2010'da yayınlanan bir rapora göre; ABD ve Meksika medyası, Meksikalı polis memurları, politikacılar, akademisyenler ve diğerleri dahil olmak üzere Sinaloa Karteli'nin Meksika federal hükümetine ve Meksika ordusuna rüşvet vererek ve diğer yollarla sızıp, içeriden bilgi aldığı açıklandı. ABD Ordusu İstihbarat Birimi'nin Leavenworth’taki şubesinin raporuna göre de 6 yıl boyunca, Meksika Ordusu’nda görevli 250.000 askerin yaklaşık 150.000 tanesinin ordudan ayrılarak kartellere katıldığı bilgisi verildi.
İnsan Hakları
Meksika hükümetinin uyuşturucu kaçakçılığını önlemek ve uyuşturucu kartellerinin gücünü ortadan kaldırmak uyguladığı politikalar ülkedeki insan hakları durumunu olumsuz yönde etkilemiştir. Bu politikalar doğrultusunda Meksika hükümeti, normalde uyuşturucuyla mücadele ve kamu güvenliği operasyonlarını yürütme yetkisine sahip olmayan orduya geniş imtiyazlar tanımıştır. ABD Dışişleri Bakanlığı; Meksika polisini, ordusunu ve hükümetini uyuşturucu kartelleriyle savaşabilmek için ciddi şekilde insan hakları ihlalleri yapmakla suçlamıştır.
Özellikle, uyuşturucuya bağlı şiddetin yüksek seviyelerini görmüş olan kuzey sınır eyaletlerindeki uyuşturucu bağımlıları ve seks işçileri insan hakları ihlallerine karşı savunmasızdır. Kolluk kuvvetleri bu kişilerin haklarını sıklıkla istismar etmektedir ve karşılığında herhangi bir cezai yaptırıma maruz kalmazlar. Çünkü bu marjinalleşmiş toplulukların üyeleri, çoğu kez haklarını doğrulayacak kaynaklardan, sosyal ya da politik sermayeden yoksundur.
Yasama, yürütme ve yargı alanlarındaki muazzam güç ve yolsuzluk, Meksika’nın insan hakları durumunun kötüleşmesine de katkıda bulunmaktadır. Polis güçlerinin işkence ve tehditlerle temel insan haklarını ihlal etmesi, ordunun özerk olması ve hiçbir faaliyet konusunda hesap vermemesi ve yargının insan haklarını korumakta etkisiz kalması bu durumda etkilidir. İnsan hakları örgütleri tarafından sunulan raporda, özellikle son yıllarda insan hakları ihlali biçimlerinin bazıları arasında yasadışı tutuklamalar, gizli ve uzun süreli gözaltı, işkence, tecavüz, yargısız infaz ve kanıtların imhası gibi durumlar olduğu belirtilmiştir.
Uyuşturucu ile mücadele politikası üst düzey kaçakçıların yakalanmasında ya da öldürülmesinde başarısız olmuştur. 1970'lerde Meksika hükümeti, uyuşturucu üretimi ve sol ayaklanmalara boğulmuş Meksika'nın kuzeyindeki yoksulluk çeken bir bölgeye 10.000 asker ve polis yerleştirmiş; bunun neticesinde yüzlerce köylü tutuklanmış, işkence görmüş ya da öldürülmüş, ancak bir tane bile büyük uyuşturucu kaçakçısı yakalanamamıştır.
İnsan hakları ihlalinde sürekli yenileri kurulan kurumlar ve bunların düzensizliği de etkilidir. Meksika Federal Soruşturma Ajansı işkence ve yolsuzlukla ilgili çok sayıda insan hakları ihlali vakasına karışmıştır. Hatta bir defasında tutuklu Guillermo Velez Mendoza, FSA ajanlarının gözetimi altındayken ölmüş, ölümüne karışan FSA ajanı tutuklanmış, ancak kefaletle serbest bırakıldıktan sonra kaçmıştır. 2009 yılında bu kurum başarısız olduğu gerekçesiyle kapatılmıştır.
Bir diğer önemli sorun da ABD’de çıkarılan Leahy Kanunu'nun uygulanmamasının yetersizliği ve bunun Meksika’daki insan hakları durumunu kötüleştirmesidir. ABD yasalarına göre, insan hakları ihlalinde bulunduğunu iddia edilen hiçbir yabancı güvenlik kuvvetine ABD mensubu kimselerce güvenlik eğitimi verilemez. Ancak buna rağmen ABD’nin Meksika’daki askeri ve polis teşkilatını eğiterek, Leahy Yasasını ihlal ettiği iddia edilmektedir. Meksika’daki insan hakları ve uyuşturucu kontrol programlarından sorumlu ABD Büyükelçiliği yetkilileri de bu ihlallere yardım ve yataklık etmekle suçlanmaktadır. Aralık 1997'de, bir grup ağır silahlı Meksika özel kuvvetleri askeri, Jalisco, Ocotlan'da yirmi genci kaçırmış, acımasızca işkence yapmış ve içlerinden birini öldürmüştür. Bu askerlerden altısı, Grupo Aeromóvil de Fuerzas Especiales eğitim programının bir parçası olarak ABD'de eğitimi almıştı.
Medya
Ülke genelinde şiddetteki artış, yerel gazeteciliğin uygulandığı koşulları önemli ölçüde bozmuştur. Ulusal İnsan Hakları Komisyonu, Sınırsız Muhabirler ve Gazetecileri Koruma Komitesi gibi gruplar tarafından 21. yüzyılın ilk yıllarında Meksika, gazeteciliğin uygulama açısından dünyanın en tehlikeli ülkesi olarak kabul edildi. 2000-2012 yılları arasında, Miguel Ángel López Velasco, Luis Carlos Santiago ve Valentín Valdés Espinosa da dahil olmak üzere birkaç düzine gazeteci, karteller tarafından haber yaptıkları gerekçesi ile öldürüldü. Televisa ve yerel gazetelerin ofisleri bombalandı. Karteller ayrıca ABD’de uyuşturucu şiddetini ele alan haberler yapan muhabirlere de ölüm tehditlerinde bulundu. Bu tehditlerden dolayı bazı medya grupları uyuşturucu suçları hakkında haber yapmayı bırakırken, yapmaya devam edenlerin içlerine kartel üyeleri sızmış ve onlara zarar vermiştir. Meksika'da 1992'den bu yana öldürülen habercilerin yaklaşık yüzde 74'ü yazılı gazetelerde çalışan muhabirlerdir. Yüzde 11'i blog yazarları ve radyo sunucularıdır. Kalanlar ise televizyon kanallarında çalışanlardır.
Taciz ve tehdit geleneksel medya kuruluşlarının çoğunu etkisizleştirdiğinden, Blog del Narco gibi isimsiz bloglar uyuşturucu savaşıyla ilgili olayları bildirme rolünü üstlenmiş, uyuşturucu kartelleri de buna blogcuları ve sosyal medya kullanıcılarını öldürerek karşılık vermiştir. Karteller hakkında olumsuz yorum yapan Twitter kullanıcılarının çoğu karteller tarafından yakalanarak işkence yapıldı ve öldürüldü. Eylül 2011'de Nuevo Laredo Envivo web sitesinden NenaDLaredo isimli kullanıcının Los Zetas tarafından öldürüldüğü iddia edildi.
Politikacı Cinayetleri
Meksika Uyuşturucu Savaşı’nın 2006’da başlamasından bu yana, uyuşturucu kartelleri rakiplerini ve polisleri katlettiler. Son zamanlarda ise politikacıları; özellikle de yerel liderleri hedef almaya başladılar. Bu politikacıların öldürüldüğü yerlerin çoğu, uyuşturucuya bağlı şiddetin yaşadığı alanlardır. Kartellerin özellikle yerel liderleri öldürmesinin sebebi, yerel yönetimi zayıflatmak istemesidir. Suçlu gruplar tarafından yerel rakamların öldürülmesinin ardında kullanılan stratejinin bir kısmı yerel yönetimlerin zayıflamasıdır. Örneğin Meksika'nın batısındaki bir kasabanın eski belediye başkanı olan ve daha önce yapılan üç suikast girişiminden kurtulan María Santos Gorrostieta Salazar, Kasım 2012'de kaçırıldı ve dövüldü. Aşırı şiddet, politikacıları merhamet göstermeye zorlamış, böylece kartellerin temel hükümet yapılarını kontrol altına almalarını kolaylaştırmıştır.
Politikacıların öldürülmesinde üç ana sebep vardır;
1. Dürüst politikacı imajı çizen bir politikacı, organize suç için doğrudan bir tehdittir ve bu yüzden böyle bir imajı olan bir politikacı kısa süre içinde karteller tarafından öldürülür.
2. Eğer bir politikacı belli bir karteli korumak için anlaşmalar yaptıysa, bu sefer o kartelin rakibi olan kartal tarafından öldürülür.
3. Bir kartel, hükümet tarafından rakibinin üzerine gelinmesini sağlamak için bilerek rakibinin bölgesindeki bir politikacıyı öldürür.
Katliamlar
Karteller, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'ya giden, Orta ve Güney Amerika'dan gelen ve Meksika üzerinden seyahat eden göçmenleri kaçırırlar, onlar üzerinden fidye talebinde bulunurlar, onları öldürürler, her şeylerini ellerinden alırlar. Bazen bu göçmenleri örgütlerine katılmaya ve onlar için çalışmaya zorlarlar. Meksika'da, göçmen cesetlerinin bulunduğu birçok toplu mezar keşfedilmiştir. 2011 yılında Tamaulipas'ta toplu bir mezarda 177 ceset bulundu, aynı bölgede 2010 yılında 77 cesedin olduğu bir toplu mezar daha bulunmuştu. San Fernando'da yaşanan bir olayda, ölülerin çoğunun kafalarına sopa ile vurularak öldürüldüğü saptanmıştır.
Karteller ayrıca Meksika hükümetinin göçmenlik kurumlarına sızmış ve göçmenlik memurlarını tehdit etmiştir. Meksika Ulusal İnsan Hakları Komisyonu (Comisión Nacional de los Derechos Humanos) 2010 yılının ilk 6 ayında 11.000 göçmenin uyuşturucu kartelleri tarafından kaçırıldığını açıklamıştır.
İnsan Kaçakçılığı
Uyuşturucu kartellerinin insan kaçakçılığı, fuhuşa zorlama ve tecavüz gibi belgelenmiş suçları da vardır. Bir uyuşturucu baronunun eşi, genç kızların fahişe oldukları ve daha sonra uyuştucu fabrikalarında çalışmaya zorlandıkları bir sistemi sistem kurulduğunu açıklamıştır. 2011 dolaylarında, Los Zetas'ın daha önce mevcut ağlara kadın ve çocuk "tedarik" ettikleri, sonrasında ise fuhuş işine girdikleri kanıtlanmıştır.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Meksika'da fuhuşa zorlanan kadın oranının istatistiklerden daha büyük olduğunu açıklamıştır. Lydia Cacho gibi Meksikalı gazeteciler bu gerçekleri yazdıkları için tehdit edilmiş, dövülmüş, tecavüze uğramış ve sürgüne gönderilmiştir.
Meksika Uyuşturucu Savaşı pasif halde de olsa halen sürmektedir ve ülkenin her bir yerine kök salmış olan bu kötülüğün kökünün kazınması çok zor görünmektedir. Kısacası bir sonuç yoktur.
Meksika'daki uyuşturucu kartelleri onlarca yıldır var olmalarına rağmen, 1990'lı yıllarda Kolombiya'daki Cali ve Medellín kartellerinin dağılmasından sonra etkilerini arttırmışlardır. Günümüzde Meksika'daki uyuşturucu kartelleri yasadışı uyuşturucu pazarına hakim durumdadır ve 2007'de Amerika Birleşik Devletleri'ne giren kokainin yüzde doksanlık bir kısmını kontrol ettikleri açıklanmıştır. Özellikle Tijuana ve körfez kartellerindeki başlıca kartel liderlerinin tutuklanması, kartellerin Amerika Birleşik Devletleri'ne giden uyuşturucu ticareti rotalarının kontrolü için mücadele etmeleri yüzünden şiddet giderek artmıştır.
Federal kolluk kuvvetleri, 1982'den bu yana en az beş kez yolsuzluğu kontrol altına almak ve kartel şiddetini azaltmak için çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Aynı dönemde, Meksika'nın endemik rüşvet sistemiyle savaşabilecek, yolsuzluktan uzak yeni askerler olarak oluşturulmuş en az dört seçkin özel kuvveti vardı. Analistler, yasadışı uyuşturucu satışlarından elde edilen toptan satış kazançlarının yıllık 13,6 ila 49,4 milyar dolar arasında olduğunu tahmin etmektedir. ABD Kongresi, Meksika’daki Mérida Girişimi’ne 1,6 milyar ABD doları sağlamak ve Meksika'nın ulusal adalet sistemlerini güçlendirmek için teknik danışmanlık sağlamak üzere Haziran 2008’in sonlarında gerekli yasaları onayladı. Felipe Calderón yönetimi (2006-2012) sona erdiğinde, Meksika Uyuşturucu Savaşı'nın resmi ölüm oranı en az 60.000'di. 2013 yılındaki tahminlere göre bu savaşta 120.000'den fazla kişi ölmüş ve 27.000 kişi kaybolmuştur. Andrés Manuel López Obrador göreve başladığı zaman savaşın bittiğini ilan etmiş, ancak cinayet oranlarında herhangi bir düşüş olmaması nedeniyle yorumu eleştiriyle karşılanmıştır.
Karteller
Kökenleri
Meksika'daki uyuşturucu kartellerinin çoğunun doğumuna 1980 yılında Guadalajara Karteli'ni kuran ve Meksika'daki kaçakçılık ticaretinin çoğunu kontrol eden eski Meksika Yargı Federal Polis ajanı Miguel Ángel Félix Gallardo (El Padrino) ön ayak olmuştur. Gallardo işlerine, 1980'lerde Juan García Ábrego ile birlikte, Meksika-ABD sınırı arasındaki koridorları kullanarak ABD'ye marihuana ve afyon kaçakçılığı yaparak başladı ve 1980'lerde Kolombiya'nın kokain kartelleriyle bağlantı kuran ilk Meksikalı uyuşturucu baronuydu. Gallardo bağlantıları sayesinde, Pablo Escobar'ın yönettiği Medellín Carteli'nin ön saflarında yer aldı. Gallardo'nun bu kadar başarılı olmasındaki asıl sebep, Kolombiya merkezli kokain kartelleri ile bağlantıya geçtiğinde çoktan kaçakçılık altyapısını kurmuş olmasıdır.
Gallardo bu işlere başladığı zaman Meksika'da karteller yoktu. Tüm operasyonlar kendisi tarafından denetleniyordu. İşin başında sadece kendisi, yakın adamları ve kendisini korumak için satın aldığı politikacılar vardı. Etki alanı nedeniyle bu yeni kurulan örgüte Guadalajara Karteli ismi verildi. Guadalajara Karteli, 1985 yılında örgütün ikinci adamı olan Rafael Caro Quintero'nun, Amerikalı bir narkotik ajanı olan Enrique Camarena'yı öldürdüğü için tutuklanması ile büyük bir darbe aldı. Bu olaydan sonra Gallardo gölgelere çekildi ve ailesi ile birlikte Guadalajara'ya taşındı. Peter Dale Scott'un beyanlarına göre Guadalajara Karteli'nin bu kadar hızlı şekilde zenginleşmesinin sebebi Federal Güvenlik Müdürlüğü (FGM)'nün başında olan Miguel Nazar Haro'nun koruması altında olmasıdır.
Gallardo, 1989 yılında tutuklandı. Tutuklandıktan sonra kartelin sahip olduğu gücü bölmeye karar verdi. Çünkü tek bir odak noktası yerine, birden fazla odak noktasının olmasının güvenlik güçlerinin işini zorlaştıracağını düşündü. Bu hareketi ile bir nevi uyuşturucu kaçakçığını özelleştirmiş oldu. İşlerin başına az tanınan ya da hiç tanınmayan kişileri getirdi. Gallardo ülkenin en iyi uyuşturucu kaçakçılarını Acapulco'daki bir otelde topladı ve avukatı aracılığıyla onlara talimatlarını gönderdi.
Yapılan görüşmelerin ardından Tijuana rotası Gallardo'nun yeğenleri olan Arellano Felix Kardeşler'e, Ciudad Juárez yolu Carrillo Fuentes Ailesi'ne, Sonora koridoru Miguel Caro Quintero'ya verildi. Aynı esnada Joaquín Guzmán Loera ve Ismael Zambada García'ya Pasifik sahilini devralacak ve Sinaloa Karteli'ni kuracaktı. Guzmán ve Zambada, işinin ehli biri olan Héctor Luis Palma Salazar'ı yanlarına aldı. Matamoros'un, Tamaulipas koridorunun kontrolü 1989 anlaşmasında taraf olmayan ve bu rotaların asıl kurucusu Juan García Ábrego'ya bırakıldı.
Gallardo önemli bağlantıları olduğu için ulusal operasyonları yürütmeyi planlıyordu, ancak hapiste olduğu için operasyonların tüm detaylarını kontrol edemiyordu. 1993 yılında yüksek güvenlikli bir hapishaneye nakledilince diğer uyuşturucu baronları üzerindeki tüm etkisini kaybetti.
Başlıca Karteller
Sinaloa Karteli
Sinaloa Karteli, Körfez Karteli lideri Osiel Cárdenas’ın Mart 2003’te tutuklanmasının ardından Körfez Karteli’nin elinde olan güneybatı Teksas koridorunun hakimiyetini ele geçirenler tarafından 1988 yılında kuruldu. Bu kartelin başında Meksika’nın en çok aranan uyuşturucu kaçakçısı olan ve tahmini 1 milyar ABD Doları değerindeki serveti ile dünyanın en zengin 1140. ve en güçlü 55. adamı olan Joaquín Guzmán (El Chapo) vardı.
Sinaloa Karteli, Şubat 2010'da Los Zetas ve Beltrán-Leyva Kartelleri ile ittifaklar kurdu. Daha sonra kuzeydeki Ciudad Juárez şehri ve çevresindeki uyuşturucu kaçakçılığı rotalarının kontrolü için Juárez Karteli uzun ve kanlı bir savaşa girdi. Savaşın sonunda Juárez Karteli yenildi, ancak savaş sırasında tahmini sayılara göre 5000 ila 12.000 kişi hayatını kaybetti. Ciudad Juárez'deki bölge savaşı sırasında Sinaloa Karteli, Juárez Karteli'ne yaptığı saldırılarda birkaç çeteyi (Los Mexicles, Artistas Asesinos ve Gente Nueva gibi) kullandı. Juárez Karteli de benzer şekilde Sinaloa Karteli'ne saldırmak için La Línea ve Barrio Azteca gibi çeteleri kullandı. Mayıs 2010’da, Meksika ve ABD medyası tarafından yayınlanan çok sayıda rapor, Sinaloa Karteli’nin diğer kartelleri ortadan kaldırmak için Meksika federal hükümetinin ve Meksika ordusunun içine sızdığını ortaya koydu. Kendi alanlarında etkin olan Colima, Sonora ve Milenio Kartelleri, Sinaloa Karteli'nin kolları olarak sayılmaktadır.
Sinaloa Karteli'nin lideri olan Guzmán, Temmuz 2015'te tutuklandı ve aynı yıl içerisinde kaçtı. Ocak 2016'da tekrar yakalandı ve bir yıl sonra ABD'ye iade edildi. Şubat 2019'da Brooklyn'de görülen davasında on ayrı suçtan hüküm giydi ve ömür boyu hapse mahkum edildi. Guzmán hapis cezasından yırtmak için Ismael Zambada García (El Mayo)'ya suçu yıkmak istediyse de, savcılar bunu kabul etmedi. Daha sonra Meksika'nın eski başkanları olan Enrique Peña Nieto ve Felipe Calderón'a rüşvet vermeye çalıştı, ancak bu teklif eski başkanlar tarafından reddedildi. Mart 2019'da Guzmán'ın yerine Zambada'nın geçtiği rapor edildi. Zambada'nın rakibi olan Yeni Nesil Jalisco Karteli'nin başında olan Nemesio Oseguera Cervantes'ten çok daha korkunç bir adam olduğu belirtildi.
Beltrán-Leyva Karteli
Beltrán-Leyva Karteli, Marcos Arturo, Carlos, Alfredo ve Héctor isimli dört Beltrán Leyva kardeşi tarafından kuruldu. 2004-2005 yıllarında Arturo Beltrán Leyva, Sinaloa Karteli'nin kuzeydoğu Meksika'daki uyuşturucu rotalarının kontrolünü eline alabilmesi için güçlü bir suikastçi grubuna liderlik etti. Beltrán-Leyva Karteli yolsuzluk ve yıldırma politikaları izlemiştir. Para ve insan gücü sayesinde Meksika'nın politikası, yargısı ve güvenlik güçlerinin içine sızmışlardır. Hatta Interpol'ün Meksika ofisinin içinde bile adamları vardı.
Aralık 2009'da Beltrán-Leyva Karteli'nin lideri olan Arturo Beltrán Leyva, Meksika Donanması tarafından öldürülünce, Arturo'nun kardeşi Héctor Beltrán Leyva ve Arturo'nun sağ kolu olan Edgar Valdez Villarreal arasında liderlik için bir savaş başladı. Savaş esnasında kartel kendi içinde çözüldü ve içinden Güney Pasifik Karteli, La Mano Con Ojos, Acapulco Bağımsız Karteli ve La Barredora isimli karteller çıktı.
Beltrán-Leyva Karteli, son liderleri olan Héctor Beltrán Leyva Ekim 2014'te yakalandıktan sonra dağıldı.
Juárez Karteli
Juárez Karteli, Amerika Birleşik Devletleri'ne Meksika'dan gelen ve yıllık milyarlarca dolar değerinde olan yasadışı uyuşturucu kaçakçılığında kullanılan birincil ulaşım yollarından birini kontrol etmektedir. 2007 yılından beridir Juárez Karteli ve eski dostu Sinaloa Karteli arasında Ciudad Juárez'in kontrolü için çetin bir savaş verilmektedir. Meksikalı uyuşturucu kaçakçılarından olulan La Línea ile Juárez ve Chihuahua eyaletlerinin polis memurları Juárez Karteli'nin ana silah gücünü oluşturur. Juárez Karteli, 2014 yılında tutuklanana dek Vicente Carrillo Fuentes (Betty la Fea) tarafından yönetilmiştir.
Juárez Karteli 2011 yılından beridir sürekli zayıflamıştır, ancak halen Teksas, El Paso'ya giriş yapan üç ana noktada varlığını sürdürmektedir. Juárez Karteli'nin şimdiki hali on yıl önce kurulduğu zamanki halinin bir gölgesidir. Şüphesiz bu duruma düşmesindeki ana sebep Sinaloa Karteli'ne karşı verdiği savaştan çoğunlukla mağlup ayrılmasıdır.
Tijuana Karteli
Arellano Félix Organizasyonu olarak da bilinen Tijuana Karteli, bir zamanlar Meksika'nın en güçlü kartellerinden biriydi. Tijuana Karteli, Meksika'nın stratejik açıdan en önemli sınır kentlerinden biri olan Tijuana'da bulunmaktadır ve 2009'da yapılan iç savaşta zayıflamasına rağmen halen uyuşturucu ticaretinden çok büyük paralar kazanmaktadır. Tijuana Karteli, 1990'larda ve 2000'lerin başında polis tarafından Meksika'daki en güçlü ve en şiddetli suç örgütlerinden biri olarak kabul edilmiştir, ancak daha sonraları örgüt içinde yüksek mevkide olanların yakalanması ya da öldürülmesi örgüte kan kaybettirmiştir. Arellano Félix dahil olmak üzere ailesinin çeşitli üyelerinin tutuklanmasından veya suikasta kurban gitmesinin ardından, Tijuana Kartel'nin başına Arellano Félix kardeşlerinden birinin yeğeni olan Luis Fernando Sánchez Arellano geçmiştir.
Körfez Karteli
Körfez Karteli, 2011 yılının başlarında oldukça güçlüydü ve birkaç Los Zetas bölgesine büyük ölçekli saldırılar düzenledi. Ancak gücünün çoğunu Los Zetas ile savaşmak için harcayınca, Tamaulipas eyaletinin Matamoros ve Reynosa kentlerinde kartel içi savaşlar çıktı. Bu iç savaş, Meksika ve Amerika Birleşik Devletleri'nde birçok tutuklama ve ölümle sonuçlandı. Körfez Karteli bu olayın ardından çözüldü ve içinden Los Metros olarak bilinen başka bir grup çıktı. Los Metros, rakibi olan Los Rojos'a üstün geldi ve Körfez Karteli'nin operasyon alanlarının çoğunu ele geçirdi.
Her ne kadar bu iç savaş Körfez Karteli'ni zayıflatmış olsa da, kartel halen Amerika Birleşik Devletleri'ne giden birincil yolları ve koridorları elinde tutmaktadır. Meksika federal hükümeti, Körfez Karteli'nin liderlerini yakalamakta kayda değer başarılar elde etmiştir. Osiel Cárdenas Guillén ve kardeşleri Antonio Cárdenas Guillén, Mario Cárdenas Guillén ve Jorge Eduardo Costilla Sánchez kartel liderliği yaparken yakalanmış ve hapse atılmışlardır.
Los Zetas
Los Zetas, 1999'da Körfez Karteli'nin lideri olan Osiel Cárdenas Guillén tarafından kiralanan 37 kişilik eski seçkin askeri asker grubudur. Bu eski Airmobile Özel Kuvvetler Grubu ve Amfibi Özel Kuvvetler Grubu askerleri daha sonra Los Zetas olarak tanındı ve Körfez Karteli için özel bir askerli grup olarak çalışmaya başladı. 2000'li yılların başlarında Los Zetas sayesinde Körfez Kartel'i Meksika'daki uyuşturucu ticaretine hâkim oldu.
2007 yılında Körfez Karteli'nin lideri olan Osiel Cárdenas Guillén tutuklanıp, iade edilince Los Zetas da isyan etme kararı aldı. Sayıları yaklaşık 300 kişi olan Los Zetas, Heriberto Lazcano önderliğinde yavaş yavaş kendine ait bağımsız uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı şebekelerini kurmaya başladı. Los Zetas daha sonra 2008'de eski Sinaloa Karteli komutanları olan Beltrán-Leyva kardeşler ile bir anlaşma yaptı ve o zamandan beridir eski ortakları Körfez Karteli ile savaşmaktadır.
2010 yılının başında Los Zetas, Körfez Karteli ile hiçbir bağlantısının kalmadığını duyurdu ve Meksika'nın kuzeydoğusundaki uyuşturucu rotalarını ele geçirmek için onlarla kanlı bir savaşa girişti. Bu savaşın sonunda binlerce kartel üyesi öldü. Ayrıca ittifak yapıları nedeniyle Los Zetas ve Körfez Karteli'nin birbirlerine girmesi, onlarla iş yapan diğer kartellerin de savaşa girmesine neden oldu.
Los Zetas, özellikle sivilleri hedef aldığı için Meksikalı uyuşturucu kartelleri arasında en acımasız olan gruplardan biridir. San Fernando Katliamı olarak bilinen ve 72 göçmenin öldürüldüğü olayı tertiplemişlerdir. Ayrıca sadece uyuşturucu ticareti ile yetinmeyip, insan kaçakçığı ve petrol kaçakçılığı yapmaktadır. Kurdukları şebeke ağı sadece ABD ile sınırlı değildir. Orta Amerika ve Avrupa'ya kadar yayılmıştır.
Temmuz 2013'te Meksika Donanması, Los Zetas'ın lideri olan Miguel Treviño Morales'i tutulamıştır. Bu olayın ardından Los Zetas kendi içinde birçok farklı fraksiyona bölünmüştür. Aralık 2016'da Los Zetas'tan çıkan ve kendilerine Zetas Grupo Bravo ve Zetas Viehja Escuela ismini veren iki grup, Kuzeydoğu Karteli (El Cartel del Noreste)'ne karşı savaşmak için Körfez Karteli ile ittifak kurmuştur.
La Familia Karteli
La Familia Karteli, Michoacán'da bulunan ve 2006-2011 yılları arasında aşırı derecede etkin olmuş kartellerden biriydi. En başta Körfez Karteli ve Los Zetas'la birleşmiş, ancak daha sonra onlardan ayrılarak bağımsız bir örgüt haline gelmiştir.
2009–10 yıllarında, Meksika ve ABD devlet kurumları tarafından yapılan narkotik operasyonunda ABD'de en az 345 şüpheli La Familia üyesi tutuklandı ve Aralık 2010'da kartel üyelerini yanıltmak için kartelin kurucularından biri olan Nazario Moreno González'in öldürüldüğü duyuruldu. Bunun ardından La Familia Karteli, Tapınak Şövalyeleri Karteli ve José de Jesús Méndez Vargas (El Chango) liderliğinde, yine adı La Familia olan iki gruba ayrıldı. La Familia Karteli'nin parçalanmasının ardından, Méndez Vargas, Tapınak Şövalyeleri Karteli ile savaştı. Haziran 2011'de Méndez Vargas, Meksika polsi tarafından tutuklandı ve devlet yetkilileri La Familia Karteli'nin "imha edildiğini" duyurdu.
Tapınak Şövalyeleri Karteli
2011 yılı içinde Tapınak Şövalyeleri Karteli, La Familia Karteli'nin kökünü tamamen kurutmak ve elindeki bölgeleri Los Zetas'a kaptırmamak için Sinaloa Karteli'nin kurduğun Sinaloa Federasyonu'na katıldı.
Mart 2014'te Tapınak Şövalyeleri Karteli'nin lideri olan Enrique Plancarte Solís, Meksika Donanması tarafından öldürüldü.
Yeni Nesil Jalisco Karteli
Savaşın Meksika'ya Olan Etkileri
Zaiyat
Meksika Uyuşturucu Savaşı'nda kaç kişinin öldüğüne dair net bir sayı yoktur. 2007-2018 yılları arasında ölen insan sayısının yaklaşık 115.000 kişi olduğu düşünülmektedir.
Şiddet
Meksika Başsavcılığı, Meksika Uyuşturucu Savaşı esnasında ölen her on kişiden dokuzunun kartel üyesi olduğunu açıklasa da, başka kaynaklara göre bu bilginin doğruluğu şüphelidir. Toplam ordu ve polis sayısının yüzde yedisi bu savaşta ölmüştür. Savaştan en çok Baja, Guerrero, Chihuahua, Michoacán, Tamaulipas, Nuevo León ve Sinaloa etkilenmiştir. Başkan Calderón'un hükümeti şu anda özellikle Michoacán'da karteller ile savaşmaktadır. Ayrıca Jalisco ve Guerrero'da da operasyonlar sürmektedir. Sonora'da, 2009'dan sonra uyuşturucuya bağlı şiddet önemli ölçüde artmıştır.
Ocak 2007’ye kadar operasyonlar Guerrero’nun yanı sıra Chihuahua, Durango ve Sinaloa’dan oluşan ve “Altın Üçgen Eyaletleri” olarak bilinen bölgelere kadar genişletildi. Şubat 2007'deNuevo León ve Tamaulipas eyaletleri de operasyon yapılan bölgelere dahil edildi. Başkan Calderón'un Aralık 2006’da göreve başlamasından bu yana operasyonlar ve tutuklamalar arttı. Yüzden fazla suçlu Meksika tarafından ABD’ye iade edildi.
Temmuz 2008'de Meksika hükümeti, ordunun uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadeledeki rolünü azaltmak için Federal Polis gücünün büyüklüğünü iki katına çıkarmayı planladığını duyurdu. Uyuşturucu Kaçakçılığına Karşı Kapsamlı Strateji (UKKKS) olarak bilinen plan, aynı zamanda yolsuzluk yapan yerel polis güçlerinin tasfiyesini de içeriyordu. Planın unsurları doğrultusunda büyük bir polis istihdamı yapmak ve onlara eğitim vermek için harekete geçildi. Ana amaçlardan biri de ülkenin uyuşturucu savaşında askeriyeye olan bağımlılığını en aza indirmekti.
Gelişen dünya ve teknolojiden karteller de yararlanmaktadır. Bölgelerini belli etmek ve korku yaymak için bütün imkanları kullanırlar. Kartel üyeleri yaptıkları infazları YouTube üzerinden ve diğer video paylaşma platformlarından yayınlamaktadır. Ayrıca karteller taleplerini ya da uyarılarını sokaklara devasa pankartlar açarak da yaparlar.
Eylül 2008'de Morelia Bombalı Saldırısı olarak bilinen saldırıda kalabalık bir plazaya iki el bombası atıldı. Saldırıda on kişi öldü ve yüzden fazla kişi yaralandı. Çoğu kişi bu saldırının kartellere zor günler yaşatan hükümet yetkililerinin moralini bozmak için yapıldığına inandı. Ancak diğer taraftan başkaları da savaşın kartellerin üstünlüğü ile geçtiğini düşündü. Aynı kapsamda Meksika'daki uyuşturucu ticaretini öven ve kartel liderlerini halk kahramanları gibi gösteren şarkılar söyleyen en az on Meksikalı norteño müzisyeni öldürüldü.
Meksika Maliye Bakalı Agustín Carstens aşırı şiddet nedeniyle Meksika'ya diğer ülkelerden yatırım yapılmadığını ve kötüleşen güvenlik sorunu nedeniyle Latin Amerika'nın ikinci büyük ekonomisine sahip olan Meksika'nın gayri safi milli hasılasının her yıl ortalama yüzde bir oranında düştüğünü açıkladı. Acapulco bölgesindeki öğretmenler, karteller tarafından sürekli kaçırıldıkları ve ölüm tehditleri aldıkları için 2011 yılında grev yaptı.
Görevli Yozlaşmaları
Meksikalı kartellerin operasyonlarını dayandırdıkları tek oldu şiddet değildir. Kanun ve devlet görevlilerini yozlaştırarak ya da onları tehdit ederek kendilerini korumaya çalışırlar. Meksika'daki belediyeler, eyalet yetkilileri, federal görevliler ve yerel polis güçleri çoğunlukla karteller ile birlikte çalışır. Karteller bir politikacının seçilmesini garanti eder ve karşılığında o politikacıdan kendilerini "görmemesini" talep eder.
Uluslararası Narkotik Kontrol Kurulu (UNKK), Meksika merkez hükümetinin son yıllarda yolsuzluğu azaltmak için çaba sarf etmesine rağmen, bunun halen ciddi bir sorun olmaya devam ettiğini açıklamıştır. Federal Soruşturma Ajansı (FSA)'nın bazı temsilcilerinin çeşitli karteller ile birlikte çalıştığına inanılmaktadır. Meksika Barosu'nun Aralık 2005'te yaptığı açıklamaya göre; 7000 FSA görevlisinden yaklaşık 1500'ünün şüpheli suç faaliyetleri nedeniyle soruşturma altında olduğunu ve 457 kişinin suçlamalarla karşı karşıya olduğunu bildirmiştir.
Son yıllarda federal hükümet Nuevo Laredo, Michoacán, Baja ve Mexico City'de polis kuvvetlerinin tasfiyesini gerçekleştirmektedir. Başkan Calderón tarafından Aralık 2006'da başlatılan kartel karşıtı operasyonlar, polisin karteller için çalıştığı endişesi bulunan yerlerde balistik polis kontrollerini de içeriyordu. Haziran 2007'de Başkan Calderón 31 eyaletten ve Federal Bölge'den 284 federal polis komutanını tasfiye etmiştir.
2008 yılında gerçekleştirilen “Temizleme Operasyonu”nda uyuşturucu kartellerine bilgi ya da koruma sağlamakla suçlanan bazı ajanlar ve üst düzey yetkililer tutuklanmıştır. Bunlardan bazıları: Victor Gerardo Garay Cadena (Federal Polis şefi), Noé Ramírez Mandujano (Organize Suçlar Birimi Eski Şefi), José Luis Santiago Vasconcelos (Organize Suçlar Birimi Eski Şefi) ve Ricardo Gutiérrez Vargas (Meksika Interpol Ofisi Eski Yöneticisi). Ocak 2009'da Meksika Interpol Ofisi Eski Yöneticisi Rodolfo de la Guardia García tutuklandı. Temmuz 2009'da Kongre'nin alt meclisine yeni seçilen Julio César Godoy Toscano, La Familia Kartelinin üst düzey bir üyesi olmakla ve bu karteli korumakla suçlanmıştır. Bu isim şu an kaçaktır ve halen aranmaktadır.
Mayıs 2010'da yayınlanan bir rapora göre; ABD ve Meksika medyası, Meksikalı polis memurları, politikacılar, akademisyenler ve diğerleri dahil olmak üzere Sinaloa Karteli'nin Meksika federal hükümetine ve Meksika ordusuna rüşvet vererek ve diğer yollarla sızıp, içeriden bilgi aldığı açıklandı. ABD Ordusu İstihbarat Birimi'nin Leavenworth’taki şubesinin raporuna göre de 6 yıl boyunca, Meksika Ordusu’nda görevli 250.000 askerin yaklaşık 150.000 tanesinin ordudan ayrılarak kartellere katıldığı bilgisi verildi.
İnsan Hakları
Meksika hükümetinin uyuşturucu kaçakçılığını önlemek ve uyuşturucu kartellerinin gücünü ortadan kaldırmak uyguladığı politikalar ülkedeki insan hakları durumunu olumsuz yönde etkilemiştir. Bu politikalar doğrultusunda Meksika hükümeti, normalde uyuşturucuyla mücadele ve kamu güvenliği operasyonlarını yürütme yetkisine sahip olmayan orduya geniş imtiyazlar tanımıştır. ABD Dışişleri Bakanlığı; Meksika polisini, ordusunu ve hükümetini uyuşturucu kartelleriyle savaşabilmek için ciddi şekilde insan hakları ihlalleri yapmakla suçlamıştır.
Özellikle, uyuşturucuya bağlı şiddetin yüksek seviyelerini görmüş olan kuzey sınır eyaletlerindeki uyuşturucu bağımlıları ve seks işçileri insan hakları ihlallerine karşı savunmasızdır. Kolluk kuvvetleri bu kişilerin haklarını sıklıkla istismar etmektedir ve karşılığında herhangi bir cezai yaptırıma maruz kalmazlar. Çünkü bu marjinalleşmiş toplulukların üyeleri, çoğu kez haklarını doğrulayacak kaynaklardan, sosyal ya da politik sermayeden yoksundur.
Yasama, yürütme ve yargı alanlarındaki muazzam güç ve yolsuzluk, Meksika’nın insan hakları durumunun kötüleşmesine de katkıda bulunmaktadır. Polis güçlerinin işkence ve tehditlerle temel insan haklarını ihlal etmesi, ordunun özerk olması ve hiçbir faaliyet konusunda hesap vermemesi ve yargının insan haklarını korumakta etkisiz kalması bu durumda etkilidir. İnsan hakları örgütleri tarafından sunulan raporda, özellikle son yıllarda insan hakları ihlali biçimlerinin bazıları arasında yasadışı tutuklamalar, gizli ve uzun süreli gözaltı, işkence, tecavüz, yargısız infaz ve kanıtların imhası gibi durumlar olduğu belirtilmiştir.
Uyuşturucu ile mücadele politikası üst düzey kaçakçıların yakalanmasında ya da öldürülmesinde başarısız olmuştur. 1970'lerde Meksika hükümeti, uyuşturucu üretimi ve sol ayaklanmalara boğulmuş Meksika'nın kuzeyindeki yoksulluk çeken bir bölgeye 10.000 asker ve polis yerleştirmiş; bunun neticesinde yüzlerce köylü tutuklanmış, işkence görmüş ya da öldürülmüş, ancak bir tane bile büyük uyuşturucu kaçakçısı yakalanamamıştır.
İnsan hakları ihlalinde sürekli yenileri kurulan kurumlar ve bunların düzensizliği de etkilidir. Meksika Federal Soruşturma Ajansı işkence ve yolsuzlukla ilgili çok sayıda insan hakları ihlali vakasına karışmıştır. Hatta bir defasında tutuklu Guillermo Velez Mendoza, FSA ajanlarının gözetimi altındayken ölmüş, ölümüne karışan FSA ajanı tutuklanmış, ancak kefaletle serbest bırakıldıktan sonra kaçmıştır. 2009 yılında bu kurum başarısız olduğu gerekçesiyle kapatılmıştır.
Bir diğer önemli sorun da ABD’de çıkarılan Leahy Kanunu'nun uygulanmamasının yetersizliği ve bunun Meksika’daki insan hakları durumunu kötüleştirmesidir. ABD yasalarına göre, insan hakları ihlalinde bulunduğunu iddia edilen hiçbir yabancı güvenlik kuvvetine ABD mensubu kimselerce güvenlik eğitimi verilemez. Ancak buna rağmen ABD’nin Meksika’daki askeri ve polis teşkilatını eğiterek, Leahy Yasasını ihlal ettiği iddia edilmektedir. Meksika’daki insan hakları ve uyuşturucu kontrol programlarından sorumlu ABD Büyükelçiliği yetkilileri de bu ihlallere yardım ve yataklık etmekle suçlanmaktadır. Aralık 1997'de, bir grup ağır silahlı Meksika özel kuvvetleri askeri, Jalisco, Ocotlan'da yirmi genci kaçırmış, acımasızca işkence yapmış ve içlerinden birini öldürmüştür. Bu askerlerden altısı, Grupo Aeromóvil de Fuerzas Especiales eğitim programının bir parçası olarak ABD'de eğitimi almıştı.
Medya
Ülke genelinde şiddetteki artış, yerel gazeteciliğin uygulandığı koşulları önemli ölçüde bozmuştur. Ulusal İnsan Hakları Komisyonu, Sınırsız Muhabirler ve Gazetecileri Koruma Komitesi gibi gruplar tarafından 21. yüzyılın ilk yıllarında Meksika, gazeteciliğin uygulama açısından dünyanın en tehlikeli ülkesi olarak kabul edildi. 2000-2012 yılları arasında, Miguel Ángel López Velasco, Luis Carlos Santiago ve Valentín Valdés Espinosa da dahil olmak üzere birkaç düzine gazeteci, karteller tarafından haber yaptıkları gerekçesi ile öldürüldü. Televisa ve yerel gazetelerin ofisleri bombalandı. Karteller ayrıca ABD’de uyuşturucu şiddetini ele alan haberler yapan muhabirlere de ölüm tehditlerinde bulundu. Bu tehditlerden dolayı bazı medya grupları uyuşturucu suçları hakkında haber yapmayı bırakırken, yapmaya devam edenlerin içlerine kartel üyeleri sızmış ve onlara zarar vermiştir. Meksika'da 1992'den bu yana öldürülen habercilerin yaklaşık yüzde 74'ü yazılı gazetelerde çalışan muhabirlerdir. Yüzde 11'i blog yazarları ve radyo sunucularıdır. Kalanlar ise televizyon kanallarında çalışanlardır.
Taciz ve tehdit geleneksel medya kuruluşlarının çoğunu etkisizleştirdiğinden, Blog del Narco gibi isimsiz bloglar uyuşturucu savaşıyla ilgili olayları bildirme rolünü üstlenmiş, uyuşturucu kartelleri de buna blogcuları ve sosyal medya kullanıcılarını öldürerek karşılık vermiştir. Karteller hakkında olumsuz yorum yapan Twitter kullanıcılarının çoğu karteller tarafından yakalanarak işkence yapıldı ve öldürüldü. Eylül 2011'de Nuevo Laredo Envivo web sitesinden NenaDLaredo isimli kullanıcının Los Zetas tarafından öldürüldüğü iddia edildi.
Politikacı Cinayetleri
Meksika Uyuşturucu Savaşı’nın 2006’da başlamasından bu yana, uyuşturucu kartelleri rakiplerini ve polisleri katlettiler. Son zamanlarda ise politikacıları; özellikle de yerel liderleri hedef almaya başladılar. Bu politikacıların öldürüldüğü yerlerin çoğu, uyuşturucuya bağlı şiddetin yaşadığı alanlardır. Kartellerin özellikle yerel liderleri öldürmesinin sebebi, yerel yönetimi zayıflatmak istemesidir. Suçlu gruplar tarafından yerel rakamların öldürülmesinin ardında kullanılan stratejinin bir kısmı yerel yönetimlerin zayıflamasıdır. Örneğin Meksika'nın batısındaki bir kasabanın eski belediye başkanı olan ve daha önce yapılan üç suikast girişiminden kurtulan María Santos Gorrostieta Salazar, Kasım 2012'de kaçırıldı ve dövüldü. Aşırı şiddet, politikacıları merhamet göstermeye zorlamış, böylece kartellerin temel hükümet yapılarını kontrol altına almalarını kolaylaştırmıştır.
Politikacıların öldürülmesinde üç ana sebep vardır;
1. Dürüst politikacı imajı çizen bir politikacı, organize suç için doğrudan bir tehdittir ve bu yüzden böyle bir imajı olan bir politikacı kısa süre içinde karteller tarafından öldürülür.
2. Eğer bir politikacı belli bir karteli korumak için anlaşmalar yaptıysa, bu sefer o kartelin rakibi olan kartal tarafından öldürülür.
3. Bir kartel, hükümet tarafından rakibinin üzerine gelinmesini sağlamak için bilerek rakibinin bölgesindeki bir politikacıyı öldürür.
Katliamlar
Karteller, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'ya giden, Orta ve Güney Amerika'dan gelen ve Meksika üzerinden seyahat eden göçmenleri kaçırırlar, onlar üzerinden fidye talebinde bulunurlar, onları öldürürler, her şeylerini ellerinden alırlar. Bazen bu göçmenleri örgütlerine katılmaya ve onlar için çalışmaya zorlarlar. Meksika'da, göçmen cesetlerinin bulunduğu birçok toplu mezar keşfedilmiştir. 2011 yılında Tamaulipas'ta toplu bir mezarda 177 ceset bulundu, aynı bölgede 2010 yılında 77 cesedin olduğu bir toplu mezar daha bulunmuştu. San Fernando'da yaşanan bir olayda, ölülerin çoğunun kafalarına sopa ile vurularak öldürüldüğü saptanmıştır.
Karteller ayrıca Meksika hükümetinin göçmenlik kurumlarına sızmış ve göçmenlik memurlarını tehdit etmiştir. Meksika Ulusal İnsan Hakları Komisyonu (Comisión Nacional de los Derechos Humanos) 2010 yılının ilk 6 ayında 11.000 göçmenin uyuşturucu kartelleri tarafından kaçırıldığını açıklamıştır.
İnsan Kaçakçılığı
Uyuşturucu kartellerinin insan kaçakçılığı, fuhuşa zorlama ve tecavüz gibi belgelenmiş suçları da vardır. Bir uyuşturucu baronunun eşi, genç kızların fahişe oldukları ve daha sonra uyuştucu fabrikalarında çalışmaya zorlandıkları bir sistemi sistem kurulduğunu açıklamıştır. 2011 dolaylarında, Los Zetas'ın daha önce mevcut ağlara kadın ve çocuk "tedarik" ettikleri, sonrasında ise fuhuş işine girdikleri kanıtlanmıştır.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Meksika'da fuhuşa zorlanan kadın oranının istatistiklerden daha büyük olduğunu açıklamıştır. Lydia Cacho gibi Meksikalı gazeteciler bu gerçekleri yazdıkları için tehdit edilmiş, dövülmüş, tecavüze uğramış ve sürgüne gönderilmiştir.
Sonuç
Meksika Uyuşturucu Savaşı pasif halde de olsa halen sürmektedir ve ülkenin her bir yerine kök salmış olan bu kötülüğün kökünün kazınması çok zor görünmektedir. Kısacası bir sonuç yoktur.
Son düzenleme: