Biliyorsunuz Oda yeni yıl için açıklama yaptı.
Sabo
Hancock
Vivi
Bu üç ismin zor durumda kalacağını söyledi.Eğer bu zor durum esir olmak anlamına geliyorsa içlerinden hangisini kurtarırdınız bunu soruyorum.
Op evreninde olduğunuzu düşünün.Evren için önemi dışında kişilik bakımdan da değerlendirerek hangisini kurtarmaya değer görürdünüz.Her açıdan değerlendirebilirsiniz.Hükümetin yıkılması olsun güç dengeleri olsun vs...
Bu 3 kişi kilit rol oynayacak kişiler hangisini kurtarmayı seçerdiniz ?
Hepsini kurtarma şansınız yok.Sadece tek seçim hakkına sahipsiniz.Çünkü bir tanesini kurtarmak için vaktiniz var.Hızlıca göz atıp ankete geçelim.Kişilik bakımından yazılanlara bakalım.
Sabo hedeflerini korumayı ilke edinmiş biridir. Luffy, Sabo ve Ace'in sahip olduğu hazinenin yerini öğrendiği zaman, Ace'e Luffy'yi öldürme teklifi sunmuştur. Ancak bu ikili birini nasıl öldüreceklerini bilmediklerinden ve Luffy'nin masumiyetinden dolayı bunu yapamamıştır. Bir soylu olmaktan utanç duyar ve öyle biri olarak doğduğu için içinde bir pişmanlık vardır.
Luffy'ye göre Sabo, Ace'ten daha iyi biridir. Luffy'yi güçlerini geliştirmesi konusunda cesaretlendirmiş ve ona yardımcı olmaya çalışmıştır. Aynı şekilde Ace ile de dövüşerek onun da gelişmesini sağlamıştır.
Serideki birçok karakter gibi Sabo'nun hayali de bir korsan olup dünyayı dolaşmaktır. Bu macera esnasında ise yaşadıklarını bir kitap gibi yazmayı düşünmüştür. Sabo'nun bu tarz düşüncelere sahip olmasının temel nedeni Goa Krallığı'ndaki insanlar arasında yaşanan "ayrımcılık"tır. Buna ek olarak Sabo'nun ruhunda bulunan özgürlük isteğinin fazla olması ve Yüksek Şehir'in dışa kapalı duvarlarının içinde kendini kafeste gibi hissetmesi de nedenlerden sayılabilir. Ancak Sabo sevdikleri uğruna rüyalarından vazgeçebileceğini kanıtlamıştır. Arkadaşlarına olan sadakatini, babasının kendisine sunduğu seçeneklerden -Ace ve Luffy'yi kurtarmak için- istemediği seçeneği kabul ederek bunu net olarak göstermiştir. Hafızasını geri kazandıktan sonra denizleri özgürce dolaşma sevdasından dolayı Devrim Ordusu'ndan ayrılmamıştır.
Sabo bir soylu olarak doğmasına rağmen tipik bir soyludan oldukça farklıdır, hatta kendini bir soylu olarak bile görmez. Servet edinmekten, lüks yaşam tarzından ve unvanlardan hoşlanmaz. Sabo'nun ailesini geri kalanı şan, şöhret, para, pul peşindedir ve soylu olmayan kişileri kendilerinden aşağıda görür. Sabo tüm bunları istemediği gibi, bir soylu olmaktan da utanç duymuştur. Onun düşüncesine göre çöplükte yaşayan insanlar bile soylulardan daha asildir. Bu yüzden Ace ve Luffy'yi çabucak benimseyebilmiş, Gri Terminal gibi bir çöplükte gönül rahatlığı ile yaşayabilmiştir.
Sabo'nun yetişkin hali de, çocukluğu gibi bir kişiliğe sahiptir. Hatta bazı yönlerden Luffy ile benzerlikler bile gösterir (isimleri yanlış söylemek gibi). Ace'in ölümünden dolayı her gün pişmanlık duyduğu için, Luffy'ye karşı aşırı korumacı bir yaklaşımı vardır. Onun tehlikede olduğunu hissettiği anda, Devrim Ordusu komutanı olarak kendisine verilen görevleri bile umursamaz. Dressrosa'da elinden geldiğince onu tehlikeden uzak tutmaya çalışmıştır.
"Bir kedi yavrusunu tekmelesem de... Birinin kulaklarını koparsam da... Hatta masum insanları katletsem de... Dünya yaptıklarımı affeder! Neden mi? Aynen öyle, çünkü ben... Güzelim!!"
- Hancock'un, Momonga'ya yaptığı konuşmadan bir parça.
Hancock çok karmaşık bir kadındır. İlk bakışta bencil, şımarık ve insanları sadece kendi çıkarı için kullanan biri gibi görünür. Aşırı derecede kendini beğenmiş ve zalim birisidir. Eşsiz güzelliği sayesinde her istediğini yapabileceğini ve kimsenin ona hesap soramayacağını düşünür. Yönettiği Kuja kabilesini pek önemsemeyen bir görüntü çizer. Nyon, Amazon Lily'nin yok olmasının Hancock'un umurunda bile olmayacağından bahsetmiştir. Çünkü güzel olduğu için, ne yapmış olursa olsun affedileceğini düşünür.
Güzelliği ve gücünden dolayı kadın ya da erkek, yaşlı ya da genç herkes ona ilk görüşte aşık olur. Bunun sonucu olarak da Hancock ne yapmış olursa olsun, bunu görmezden gelirler. Ancak Luffy'nin ondan etkilenmemesi işleri değiştirmiştir. Dünyada onun cazibesine kapılmayan bir erkeğin yaşıyor olmasından dolayı kendini aşağılanmış hissetmesine yol açmıştır.
Luffy'nin ona karşı bir şey hissetmemesi, Hancock'un ona karşı bir şeyler hissetmesine neden olmuştur. Luffy her ne kadar ona yüz vermese de, Hancock onunla kurduğu hayalleri gerçekleştirmeye çalışır. Her seferinde reddedilmesine karşın, iki yıllık bir zaman geçtiği halde Luffy'ye olan hisleri değişmemiştir.
Hancock'un yalanlarının ve bu zalim tutumunun altındaki neden, korkunç geçmişinden kaynaklanmaktadır. Geçmişte yaşadıklarından dolayı, bir daha kimseye en ufak bir zayıflık göstermemek için çabalar. Başkalarına yakınlaşmaktan çok korkar. Bu yüzden kardeşlerinden başka kimse ile yakın temasa girmez. Yönettiği Kuja kabilesinden bile elinden geldiğince uzak durur. Nyon'a göre, geçmişi Hancock'u bir buz kütlesine çevirmiştir. Hancock tüm yaşadıklarını Luffy'ye itiraf ettikten sonra ağlamaya başlamış ve uzun zaman sonra ilk kez acı verici anılarının yarattığı duyguların açığa çıkmasına izin vermiştir.
Hancock derinlerinde çok hassas ve kırılgan biridir. Kardeşleri ile yaşadığı utanç verici geçmişin, başkaları tarafından öğrenilme ihtimalinden bile ödü kopar. Kendini açtığı zaman oldukça yumuşak ve sevecen biri olur. Onun bu karakterinin bir kısmı Luffy'ye aşık olduktan sonra görülmüştür. Köle olduğu zamanlarda acı çektiği yerin yakınına, sırf Luffy'ye yardım edebilmek için gitmeyi göze almıştır.
Hancock kurnazlık konusunda da uzmandır. Duruma göre hareket etmesini çok iyi bilir.Impel Down'ın müdürü Magellan'ı, Luffy'yi durdurmaya gitmekten vazgeçirmiştir. Gizli mesajı Portgas D. Ace'e iletebilmek için, güzelliğinin avantajını kullanarak 6. Kat mahkumlarını kışkırtmış ve Magellan'ın onlara saldırmasını sağlamıştır. Çıkan kargaşa esnasında da mesajını rahatlıkla iletmiştir.
Hancock'un tüm kibri, Luffy etrafındayken yok olur. Sevdiği adamı gördüğü anda utangaç bir kız çocuğuna döner. Luffy ile göz göze gelmekten bile çekinir ve tırnaklarını yer. Hatta Luffy etrafında olmasa bile, onu düşündüğü anda yüzü kızarır ve kendi kendine hayallere dalar. Sık sık Luffy ile evlendiğinin hayalini kurar.
Hancock'un dikkat çeken bir diğer özelliği de, sevdiği insanlara karşı aşırı korumacı tavrıdır. Marineford Savaşı sırasında Smoker, Luffy'ye saldırınca Hancock tereddüt bile etmeden ona saldırmış ve sinirden deliye dönmüştür. Sevdiği kişiler söz konusu olduğu zaman, yaptığı hareketlerin muhtemel sonuçlarını düşünmez. Herkesin içinde Luffy'nin sevdiği adam olduğunu söylemiştir. Bir nevi sevdiği adamı, sahip olduğu unvana tercih etmiştir. Öfkeli olduğu zamanlarda küstahlık yapmaz. Kuzan, Luffy'ye Buz Kılıcı sapladığında çığlık atmış ve bir Amiral'e saldırmak üzere o yöne doğru harekete geçmiştir. Öfkesi o kadar şiddetlidir ki, Jinbe bile onun bu halinden çekinir.
Hancock, Luffy'yi tanıdıktan sonra köklü değişimler yaşamış bir karakterdir. Önceden kendinden başkasını umursamazken, şimdi bazı erkeklere bile iyilik göstermektedir. Artık tüm erkeklerin aynı olmadıklarının farkındadır. Trafalgar D. Water Law ve adamlarının kısa bir süre Amazon Lily'de konaklamalarına izin vermiştir. Ayrıca yine önceleri çok umursamadığı kabilesine daha iyi davranmaya başlamıştır. Bazı işlerde onlara yardım bile eder. Nyon, hatta Hancock'un kız kardeşleri bile onun aşık olduktan sonra yaşadığı bu değişim karşısında şok olmuşlardır. Hiç kuşkusuz Hancock'un en çok saygı duyduğu kişi Fisher Tiger'dır. Hancock ve kardeşleri, Tiger'ın Mariejois'a yaptığı baskında serbest bıraktığı kölelerin içindeydi. Hancock, Mariejois'tan kaçarken bir anlığına da olsa Tiger'ı görmüştür. Ona karşı büyük bir borcu olduğunu, ancak bu borcu hiç ödeyemediğini de bizzat kendisi söylemiştir.
Hancock diğer insanlara karşı o kadar kaprislidir ki, insanları hep kendinden aşağıda görür. Hatta bu duygusuna özel bir bakış şekli bile vardır. Arkaya doğru eğilerek, karşısındakini aşağılar. Bazen çok eğildiği için, gökyüzüne bakıyormuş gibi görünür. Ayrıca küçük hayvanları sevmez ve gördüğü yerde tekmeler.
Vivi öyle gözü yükseklerde olan biri değildir. Soylu biri olsa da, kendisini diğer insanlardan üstün görmez. Sürekli bir şeyler isteyen ya da otoriter bir prenses portresine sahip değildir. Aksine sürekli başkalarının ihtiyaçlarının kendi ihtiyaçlarının önüne koyar ve kendi sorunlarının çözümü için başkalarından yardım istemeye çekinir. Ülkesinin halkına ve arkadaşlarına çok büyük değer verir. Vivi bencil biri değildir. Doğrudan o an çok zor durumda olan ülkesi Alabasta'ya gitmek yerine, Hasır Şapka Korsanları'na Nami için tıbbi yardım bulmak adına başka bir adada durmayı teklif etmiştir.
Son derece cesur ve kararlı biridir. Kendisinden kalabalık ve güçlü olan düşmanlara arkadaşlarını korumak için hiç düşünmeden saldırabilir. Bencil olmaması ve sorumluluk alma güdüsü nedeniyle ülkesinin yükünü omuzlarında taşımıştır. Çok zor sinirlenir, ancak hemen sakinleşir. Ailesine, ülkesine ve arkadaşlarına son derece sadıktır.
Alabasta kraliyet ailesine mensup olduğu için ülkesini çok sever ve onu korumak için elinden gelen her şeyi yapar. Bir suç örgütüne sızması bunun en büyük kanıtıdır. Bir prensesin ne yapıp ne yapmaması gerektiğini umursamaz. Bu yüzden bir sürü hizmetkar olmasına rağmen canı isterse ev işlerini kendisi yapar.
Vivi bir prenses olduğu için bulunduğu konumun ne kadar önem arz ettiği ona öğretilerek yetiştirilmiştir. Bu yüzden diplomasi yetenekleri gelişmiştir. Ufak bir çocukken bile bir prenses olmanın ne demek olduğunu biliyordu ve yaşından beklenmeyecek bir bilgeliğe sahipti. Wapol'den tokat yediği zaman derhal özür dilemiş ve olayı yatıştırmıştır. Çünkü basit bir olay yüzünden uluslararası bir kriz çıkmasını istememiştir. Hasır Şapka Korsanları ile birlikteyken o zamanlar henüz onları tam tanımadığı için Davul Adası'na yaklaştıkları sırada Monkey D. Luffy'yi adadaki köye saldırmaması konusunda ikna etmeye çalışmıştır. Kolundan vurulduğunda bile canının yandığını belli etmeyerek, cesur bir yüz ifadesi takınmıştır. Onun cesareti sayesinde köylüler sakinleşmiş ve korsanlara güvenmiştir.
Vivi çok kibar olduğundan bir tartışmaya girdiği zaman kötü bir şeyler söylemekte zorlanır. Ayrıca insanlara lakap takmak gibi tuhaf bir huyu vardır. Mesela Roronoa Zoro'ya hep "Bushido-san" diye hitap etmiştir. Gergin olduğu zamanlarda sürekli alt dudağını ısırır. Bu kadar iyi ve yumuşak başlı biri olmasına rağmen, gerektiğinde bunun tam zıttı olan bir insan profili çizebilir. Daha on dört yaşında iken Baroque Works'e sızmış, kimseye gerçek kimliği belli etmeden örgüt içerisinde yüksek bir pozisyona kadar gelebilmiştir.
Zaman atlamasından sonra Hasır Şapka Korsanları ile yaptığı yolculuğun Vivi'yi değiştirdiği görülmüştür. Artık canı sürekli bir macera yaşamak istemektedir. Sırf bu yüzden Mariejois'ta yapılacak Dünya Toplantısı'na babası ile birlikte gitmiştir. Denizde geçen zamanları özlediğini ve tuzlu okyanus kokusunu sevdiğini söylemiştir. Hatta bir korsan gibi ana direğin üzerindeki gözcü kulesinden aşağı atlayarak inmiştir.
Sabo
Hancock
Vivi
Bu üç ismin zor durumda kalacağını söyledi.Eğer bu zor durum esir olmak anlamına geliyorsa içlerinden hangisini kurtarırdınız bunu soruyorum.
Op evreninde olduğunuzu düşünün.Evren için önemi dışında kişilik bakımdan da değerlendirerek hangisini kurtarmaya değer görürdünüz.Her açıdan değerlendirebilirsiniz.Hükümetin yıkılması olsun güç dengeleri olsun vs...
Bu 3 kişi kilit rol oynayacak kişiler hangisini kurtarmayı seçerdiniz ?
Hepsini kurtarma şansınız yok.Sadece tek seçim hakkına sahipsiniz.Çünkü bir tanesini kurtarmak için vaktiniz var.Hızlıca göz atıp ankete geçelim.Kişilik bakımından yazılanlara bakalım.
Sabo hedeflerini korumayı ilke edinmiş biridir. Luffy, Sabo ve Ace'in sahip olduğu hazinenin yerini öğrendiği zaman, Ace'e Luffy'yi öldürme teklifi sunmuştur. Ancak bu ikili birini nasıl öldüreceklerini bilmediklerinden ve Luffy'nin masumiyetinden dolayı bunu yapamamıştır. Bir soylu olmaktan utanç duyar ve öyle biri olarak doğduğu için içinde bir pişmanlık vardır.
Luffy'ye göre Sabo, Ace'ten daha iyi biridir. Luffy'yi güçlerini geliştirmesi konusunda cesaretlendirmiş ve ona yardımcı olmaya çalışmıştır. Aynı şekilde Ace ile de dövüşerek onun da gelişmesini sağlamıştır.
Serideki birçok karakter gibi Sabo'nun hayali de bir korsan olup dünyayı dolaşmaktır. Bu macera esnasında ise yaşadıklarını bir kitap gibi yazmayı düşünmüştür. Sabo'nun bu tarz düşüncelere sahip olmasının temel nedeni Goa Krallığı'ndaki insanlar arasında yaşanan "ayrımcılık"tır. Buna ek olarak Sabo'nun ruhunda bulunan özgürlük isteğinin fazla olması ve Yüksek Şehir'in dışa kapalı duvarlarının içinde kendini kafeste gibi hissetmesi de nedenlerden sayılabilir. Ancak Sabo sevdikleri uğruna rüyalarından vazgeçebileceğini kanıtlamıştır. Arkadaşlarına olan sadakatini, babasının kendisine sunduğu seçeneklerden -Ace ve Luffy'yi kurtarmak için- istemediği seçeneği kabul ederek bunu net olarak göstermiştir. Hafızasını geri kazandıktan sonra denizleri özgürce dolaşma sevdasından dolayı Devrim Ordusu'ndan ayrılmamıştır.
Sabo bir soylu olarak doğmasına rağmen tipik bir soyludan oldukça farklıdır, hatta kendini bir soylu olarak bile görmez. Servet edinmekten, lüks yaşam tarzından ve unvanlardan hoşlanmaz. Sabo'nun ailesini geri kalanı şan, şöhret, para, pul peşindedir ve soylu olmayan kişileri kendilerinden aşağıda görür. Sabo tüm bunları istemediği gibi, bir soylu olmaktan da utanç duymuştur. Onun düşüncesine göre çöplükte yaşayan insanlar bile soylulardan daha asildir. Bu yüzden Ace ve Luffy'yi çabucak benimseyebilmiş, Gri Terminal gibi bir çöplükte gönül rahatlığı ile yaşayabilmiştir.
Sabo'nun yetişkin hali de, çocukluğu gibi bir kişiliğe sahiptir. Hatta bazı yönlerden Luffy ile benzerlikler bile gösterir (isimleri yanlış söylemek gibi). Ace'in ölümünden dolayı her gün pişmanlık duyduğu için, Luffy'ye karşı aşırı korumacı bir yaklaşımı vardır. Onun tehlikede olduğunu hissettiği anda, Devrim Ordusu komutanı olarak kendisine verilen görevleri bile umursamaz. Dressrosa'da elinden geldiğince onu tehlikeden uzak tutmaya çalışmıştır.
"Bir kedi yavrusunu tekmelesem de... Birinin kulaklarını koparsam da... Hatta masum insanları katletsem de... Dünya yaptıklarımı affeder! Neden mi? Aynen öyle, çünkü ben... Güzelim!!"
- Hancock'un, Momonga'ya yaptığı konuşmadan bir parça.
Hancock çok karmaşık bir kadındır. İlk bakışta bencil, şımarık ve insanları sadece kendi çıkarı için kullanan biri gibi görünür. Aşırı derecede kendini beğenmiş ve zalim birisidir. Eşsiz güzelliği sayesinde her istediğini yapabileceğini ve kimsenin ona hesap soramayacağını düşünür. Yönettiği Kuja kabilesini pek önemsemeyen bir görüntü çizer. Nyon, Amazon Lily'nin yok olmasının Hancock'un umurunda bile olmayacağından bahsetmiştir. Çünkü güzel olduğu için, ne yapmış olursa olsun affedileceğini düşünür.
Güzelliği ve gücünden dolayı kadın ya da erkek, yaşlı ya da genç herkes ona ilk görüşte aşık olur. Bunun sonucu olarak da Hancock ne yapmış olursa olsun, bunu görmezden gelirler. Ancak Luffy'nin ondan etkilenmemesi işleri değiştirmiştir. Dünyada onun cazibesine kapılmayan bir erkeğin yaşıyor olmasından dolayı kendini aşağılanmış hissetmesine yol açmıştır.
Luffy'nin ona karşı bir şey hissetmemesi, Hancock'un ona karşı bir şeyler hissetmesine neden olmuştur. Luffy her ne kadar ona yüz vermese de, Hancock onunla kurduğu hayalleri gerçekleştirmeye çalışır. Her seferinde reddedilmesine karşın, iki yıllık bir zaman geçtiği halde Luffy'ye olan hisleri değişmemiştir.
Hancock'un yalanlarının ve bu zalim tutumunun altındaki neden, korkunç geçmişinden kaynaklanmaktadır. Geçmişte yaşadıklarından dolayı, bir daha kimseye en ufak bir zayıflık göstermemek için çabalar. Başkalarına yakınlaşmaktan çok korkar. Bu yüzden kardeşlerinden başka kimse ile yakın temasa girmez. Yönettiği Kuja kabilesinden bile elinden geldiğince uzak durur. Nyon'a göre, geçmişi Hancock'u bir buz kütlesine çevirmiştir. Hancock tüm yaşadıklarını Luffy'ye itiraf ettikten sonra ağlamaya başlamış ve uzun zaman sonra ilk kez acı verici anılarının yarattığı duyguların açığa çıkmasına izin vermiştir.
Hancock derinlerinde çok hassas ve kırılgan biridir. Kardeşleri ile yaşadığı utanç verici geçmişin, başkaları tarafından öğrenilme ihtimalinden bile ödü kopar. Kendini açtığı zaman oldukça yumuşak ve sevecen biri olur. Onun bu karakterinin bir kısmı Luffy'ye aşık olduktan sonra görülmüştür. Köle olduğu zamanlarda acı çektiği yerin yakınına, sırf Luffy'ye yardım edebilmek için gitmeyi göze almıştır.
Hancock kurnazlık konusunda da uzmandır. Duruma göre hareket etmesini çok iyi bilir.Impel Down'ın müdürü Magellan'ı, Luffy'yi durdurmaya gitmekten vazgeçirmiştir. Gizli mesajı Portgas D. Ace'e iletebilmek için, güzelliğinin avantajını kullanarak 6. Kat mahkumlarını kışkırtmış ve Magellan'ın onlara saldırmasını sağlamıştır. Çıkan kargaşa esnasında da mesajını rahatlıkla iletmiştir.
Hancock'un tüm kibri, Luffy etrafındayken yok olur. Sevdiği adamı gördüğü anda utangaç bir kız çocuğuna döner. Luffy ile göz göze gelmekten bile çekinir ve tırnaklarını yer. Hatta Luffy etrafında olmasa bile, onu düşündüğü anda yüzü kızarır ve kendi kendine hayallere dalar. Sık sık Luffy ile evlendiğinin hayalini kurar.
Hancock'un dikkat çeken bir diğer özelliği de, sevdiği insanlara karşı aşırı korumacı tavrıdır. Marineford Savaşı sırasında Smoker, Luffy'ye saldırınca Hancock tereddüt bile etmeden ona saldırmış ve sinirden deliye dönmüştür. Sevdiği kişiler söz konusu olduğu zaman, yaptığı hareketlerin muhtemel sonuçlarını düşünmez. Herkesin içinde Luffy'nin sevdiği adam olduğunu söylemiştir. Bir nevi sevdiği adamı, sahip olduğu unvana tercih etmiştir. Öfkeli olduğu zamanlarda küstahlık yapmaz. Kuzan, Luffy'ye Buz Kılıcı sapladığında çığlık atmış ve bir Amiral'e saldırmak üzere o yöne doğru harekete geçmiştir. Öfkesi o kadar şiddetlidir ki, Jinbe bile onun bu halinden çekinir.
Hancock, Luffy'yi tanıdıktan sonra köklü değişimler yaşamış bir karakterdir. Önceden kendinden başkasını umursamazken, şimdi bazı erkeklere bile iyilik göstermektedir. Artık tüm erkeklerin aynı olmadıklarının farkındadır. Trafalgar D. Water Law ve adamlarının kısa bir süre Amazon Lily'de konaklamalarına izin vermiştir. Ayrıca yine önceleri çok umursamadığı kabilesine daha iyi davranmaya başlamıştır. Bazı işlerde onlara yardım bile eder. Nyon, hatta Hancock'un kız kardeşleri bile onun aşık olduktan sonra yaşadığı bu değişim karşısında şok olmuşlardır. Hiç kuşkusuz Hancock'un en çok saygı duyduğu kişi Fisher Tiger'dır. Hancock ve kardeşleri, Tiger'ın Mariejois'a yaptığı baskında serbest bıraktığı kölelerin içindeydi. Hancock, Mariejois'tan kaçarken bir anlığına da olsa Tiger'ı görmüştür. Ona karşı büyük bir borcu olduğunu, ancak bu borcu hiç ödeyemediğini de bizzat kendisi söylemiştir.
Hancock diğer insanlara karşı o kadar kaprislidir ki, insanları hep kendinden aşağıda görür. Hatta bu duygusuna özel bir bakış şekli bile vardır. Arkaya doğru eğilerek, karşısındakini aşağılar. Bazen çok eğildiği için, gökyüzüne bakıyormuş gibi görünür. Ayrıca küçük hayvanları sevmez ve gördüğü yerde tekmeler.
Vivi öyle gözü yükseklerde olan biri değildir. Soylu biri olsa da, kendisini diğer insanlardan üstün görmez. Sürekli bir şeyler isteyen ya da otoriter bir prenses portresine sahip değildir. Aksine sürekli başkalarının ihtiyaçlarının kendi ihtiyaçlarının önüne koyar ve kendi sorunlarının çözümü için başkalarından yardım istemeye çekinir. Ülkesinin halkına ve arkadaşlarına çok büyük değer verir. Vivi bencil biri değildir. Doğrudan o an çok zor durumda olan ülkesi Alabasta'ya gitmek yerine, Hasır Şapka Korsanları'na Nami için tıbbi yardım bulmak adına başka bir adada durmayı teklif etmiştir.
Son derece cesur ve kararlı biridir. Kendisinden kalabalık ve güçlü olan düşmanlara arkadaşlarını korumak için hiç düşünmeden saldırabilir. Bencil olmaması ve sorumluluk alma güdüsü nedeniyle ülkesinin yükünü omuzlarında taşımıştır. Çok zor sinirlenir, ancak hemen sakinleşir. Ailesine, ülkesine ve arkadaşlarına son derece sadıktır.
Alabasta kraliyet ailesine mensup olduğu için ülkesini çok sever ve onu korumak için elinden gelen her şeyi yapar. Bir suç örgütüne sızması bunun en büyük kanıtıdır. Bir prensesin ne yapıp ne yapmaması gerektiğini umursamaz. Bu yüzden bir sürü hizmetkar olmasına rağmen canı isterse ev işlerini kendisi yapar.
Vivi bir prenses olduğu için bulunduğu konumun ne kadar önem arz ettiği ona öğretilerek yetiştirilmiştir. Bu yüzden diplomasi yetenekleri gelişmiştir. Ufak bir çocukken bile bir prenses olmanın ne demek olduğunu biliyordu ve yaşından beklenmeyecek bir bilgeliğe sahipti. Wapol'den tokat yediği zaman derhal özür dilemiş ve olayı yatıştırmıştır. Çünkü basit bir olay yüzünden uluslararası bir kriz çıkmasını istememiştir. Hasır Şapka Korsanları ile birlikteyken o zamanlar henüz onları tam tanımadığı için Davul Adası'na yaklaştıkları sırada Monkey D. Luffy'yi adadaki köye saldırmaması konusunda ikna etmeye çalışmıştır. Kolundan vurulduğunda bile canının yandığını belli etmeyerek, cesur bir yüz ifadesi takınmıştır. Onun cesareti sayesinde köylüler sakinleşmiş ve korsanlara güvenmiştir.
Vivi çok kibar olduğundan bir tartışmaya girdiği zaman kötü bir şeyler söylemekte zorlanır. Ayrıca insanlara lakap takmak gibi tuhaf bir huyu vardır. Mesela Roronoa Zoro'ya hep "Bushido-san" diye hitap etmiştir. Gergin olduğu zamanlarda sürekli alt dudağını ısırır. Bu kadar iyi ve yumuşak başlı biri olmasına rağmen, gerektiğinde bunun tam zıttı olan bir insan profili çizebilir. Daha on dört yaşında iken Baroque Works'e sızmış, kimseye gerçek kimliği belli etmeden örgüt içerisinde yüksek bir pozisyona kadar gelebilmiştir.
Zaman atlamasından sonra Hasır Şapka Korsanları ile yaptığı yolculuğun Vivi'yi değiştirdiği görülmüştür. Artık canı sürekli bir macera yaşamak istemektedir. Sırf bu yüzden Mariejois'ta yapılacak Dünya Toplantısı'na babası ile birlikte gitmiştir. Denizde geçen zamanları özlediğini ve tuzlu okyanus kokusunu sevdiğini söylemiştir. Hatta bir korsan gibi ana direğin üzerindeki gözcü kulesinden aşağı atlayarak inmiştir.