Bu yazımda sizlere şimdiye dek bulunmuş ve en iyi şekilde korunmuş mumyaları anlatacağım. Bazı görseller rahatsız edici olabilir.
1952'de kanserden öldüğünde Eva Perón, o zamanlar Arjantin'in belki de en sevilen kadınıydı. Arjantin Devlet Başkanı Juan Perón'un ilk karısıydı ve bu yüzden mumyalanmasına karar verilir.
Prosedür, ünlü anatomi profesörü Dr. Pedro Ana tarafından gerçekleştirilir. Mumyalama tekniği o kadar iyiydi ki, genellikle "Ölüm Sanatı" olarak anılmaktadır. Bir yıl süren prosedürde, vücuttaki kan ve suyun yerine gliserin konulmuştur, bu sayede iç organlar, hatta beyin bile bozulmadan kalabilmiştir.
Eva Perón'un mumyası Juan Perón askeri bir darbe ile devrilene kadar sergilenir. Mumya daha sonra yeni hükümet tarafından gizlice bulunduğu yerden alınır ve on altı yıl boyunca İtalya'da saklanır. Bu süre zarfında mumyanın birçok yeri çekiçle vurularak ezilir, gerçekçi görünüşü nedeniyle de birçok defa tecavüze uğrar.
Devrildikten sonra sürgüne gönderilen Juan Perón, bir şekilde karısının cesedini geri almayı başarır ve onu İspanya'daki evine getirir. Mumya, 1974'te Arjantin'e iade edilir ve sonrasında aile mezarlığına gömülür.
Vladimir Lenin, Rus Komünizmi'nin babası ve Sovyetler Birliği'nin ilk lideridir. Lenin 1924'te öldükten sonra Sovyet hükümeti, Lenin'in cesedini gelecek nesiller için korumaya karar verir. Rus kültüründe mumyalama süreçleriyle ilgili herhangi bir uygulama veya kayıt bulunmadığından, Ruslar oldukça karmaşık bir mumyalama süreci icat etmek zorunda kaır. Evita'nın mumyalama sonrası çok az bakım gerektiren mumyasının aksine, Lenin'in mumyasında kapsamlı kimyasallar ve çeşitli enjeksiyonlar kullanılır. Vücudun organları çıkarılır ve yerine, vücudun iç sıcaklığını dengede tutması ve dışarıdan sıvı alımını engellemesi için tasarlanmış bir nemlendirici ve pompalama sistemi konulur.
Sovyetler Birliği'nin çöküşünden bu yana, Rus halkı Lenin'in gömülüp gömülmemesi konusunda görüş ayrılıkları yaşamaktadır.
John Torrington, Kutup Dairesi'ne yapılmış efsanevi Franklin Keşfi'ne katılmış bir astsubaydır. 20 yaşında zatürree ve kurşun zehirlenmesinden ölmüştür ve adamları tarafından diğer üç askerle birlikte donmuş tundradaki keşif kamplarından birinde gömülmüştür.
1980'lerde zamanında başarısız olan bu keşfin neden başarısız olduğuna dair araştırma yapan bilim adamları Torrington ve diğer üç kişinin mezarlarını bulurlar. Tabutları açıp içindeki katı buzları çözdüklerinde ise tam anlamıyla şok olurlar. Zira John Torrington, kelimenin tam anlamıyla onlara bakmaktadır.
150 yılı aşkın bir süredir bir buz bloğunun içinde kalan ceset neredeyse mükemmel bir şekilde korunmuştur. Sadece göz kapaklarının ve dudakların çevresinde çürüme belirtileri vardır. Üzerinde öldüğü zaman giydiği kıyafetler bulunuyordu ve kolları ve bacakları hala bağlı durumdaydı. Çenesinin kapalı kalması için başına bir mendil bile bağlanmıştı.
Torrington ile birlikte gömülen diğer üç kişiden ikisi olan John Hartnell ve William Braine'in cesetleri de Torrington kadar iyi olmasa da korunmuş haldeydi.
Sicilya'daki Capuchin Rahipleri'nin Yeraltı Mezarları'nın derinliklerinde, küçük bir cam tabutun içinde, küçük Rosalia Lombardo'nun cesedi yatmaktadır. 1918'de zatürreden öldüğünde babası General Lombardo harap olur ve çok sevdiği kızını korumak için İtalyan mumyacı Alfredo Salafia'yı tutar.
Salafia; formalin, çinko tuzları, alkol, salisilik asit ve gliserin dahil olmak üzere birçok kimyasal kullanarak bir karışım yapar ve olağanüstü bir sonuç elde eder. Ceset o kadar iyi korunur ki, "Uyuyan Güzel" olarak ünlenir. Lombardo'nun mumyası 80 yılı aşkın bir süredir mükemmel bir şekilde korunmuş durumda olsa da, son beş yılda çürüme belirtileri göstermeye başlar. Bunun üzerine, cam tabut Yeraltı Mezarları'nın daha kuru bir ucuna taşınır ve hava geçirmez, nitrojen dolu bir cam kasanın içine yerleştirilir.
Yeraltı Mezarları'ndaki sıcaklık değişimleri, Lombardo'nun mumyasında rahatsız edici bir olaya neden olmaktadır. Sıcaklık dalgalandıkça, mumyanın göz kapakları kısmen açılıp kapanmakta ve halen sağlam gözleri ortaya çıkmaktadır.
2009'da yayınlanan bir belgeselde, Lombardo'nun mumyasına CT taraması yapılmış ve sonuçlar herkesi şok etmiştir. Çünkü Lombardo'nun tüm iç organları kusursuz bir şekilde yerinde durmaktadır, sadece beyni orijinal boyutunun yarısı kadar küçülmüştür.
500 yıldan daha fazla bir süre önce, 15 yaşındaki La Doncella ve yanındaki iki çocuk, bir kurban etme ritüelinde kullanılmıştır. Çocuklar, Llullaillaco Dağı'nın tepesinde bağdaş kurup otururken, ağır bir uykuya neden olması için çiça ve koka yapraklarıyla uyuşturulmuş ve Güneş Tanrısı'na adak olmaları için kurban edilmiştir.
Arkeologlar 1999'da And Dağları'ndaki birkaç inanılmaz kurban buluntusunun sonuncusu olan La Doncella ve diğer iki çocuğun kalıntılarını keşfeder. Üç çocuğun en büyüğü olan La Doncella, Güneş Tanrısı için bir kurban olarak yetiştirilmek üzere erken yaşta seçilen bir çocuk olan "Güneş Bakiresi"ydir. Kurban edileceği güne kadar kraliyet hayatı yaşamıştır. Özenle örülmüş saçları onu keşfedenleri hayrete düşürür. Bilim insanları Doncella'nın başında birkaç gri saç teli bulur. Bundan dolayı onun nihai kaderi hakkındaki bilgisinin onda derin bir duygusal hasara neden olduğunu düşünülmektedir.
2012 yılının Mart ayında Çin'de yapılan bir inşaat kazısı esnasında 600 yıldır suyla dolu bir tabutta yatan ve çok iyi şekilde korunmuş Ming Hanedanlığı'na mensup birinin mumyası bulunmuştur.
Bir buçuk metre boyundaki kadın tamamen giyiniktir. Saçlarını tutan gümüş bir saç tokası ve parmağındaki kocaman yeşim yüzük de dahil olmak üzere birçok güzel mücevher parçasıyla gömülmüştür. Tahta tabutunun üstünde, vücudun kötü ruhlardan korunası için oraya yerleştirilmiş, Şeytan Çıkarma Parası olarak bilinen basit bir gümüş madalyon vardır.
Xin Zhui, vücut bütünlüğü bakımından tartışmasız şekilde şimdiye kadar bulunan en iyi korunmuş mumyadır. Lenin'in aksine, beyni de dahil olmak üzere tüm iç organları tamamen sağlamdır. Evita'nın aksine, dokuları hâlâ yumuşaktır. Uzuvları hareket edebilir. Saçları tamdır ve damarlarında A grubu kan vardır. Zhui'yi daha da inanılmaz yapan şey, 2100 yaşında olmasına rağmen bu özelliklerini korumasıdır.
Dai'nin Han İmparatorluğu Beyliği hükümdarının karısı olan Zhui, MÖ 178 ve 145 yılları arasında 50 yaşındayken ölmüştür. Egzotik yiyecekler, yemek takımları ve kumaşlarla devasa bir mezara gömülmüştür. Cesedi içeriği halen çözülememiş bir sıvıya daldırılmıştır, muhtemelen bu kadar sağlam kalabilmesi de bu sayede mümkün olmuştur.
Zhui çok iyi korunduğu için arkeologlara eski bir insan hakkında şimdiye kadar derlenen en eksiksiz tıbbi profili vermiştir. Cesedin bozulmamış durumu, hayatıyla ilgili birçok ipucunu ortaya çıkaran modern bir otopsi yapılmasına olanak sağlamıştır. Zhui fazla kiloluydu, bel ağrısı çekiyordu, arterleri tıkanmıştı ve ciddi şekilde hasar görmüş bir kalbi vardı. Teşhis edilebilen en eski kalp hastası olma özelliğini de taşımaktadır. Tıp uzmanları Zhui bulunana kadar kalp hastalığının sadece modern zamanlarda var olduğunu iddia etmişti.
1972'de Qilakitsoq'taki donmuş bir mezarda sekiz Eskimo mumyası keşfedilmiştir. Soğukta dondurularak kurutulan mumyalar bir ailedir. Karbon tarihlemesine göre mumyalama işlemi 1460 yılında yapılmıştır ve bu durum aileyi Grönland'da bulunan en eski mumyalar yapmaktadır. Mumyalardan üçü 78 parçadan fazla kürk ve deri giymiş, vücudunda çok sayıda dövme olan kadınlardır. Kadınların üzerinde yüzü down sendromunun belirgin özelliklerini taşıyan, onlar gibi kürklere sarılmış bir çocuk vardır. X-ışınları çocuğun Calve-Perthes hastalığından da müzdarip olduğunu ortaya çıkarmıştır. Tüm mumyaların üzerinde, annesinin üzerine diri diri gömüldüğü düşünülen yaklaşık altı aylık küçük bir erkek bebek bulunmuştur.
Mumyaların ölüm nedeni belli değildir. Bazı uzamanlar tüm ailenin yanlışlıkla boğulduğunu iddia ettiyse de, bunu destekleyecek hiçbir kanıt bulunamamıştır. Kadınlardan birinin kafatasının tabanında büyüyen bir tümör bulunmuştur ve çocuk muhtemelen Calve-Perthes hastalığından dolayı ölmüştür. Bebek de eski Inuit geleneğine göre canlı canlı gömülmüştür. Kadınların ölüm nedeni ise bilinmemektedir.
2003 yılında, Çin'in Xiaohe Mudi Mezarlıkları'nda kazı yapan arkeologlar, içlerinde daha sonra Xiaohe Güzeli olarak anılacak olan bir mumya da dahil olmak üzere birçok mumya keşfetmiştir. Xiaohe Güzeli'nin saçları, cildi ve hatta kirpikleri mükemmel bir şekilde korunmuştur, kadının doğal güzelliği dört bin yıl sonra bile kendini göstermektedir. Tabutu, içinde otlar bulunan küçük keselerle dolu ahşap bir teknedir. Kadınlar için nadir görülen bir rahibe statüsünü belirleyen keçeli yün bir şapka giymiştir. 3.800 yıldan fazla bir süre önce bir köy lideri olduğu düşünülmektedir.
Xinjiang'in havasındaki doğal tuzluluk, bölgedeki kuraklık ve dondurarak kurutma özellikleri nedeniyle, Xiaohe Güzeli günümüze kadar gelebilmiştir.
Dashi-Dorzho Itigilov, 1927'de bir dini seremoninin ortasında lotus pozisyonunda ölen bir Rus Budist keşiştir. Vasiyetinde öldüğü pozisyonda gömülmek istediğini belirtmiştir. Itigilov isteğine uygun olarak, üzerine öldüğü zaman üzerinde olan cüppeyi giydirilerek lotus pozisyonunda gömülür. 1955'te keşişler Itigilov'un cesedini çıkarır ve onun bozulmadan kaldığını görür. Sonrasında gömülse de,1973 yılında yine mezardan çıkarılır. Sovyet antiteist makamlarının Rus eyaletlerini denetlediği bir dönemde bu türden ceset çıkarma işlemleri çokça yapılmaktaydı, ancak mumya ile ilgili bulgular 2002 yılına kadar açıklanmamıştır.
Itigilov'un mumyası Budist konferansı tarafından kutsal bir kalıntı olarak ilan edilmiş ve adına yaptırılmış bir türbeye yerleştirilmiştir.
Doğal mumyalama, Katolik Kilisesi'nin bir bireyin aziz olarak ilan edilmesi için aranan şartlardan biridir. Bu şekilde aziz ilan edilen kişilerden biri, 1272'de hayatını kaybeden ve yaşadığı dönemde zengin bir İtalyan ailesine hizmet eden bir hizmetçi olan Zita'dır. Dini duyguları güçlü olan bir kadın olsa da, birkaç kez fakirleri doyurmak için ekmek çalarken yakalanmıştır. 48 yıl boyunca İtalyan aileye hizmet ettikten sonra 60 yaşında hayatını kaybetmiştir.
Zita'nın cesedi, ölümünden 300 yıl sonra 1580'de çıkarılır ve doğal olarak mumyalandığı anlaşılır. 1696'da azize ilan edilir. Zita'nın mumyası 700 yıldan fazla bir süredir halka açık olarak sergilenmektedir.
Bernadette, 1844'te Fransa'nın Lourdes kentinde bir değirmencinin kızı olarak doğmuştur. Hayatı boyunca, neredeyse her gün Meryem Ana'yı gördüğünü iddia etmiştir. Yine böyle Meryem Ana'yı gördüğünü söylediği günlerde hastalıkları iyileştirdiği söylenen bir pınar keşfetmiştir. 150 yıl sonra, pınardan akan suyun mucizeleri hala rapor edilmektedir.
Bernadette 1879'da 35 yaşında tüberkülozdan ölür. Cesedi 1909'da mezarından çıkarılır ve bozulmadığı görülür. Sonrasında gömülse de, 1919'da tekrardan mezarından çıkarılır, doktorlar vücutta bir miktar küf olduğunu ve cildin bazı bölgelerinde bozulmalar meydana geldiğini fark eder. Bu incelemeden sonra yine gömülür ve 1925'te üçüncü ve son kez mezardan çıkarılır. Kaburgalarından ikisi alınır ve Roma'ya gönderilir. Fransız aziz ilan edilme sürecinde yaygın olan şekilde, Bernadette'in yüzünün ve ellerinin kalıpları alınır, balmumu kalıpları yapılır ve yüzü ile ellerine yerleştirilir. Mumya, bugün kaldığı Azize Bernadette Şapeli'ndeki bir kutsal emanette sergilenmektedir.
Virginia Centurione Bracelli 350 yıl önce İtalya'nın Cenova kentinde yaşamış ve görücü usulüyle evlendiği zengin bir soylu olan kocasının ölümünden sonra kendini dine adamıştır. Bölgesindeki muhtaçlara yardım edebilmek için için 1620'lerde Cento Signore della Misericordia Protettrici dei Poveri di Gesù Cristo'yu kurmuştur ve ölene kadar yoksullara yardım etmiştir. 1985'te cesedi mezarından çıkarılmış ve bozulmadığı anlaşılmıştır. 2003'te resmen azize ilan edilmiştir.
Elmur McCurdy, başarısız maceraları hayatına mal olan şanssız bir soyguncudur. 1911'de McCurdy ve bir soyguncu çetesi, yüksek değerli bir kasa içerdiğine inandıkları bir trene saldırır, ancak sonrasında bunun içerisinde değerli hiçbir şey olmayan sıradan bir yolcu treni olduğu anlaşılır. McCurdy ren soygunundan kaçtıktan sonra bir ahıra sığınır ve daha sonra 7 Ekim 1911'de Oklahoma Şerif Ofisi tarafından vurulur.
McCurdy'nin cesedi Pawhuska, Oklahoma'ya götürülür. Kimse cesede sahip çıkmayınca, cenaze levazımatçısı adam başı 5 sente cesedi sergilemeye başlar. Beş yıl boyunca ceset halka açık şekilde sergilenir, zamanla ziyaretçiler cesedin ağzına bilet koçanı ve madeni para sokmaya başlar ve bu bir ritüel haline gelir.
1916'da, McCurdy'nin kardeşi olduğunu iddia eden bir adam ortaya çıkar ve kardeşine uygun bir cenaze töreni düzenlemek için artık mumyalaşmış olan cesedin kendisine verilmesini ister. Mumyayı alan kimliği belirsiz kişi, ona bir cenaze töreni düzenlemek yerine onu ülkenin dört bir yanındaki balmumu müzelerine kiralar, karnavallarda ve eğlence fuarlarında sergiler. McCurdy'nin mumyası 60 yıl boyunca halka açık şekilde ülkenin dört bir yanında gezdirilir. Zamanla vücudun gerçek bir ceset olduğu bile unutulur. Mumya el değiştirdikçe, yeni sahibi mumyanın kötü bir balmumu figüründen başka bir şey olmadığını düşünür.
1976'da Queens Park'ta Altı Milyon Dolarlık Adam'ın bir bölümünün çekimleri sırasında, film ekibi ekranları ve mankenleri yeniden düzenlerken McCurdy'yi bulur. McCurdy'nin kollarından biri yanlışlıkla kırılır ve kolun içinde kemik olduğu görülünce hemen yetkililere haber verilir.
McCurdy'nin mumyasına yapılan otopsi sırasında, adli tıp uzmanı cesedin ağzını açar ve içinde bir 1924 basılmış bir madeni para ve bir bilet koçanı bulur. Yapılan araştırmalarda cesedin Elmur McCurdy'ye ait olduğu ortaya çıkarılır. Mumyaya yapılmış orijinal otopsiden kalan kesik izleri ve göğsündeki kurşunun yarası halen görülebiliyordu. İncelemeler bittikten sonra, 1977'de McCurdy'nin mumyası iki metre betonun altına gömülmüştür.
Büyük Ramses olarak da bilinen II. Ramses, Eski Mısır'ı yöneten en güçlü ve etkili firavun olarak kabul edilir. Bir Mısırlının ortalama ömrü kırk yıldan az iken, Ramses 91 yaşına kadar yaşamıştır.
66 yıl tahtta oturmuştur, kelimenin tam anlamıyla yaşayan bir tanrı olarak görülmüştür. Hatta birçok karısından (Nefertari dahil) ve 100 çocuğundan bazılarından daha uzun yaşamıştır. Diğer firavunlardan daha fazla tapınak, anıt ve şehir inşa ettirmiş ve Mısır İmparatorluğu onun yönetimi sırasında büyük ölçüde genişlemiştir. Suriye, Nubia ve Libya'da çeşitli savaşlara liderlik etmiştir. Savaş ganimetleri ile krallığa aşırı bir zenginlik getirmiştir.
Ramses hayatının sonuna yaklaşırken, çürüyen dişler, artrit ve kalp hastalığı gibi sağlık sorunlarıyla boğuşuyordu. 91. yaş gününden sonra ölen Ramses, Krallar Vadisi'nde devasa bir mezara gömülmüştür. Mezar soygunculuğu nedeniyle mumyanın yeri zaman içinde değiştirilmiştir.
Ramses'in mumyası 1881'de gizli bir bölmede diğer kırk mumya ile birlikte bulunmuştur. Ramses'in mumyası Mısır'da şimdiye kadar bulunan en iyi korunmuş mumyalardan biridir. Diğer mumyaların aksine, Ramses'in burnu sağlamdır. Kanca şeklindeki burnu, onun en ünlü özelliği haline gelmiştir.
II. Ramses, modern bir pasaport verilen tek eski Mısırlıdır. 1974'te, mumya incelemesi için Fransa'ya gönderildiğinde kendisine pasaport verilmiştir. Doğum tarihinde MÖ 1303 ve mesleğinde de "Kral" yazmaktadır. Yapılan incelemelerde Ramses'in vücudundaki eski savaş yaraları, diş apsesi ve şiddetli artriti ortaya olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca boynuna saplanmış bir sopa da bulunmuştur, bu da bazı bilim insanlarının mumyalama sırasında yanlışlıkla Ramses'in kafasının koptuğuna inanmasına neden olmuştur. II. Ramses günümüzde, Kahire Müzesi'nde sergilenmektedir.
1950'de Danimarka'nın Jutland Yarımadası'nın bataklıklarında hiçbir şeyden haberi olmayan turba çiftçileri tarafından tesadüfen keşfedilen bu Demir Çağı öncesi cesedin mumyası o kadar iyi korunmuştur ki, mumyayı bulanlar onun yakın zamanda ölmüş bir cinayet kurbanı olduğunu düşünmüştür. Jutland'da bulunan birçok bataklık mumyasından biri olan Tollund Adamı'nın çok eski bir zamandan kalma olduğu anlaşılmıştır.
Tollund Adamı üzerinde yaklaşık altmış yıl boyunca yapılan incelemelerde, onun muhtemelen asılarak idam edilmiş biri olduğu sonucuna varılmıştır. Zira boynunda halat izleri vardı ve dili, asılan insanlarda olduğu gibi şişmişti. Midesine yapılan otopside, son yemeğinde sebze, bazıları yabani, bazıları yabani olmayan çeşitli tohumlardan oluşan yediği ortaya çıkmıştır.
1950'lerde mumya koruma teknikleri sınırlıydı. Bu yüzden Tollund Adamı'nın sadece başı, ayakları ve sağ baş parmağı kalıcı olarak korunabilmiştir. Bugün, orijinal iskelet kullanılarak hazırlanmış bir kopya, gövdeye bağlı olarak Danimarka'da sergilenmektedir.
Tarihin kayıp öncülerinden biri olan George Mallory'nin cesedi, donmuş bir şekilde Everest'in yamaçlarından birinde yüz üstü yatmaktadır. 1924'te, o ve ortağı Andrew Irvin imkansızı denemeye karar verir ve dünyanın en yüksek dağının zirvesine ulaşan ilk insanlar olmak için yola çıkar. Şimdi ilkel olarak kabul edilen tırmanma teçhizatı ve şişelenmiş oksijen ile yolculuğa başlar ve son teyitli bilgiye göre zirveden yaklaşık 250 metre uzağa kadar ulaşırlar. Bundan sonra ise onlardan bir daha haber alınamaz.
75 yıl boyunca iki dağcının kaderi bir sır olarak kalır. Kaybolmaları dünya manşetlerine taşınır ve iki adam hakkında bulunan kanıtlar, boş oksijen şişelerinden biri ve Irvin'e ait bir buz baltası olur.
1999'da, Mallory ve Irvin'i bulmaya çalışmak için Eric Simonson liderliğindeki NOVA-BBC sponsorluğunda bir keşif seferi başlatılır. Bu keşif gezisinde, Irvin'in buz baltasının bulunduğu nokta arama faaliyetleri için merkez nokta olarak kabul edilir. Birkaç saat sonra baltanın bulunduğu yerin yaklaşık 200 metre altında keşif ekibinin üyelerinden biri olan Conrad Anker, yün ve kürk giymiş donmuş bir ceset bulur. Ekip ilk başta Andrew Irvin'i bulduklarını düşünür, ancak cesedin yırtık pırtık paltolarındaki isim etiketlerine bakınca bunun George Mallory'ye ait olduğu anlaşılır.
Mallory'nin cesedi mükemmel bir şekilde korunmuştur. Cildi ve saçları, o yükseklikteki sert UV ışınları nedeniyle ağarmıştır. Sadece kıyafetleri kötü durumdadır, sert esen rüzgarlar yüzünden paramparça olmuştur. Cesedin yüzünün çekilmiş bir fotoğrafı yoktur, ancak cesedi bulan Anker yüzün hasarsız olduğunu ve ciddi bir ifadeye ile baktığını söylemiştir. Mallory'nin nasıl öldüğü ise, cesedin etrafındaki kayalar temizlediğinde ortaya çıkar. Mallory'nin beline bağlı kopmuş bir tırmanma ipi bulunur, bu da Irvin ve Mallory'nin birbirine bağlandığını ve birinin düştüğünü ortaya çıkarır. Araştırmacılar Mallory'nin cesedini yakınlardaki bir mağaraya gömmüştür.
Mallory'nin zirveye ulaşıp, ulaşmadığı belli değildir. Mallory, yola çıkarken kızının fotoğrafını zirveye bırakacağını söylemiştir. Cesedin ceplerinde yapılan kapsamlı aramada, üzerinden kızının fotoğrafı çıkmamıştır. Andrew Irvin'in cesedi ise asla bulunamamıştır.
Cherchen Adamı'nın keşfedilmesi, tarihçileri Doğu ve Batı medeniyetlerinin etkileşimi hakkındaki düşünceleri yeniden değerlendirmeye zorlamıştır, çünkü bu 3000 yıllık mumya beyaz bir insana ait olmasına rağmen Çin'de bulunmuştur. Cherchen Adamı, Çin'in Türkistan kentinde üç kadın ve bir bebekle birlikte bulunmuştur ve Çin'in Kelt Mumyaları olarak bilinen yüzlerce mumyasından biridir. Giydiği giysiler mumyanın kendisi kadar şaşırtıcıdır. Zira mükemmel bir şekilde korunmuş, Avrupa yününden yapılmıştır.
Yapılan DNA testleri Cherchen Adam'ın ve onunla birlikte gömülenlerin gerçekten de Avrupalı olduğunu doğrulamıştır. Yine de bu insanların o dönemde Çin'e nasıl geldikleri halen bilinememektedir. Mezarda bulunan eşyaların karbon tarihlemesi, mezarın bir aldatmaca değil, antik bir yer olduğunu doğrulamıştır. Mezarın kuru ve tuzlu havası; ceset, buğday, yünlü bezler, battaniyeler ve hatta bir biberon gibi eserlerin mükemmel şekilde korunmasını sağlamıştır.
1991 yılında bir grup dağcı tarafından İtalyan alplerinde yarısı buza gömülü olarak bulunan Buz Adam Ötzi'nin en başta yakın zamanlarda ölmüş biri olduğu düşünülür, ancak yapılan incelemelerde Ötzi'nin yaklaşık 5000 yıldır orada yattığı anlaşılır.
Bulunmasından bu yana geçen on yıllar içinde, Buz Adam Ötzi hakkında birçok bilgi elde edilmiştir. Ötzi öldüğünde 35-45 yaşlarındaydı. Yanında silah, av aletleri ve erzağı vardı. Omzuna saplanmış bir ok ucu bulundu. Kesin ölüm nedeni bilinmemekle birlikte, en çok kabul gören teori, omzuna saplanan ok ucu nedeniyle kan kaybından ölmüş olmasıdır.
Eva Perón
1952'de kanserden öldüğünde Eva Perón, o zamanlar Arjantin'in belki de en sevilen kadınıydı. Arjantin Devlet Başkanı Juan Perón'un ilk karısıydı ve bu yüzden mumyalanmasına karar verilir.
Prosedür, ünlü anatomi profesörü Dr. Pedro Ana tarafından gerçekleştirilir. Mumyalama tekniği o kadar iyiydi ki, genellikle "Ölüm Sanatı" olarak anılmaktadır. Bir yıl süren prosedürde, vücuttaki kan ve suyun yerine gliserin konulmuştur, bu sayede iç organlar, hatta beyin bile bozulmadan kalabilmiştir.
Eva Perón'un mumyası Juan Perón askeri bir darbe ile devrilene kadar sergilenir. Mumya daha sonra yeni hükümet tarafından gizlice bulunduğu yerden alınır ve on altı yıl boyunca İtalya'da saklanır. Bu süre zarfında mumyanın birçok yeri çekiçle vurularak ezilir, gerçekçi görünüşü nedeniyle de birçok defa tecavüze uğrar.
Devrildikten sonra sürgüne gönderilen Juan Perón, bir şekilde karısının cesedini geri almayı başarır ve onu İspanya'daki evine getirir. Mumya, 1974'te Arjantin'e iade edilir ve sonrasında aile mezarlığına gömülür.
Vladimir Lenin
Vladimir Lenin, Rus Komünizmi'nin babası ve Sovyetler Birliği'nin ilk lideridir. Lenin 1924'te öldükten sonra Sovyet hükümeti, Lenin'in cesedini gelecek nesiller için korumaya karar verir. Rus kültüründe mumyalama süreçleriyle ilgili herhangi bir uygulama veya kayıt bulunmadığından, Ruslar oldukça karmaşık bir mumyalama süreci icat etmek zorunda kaır. Evita'nın mumyalama sonrası çok az bakım gerektiren mumyasının aksine, Lenin'in mumyasında kapsamlı kimyasallar ve çeşitli enjeksiyonlar kullanılır. Vücudun organları çıkarılır ve yerine, vücudun iç sıcaklığını dengede tutması ve dışarıdan sıvı alımını engellemesi için tasarlanmış bir nemlendirici ve pompalama sistemi konulur.
Sovyetler Birliği'nin çöküşünden bu yana, Rus halkı Lenin'in gömülüp gömülmemesi konusunda görüş ayrılıkları yaşamaktadır.
John Torrington
John Torrington, Kutup Dairesi'ne yapılmış efsanevi Franklin Keşfi'ne katılmış bir astsubaydır. 20 yaşında zatürree ve kurşun zehirlenmesinden ölmüştür ve adamları tarafından diğer üç askerle birlikte donmuş tundradaki keşif kamplarından birinde gömülmüştür.
1980'lerde zamanında başarısız olan bu keşfin neden başarısız olduğuna dair araştırma yapan bilim adamları Torrington ve diğer üç kişinin mezarlarını bulurlar. Tabutları açıp içindeki katı buzları çözdüklerinde ise tam anlamıyla şok olurlar. Zira John Torrington, kelimenin tam anlamıyla onlara bakmaktadır.
150 yılı aşkın bir süredir bir buz bloğunun içinde kalan ceset neredeyse mükemmel bir şekilde korunmuştur. Sadece göz kapaklarının ve dudakların çevresinde çürüme belirtileri vardır. Üzerinde öldüğü zaman giydiği kıyafetler bulunuyordu ve kolları ve bacakları hala bağlı durumdaydı. Çenesinin kapalı kalması için başına bir mendil bile bağlanmıştı.
Torrington ile birlikte gömülen diğer üç kişiden ikisi olan John Hartnell ve William Braine'in cesetleri de Torrington kadar iyi olmasa da korunmuş haldeydi.
Rosalia Lombardo
Sicilya'daki Capuchin Rahipleri'nin Yeraltı Mezarları'nın derinliklerinde, küçük bir cam tabutun içinde, küçük Rosalia Lombardo'nun cesedi yatmaktadır. 1918'de zatürreden öldüğünde babası General Lombardo harap olur ve çok sevdiği kızını korumak için İtalyan mumyacı Alfredo Salafia'yı tutar.
Salafia; formalin, çinko tuzları, alkol, salisilik asit ve gliserin dahil olmak üzere birçok kimyasal kullanarak bir karışım yapar ve olağanüstü bir sonuç elde eder. Ceset o kadar iyi korunur ki, "Uyuyan Güzel" olarak ünlenir. Lombardo'nun mumyası 80 yılı aşkın bir süredir mükemmel bir şekilde korunmuş durumda olsa da, son beş yılda çürüme belirtileri göstermeye başlar. Bunun üzerine, cam tabut Yeraltı Mezarları'nın daha kuru bir ucuna taşınır ve hava geçirmez, nitrojen dolu bir cam kasanın içine yerleştirilir.
Yeraltı Mezarları'ndaki sıcaklık değişimleri, Lombardo'nun mumyasında rahatsız edici bir olaya neden olmaktadır. Sıcaklık dalgalandıkça, mumyanın göz kapakları kısmen açılıp kapanmakta ve halen sağlam gözleri ortaya çıkmaktadır.
2009'da yayınlanan bir belgeselde, Lombardo'nun mumyasına CT taraması yapılmış ve sonuçlar herkesi şok etmiştir. Çünkü Lombardo'nun tüm iç organları kusursuz bir şekilde yerinde durmaktadır, sadece beyni orijinal boyutunun yarısı kadar küçülmüştür.
La Doncella
500 yıldan daha fazla bir süre önce, 15 yaşındaki La Doncella ve yanındaki iki çocuk, bir kurban etme ritüelinde kullanılmıştır. Çocuklar, Llullaillaco Dağı'nın tepesinde bağdaş kurup otururken, ağır bir uykuya neden olması için çiça ve koka yapraklarıyla uyuşturulmuş ve Güneş Tanrısı'na adak olmaları için kurban edilmiştir.
Arkeologlar 1999'da And Dağları'ndaki birkaç inanılmaz kurban buluntusunun sonuncusu olan La Doncella ve diğer iki çocuğun kalıntılarını keşfeder. Üç çocuğun en büyüğü olan La Doncella, Güneş Tanrısı için bir kurban olarak yetiştirilmek üzere erken yaşta seçilen bir çocuk olan "Güneş Bakiresi"ydir. Kurban edileceği güne kadar kraliyet hayatı yaşamıştır. Özenle örülmüş saçları onu keşfedenleri hayrete düşürür. Bilim insanları Doncella'nın başında birkaç gri saç teli bulur. Bundan dolayı onun nihai kaderi hakkındaki bilgisinin onda derin bir duygusal hasara neden olduğunu düşünülmektedir.
Islak Mumya
2012 yılının Mart ayında Çin'de yapılan bir inşaat kazısı esnasında 600 yıldır suyla dolu bir tabutta yatan ve çok iyi şekilde korunmuş Ming Hanedanlığı'na mensup birinin mumyası bulunmuştur.
Bir buçuk metre boyundaki kadın tamamen giyiniktir. Saçlarını tutan gümüş bir saç tokası ve parmağındaki kocaman yeşim yüzük de dahil olmak üzere birçok güzel mücevher parçasıyla gömülmüştür. Tahta tabutunun üstünde, vücudun kötü ruhlardan korunası için oraya yerleştirilmiş, Şeytan Çıkarma Parası olarak bilinen basit bir gümüş madalyon vardır.
Xin Zhui
Xin Zhui, vücut bütünlüğü bakımından tartışmasız şekilde şimdiye kadar bulunan en iyi korunmuş mumyadır. Lenin'in aksine, beyni de dahil olmak üzere tüm iç organları tamamen sağlamdır. Evita'nın aksine, dokuları hâlâ yumuşaktır. Uzuvları hareket edebilir. Saçları tamdır ve damarlarında A grubu kan vardır. Zhui'yi daha da inanılmaz yapan şey, 2100 yaşında olmasına rağmen bu özelliklerini korumasıdır.
Dai'nin Han İmparatorluğu Beyliği hükümdarının karısı olan Zhui, MÖ 178 ve 145 yılları arasında 50 yaşındayken ölmüştür. Egzotik yiyecekler, yemek takımları ve kumaşlarla devasa bir mezara gömülmüştür. Cesedi içeriği halen çözülememiş bir sıvıya daldırılmıştır, muhtemelen bu kadar sağlam kalabilmesi de bu sayede mümkün olmuştur.
Zhui çok iyi korunduğu için arkeologlara eski bir insan hakkında şimdiye kadar derlenen en eksiksiz tıbbi profili vermiştir. Cesedin bozulmamış durumu, hayatıyla ilgili birçok ipucunu ortaya çıkaran modern bir otopsi yapılmasına olanak sağlamıştır. Zhui fazla kiloluydu, bel ağrısı çekiyordu, arterleri tıkanmıştı ve ciddi şekilde hasar görmüş bir kalbi vardı. Teşhis edilebilen en eski kalp hastası olma özelliğini de taşımaktadır. Tıp uzmanları Zhui bulunana kadar kalp hastalığının sadece modern zamanlarda var olduğunu iddia etmişti.
Grönland Mumyaları
1972'de Qilakitsoq'taki donmuş bir mezarda sekiz Eskimo mumyası keşfedilmiştir. Soğukta dondurularak kurutulan mumyalar bir ailedir. Karbon tarihlemesine göre mumyalama işlemi 1460 yılında yapılmıştır ve bu durum aileyi Grönland'da bulunan en eski mumyalar yapmaktadır. Mumyalardan üçü 78 parçadan fazla kürk ve deri giymiş, vücudunda çok sayıda dövme olan kadınlardır. Kadınların üzerinde yüzü down sendromunun belirgin özelliklerini taşıyan, onlar gibi kürklere sarılmış bir çocuk vardır. X-ışınları çocuğun Calve-Perthes hastalığından da müzdarip olduğunu ortaya çıkarmıştır. Tüm mumyaların üzerinde, annesinin üzerine diri diri gömüldüğü düşünülen yaklaşık altı aylık küçük bir erkek bebek bulunmuştur.
Mumyaların ölüm nedeni belli değildir. Bazı uzamanlar tüm ailenin yanlışlıkla boğulduğunu iddia ettiyse de, bunu destekleyecek hiçbir kanıt bulunamamıştır. Kadınlardan birinin kafatasının tabanında büyüyen bir tümör bulunmuştur ve çocuk muhtemelen Calve-Perthes hastalığından dolayı ölmüştür. Bebek de eski Inuit geleneğine göre canlı canlı gömülmüştür. Kadınların ölüm nedeni ise bilinmemektedir.
Xiaohe Güzeli
2003 yılında, Çin'in Xiaohe Mudi Mezarlıkları'nda kazı yapan arkeologlar, içlerinde daha sonra Xiaohe Güzeli olarak anılacak olan bir mumya da dahil olmak üzere birçok mumya keşfetmiştir. Xiaohe Güzeli'nin saçları, cildi ve hatta kirpikleri mükemmel bir şekilde korunmuştur, kadının doğal güzelliği dört bin yıl sonra bile kendini göstermektedir. Tabutu, içinde otlar bulunan küçük keselerle dolu ahşap bir teknedir. Kadınlar için nadir görülen bir rahibe statüsünü belirleyen keçeli yün bir şapka giymiştir. 3.800 yıldan fazla bir süre önce bir köy lideri olduğu düşünülmektedir.
Xinjiang'in havasındaki doğal tuzluluk, bölgedeki kuraklık ve dondurarak kurutma özellikleri nedeniyle, Xiaohe Güzeli günümüze kadar gelebilmiştir.
Dashi-Dorzho Itigilov
Dashi-Dorzho Itigilov, 1927'de bir dini seremoninin ortasında lotus pozisyonunda ölen bir Rus Budist keşiştir. Vasiyetinde öldüğü pozisyonda gömülmek istediğini belirtmiştir. Itigilov isteğine uygun olarak, üzerine öldüğü zaman üzerinde olan cüppeyi giydirilerek lotus pozisyonunda gömülür. 1955'te keşişler Itigilov'un cesedini çıkarır ve onun bozulmadan kaldığını görür. Sonrasında gömülse de,1973 yılında yine mezardan çıkarılır. Sovyet antiteist makamlarının Rus eyaletlerini denetlediği bir dönemde bu türden ceset çıkarma işlemleri çokça yapılmaktaydı, ancak mumya ile ilgili bulgular 2002 yılına kadar açıklanmamıştır.
Itigilov'un mumyası Budist konferansı tarafından kutsal bir kalıntı olarak ilan edilmiş ve adına yaptırılmış bir türbeye yerleştirilmiştir.
Azize Zita
Doğal mumyalama, Katolik Kilisesi'nin bir bireyin aziz olarak ilan edilmesi için aranan şartlardan biridir. Bu şekilde aziz ilan edilen kişilerden biri, 1272'de hayatını kaybeden ve yaşadığı dönemde zengin bir İtalyan ailesine hizmet eden bir hizmetçi olan Zita'dır. Dini duyguları güçlü olan bir kadın olsa da, birkaç kez fakirleri doyurmak için ekmek çalarken yakalanmıştır. 48 yıl boyunca İtalyan aileye hizmet ettikten sonra 60 yaşında hayatını kaybetmiştir.
Zita'nın cesedi, ölümünden 300 yıl sonra 1580'de çıkarılır ve doğal olarak mumyalandığı anlaşılır. 1696'da azize ilan edilir. Zita'nın mumyası 700 yıldan fazla bir süredir halka açık olarak sergilenmektedir.
Azize Bernadette
Bernadette, 1844'te Fransa'nın Lourdes kentinde bir değirmencinin kızı olarak doğmuştur. Hayatı boyunca, neredeyse her gün Meryem Ana'yı gördüğünü iddia etmiştir. Yine böyle Meryem Ana'yı gördüğünü söylediği günlerde hastalıkları iyileştirdiği söylenen bir pınar keşfetmiştir. 150 yıl sonra, pınardan akan suyun mucizeleri hala rapor edilmektedir.
Bernadette 1879'da 35 yaşında tüberkülozdan ölür. Cesedi 1909'da mezarından çıkarılır ve bozulmadığı görülür. Sonrasında gömülse de, 1919'da tekrardan mezarından çıkarılır, doktorlar vücutta bir miktar küf olduğunu ve cildin bazı bölgelerinde bozulmalar meydana geldiğini fark eder. Bu incelemeden sonra yine gömülür ve 1925'te üçüncü ve son kez mezardan çıkarılır. Kaburgalarından ikisi alınır ve Roma'ya gönderilir. Fransız aziz ilan edilme sürecinde yaygın olan şekilde, Bernadette'in yüzünün ve ellerinin kalıpları alınır, balmumu kalıpları yapılır ve yüzü ile ellerine yerleştirilir. Mumya, bugün kaldığı Azize Bernadette Şapeli'ndeki bir kutsal emanette sergilenmektedir.
Azize Virginia Centurione Bracelli
Virginia Centurione Bracelli 350 yıl önce İtalya'nın Cenova kentinde yaşamış ve görücü usulüyle evlendiği zengin bir soylu olan kocasının ölümünden sonra kendini dine adamıştır. Bölgesindeki muhtaçlara yardım edebilmek için için 1620'lerde Cento Signore della Misericordia Protettrici dei Poveri di Gesù Cristo'yu kurmuştur ve ölene kadar yoksullara yardım etmiştir. 1985'te cesedi mezarından çıkarılmış ve bozulmadığı anlaşılmıştır. 2003'te resmen azize ilan edilmiştir.
Elmur McCurdy
Elmur McCurdy, başarısız maceraları hayatına mal olan şanssız bir soyguncudur. 1911'de McCurdy ve bir soyguncu çetesi, yüksek değerli bir kasa içerdiğine inandıkları bir trene saldırır, ancak sonrasında bunun içerisinde değerli hiçbir şey olmayan sıradan bir yolcu treni olduğu anlaşılır. McCurdy ren soygunundan kaçtıktan sonra bir ahıra sığınır ve daha sonra 7 Ekim 1911'de Oklahoma Şerif Ofisi tarafından vurulur.
McCurdy'nin cesedi Pawhuska, Oklahoma'ya götürülür. Kimse cesede sahip çıkmayınca, cenaze levazımatçısı adam başı 5 sente cesedi sergilemeye başlar. Beş yıl boyunca ceset halka açık şekilde sergilenir, zamanla ziyaretçiler cesedin ağzına bilet koçanı ve madeni para sokmaya başlar ve bu bir ritüel haline gelir.
1916'da, McCurdy'nin kardeşi olduğunu iddia eden bir adam ortaya çıkar ve kardeşine uygun bir cenaze töreni düzenlemek için artık mumyalaşmış olan cesedin kendisine verilmesini ister. Mumyayı alan kimliği belirsiz kişi, ona bir cenaze töreni düzenlemek yerine onu ülkenin dört bir yanındaki balmumu müzelerine kiralar, karnavallarda ve eğlence fuarlarında sergiler. McCurdy'nin mumyası 60 yıl boyunca halka açık şekilde ülkenin dört bir yanında gezdirilir. Zamanla vücudun gerçek bir ceset olduğu bile unutulur. Mumya el değiştirdikçe, yeni sahibi mumyanın kötü bir balmumu figüründen başka bir şey olmadığını düşünür.
1976'da Queens Park'ta Altı Milyon Dolarlık Adam'ın bir bölümünün çekimleri sırasında, film ekibi ekranları ve mankenleri yeniden düzenlerken McCurdy'yi bulur. McCurdy'nin kollarından biri yanlışlıkla kırılır ve kolun içinde kemik olduğu görülünce hemen yetkililere haber verilir.
McCurdy'nin mumyasına yapılan otopsi sırasında, adli tıp uzmanı cesedin ağzını açar ve içinde bir 1924 basılmış bir madeni para ve bir bilet koçanı bulur. Yapılan araştırmalarda cesedin Elmur McCurdy'ye ait olduğu ortaya çıkarılır. Mumyaya yapılmış orijinal otopsiden kalan kesik izleri ve göğsündeki kurşunun yarası halen görülebiliyordu. İncelemeler bittikten sonra, 1977'de McCurdy'nin mumyası iki metre betonun altına gömülmüştür.
II. Ramses
Büyük Ramses olarak da bilinen II. Ramses, Eski Mısır'ı yöneten en güçlü ve etkili firavun olarak kabul edilir. Bir Mısırlının ortalama ömrü kırk yıldan az iken, Ramses 91 yaşına kadar yaşamıştır.
66 yıl tahtta oturmuştur, kelimenin tam anlamıyla yaşayan bir tanrı olarak görülmüştür. Hatta birçok karısından (Nefertari dahil) ve 100 çocuğundan bazılarından daha uzun yaşamıştır. Diğer firavunlardan daha fazla tapınak, anıt ve şehir inşa ettirmiş ve Mısır İmparatorluğu onun yönetimi sırasında büyük ölçüde genişlemiştir. Suriye, Nubia ve Libya'da çeşitli savaşlara liderlik etmiştir. Savaş ganimetleri ile krallığa aşırı bir zenginlik getirmiştir.
Ramses hayatının sonuna yaklaşırken, çürüyen dişler, artrit ve kalp hastalığı gibi sağlık sorunlarıyla boğuşuyordu. 91. yaş gününden sonra ölen Ramses, Krallar Vadisi'nde devasa bir mezara gömülmüştür. Mezar soygunculuğu nedeniyle mumyanın yeri zaman içinde değiştirilmiştir.
Ramses'in mumyası 1881'de gizli bir bölmede diğer kırk mumya ile birlikte bulunmuştur. Ramses'in mumyası Mısır'da şimdiye kadar bulunan en iyi korunmuş mumyalardan biridir. Diğer mumyaların aksine, Ramses'in burnu sağlamdır. Kanca şeklindeki burnu, onun en ünlü özelliği haline gelmiştir.
II. Ramses, modern bir pasaport verilen tek eski Mısırlıdır. 1974'te, mumya incelemesi için Fransa'ya gönderildiğinde kendisine pasaport verilmiştir. Doğum tarihinde MÖ 1303 ve mesleğinde de "Kral" yazmaktadır. Yapılan incelemelerde Ramses'in vücudundaki eski savaş yaraları, diş apsesi ve şiddetli artriti ortaya olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca boynuna saplanmış bir sopa da bulunmuştur, bu da bazı bilim insanlarının mumyalama sırasında yanlışlıkla Ramses'in kafasının koptuğuna inanmasına neden olmuştur. II. Ramses günümüzde, Kahire Müzesi'nde sergilenmektedir.
Tollund Adamı
1950'de Danimarka'nın Jutland Yarımadası'nın bataklıklarında hiçbir şeyden haberi olmayan turba çiftçileri tarafından tesadüfen keşfedilen bu Demir Çağı öncesi cesedin mumyası o kadar iyi korunmuştur ki, mumyayı bulanlar onun yakın zamanda ölmüş bir cinayet kurbanı olduğunu düşünmüştür. Jutland'da bulunan birçok bataklık mumyasından biri olan Tollund Adamı'nın çok eski bir zamandan kalma olduğu anlaşılmıştır.
Tollund Adamı üzerinde yaklaşık altmış yıl boyunca yapılan incelemelerde, onun muhtemelen asılarak idam edilmiş biri olduğu sonucuna varılmıştır. Zira boynunda halat izleri vardı ve dili, asılan insanlarda olduğu gibi şişmişti. Midesine yapılan otopside, son yemeğinde sebze, bazıları yabani, bazıları yabani olmayan çeşitli tohumlardan oluşan yediği ortaya çıkmıştır.
1950'lerde mumya koruma teknikleri sınırlıydı. Bu yüzden Tollund Adamı'nın sadece başı, ayakları ve sağ baş parmağı kalıcı olarak korunabilmiştir. Bugün, orijinal iskelet kullanılarak hazırlanmış bir kopya, gövdeye bağlı olarak Danimarka'da sergilenmektedir.
George Mallory
Tarihin kayıp öncülerinden biri olan George Mallory'nin cesedi, donmuş bir şekilde Everest'in yamaçlarından birinde yüz üstü yatmaktadır. 1924'te, o ve ortağı Andrew Irvin imkansızı denemeye karar verir ve dünyanın en yüksek dağının zirvesine ulaşan ilk insanlar olmak için yola çıkar. Şimdi ilkel olarak kabul edilen tırmanma teçhizatı ve şişelenmiş oksijen ile yolculuğa başlar ve son teyitli bilgiye göre zirveden yaklaşık 250 metre uzağa kadar ulaşırlar. Bundan sonra ise onlardan bir daha haber alınamaz.
75 yıl boyunca iki dağcının kaderi bir sır olarak kalır. Kaybolmaları dünya manşetlerine taşınır ve iki adam hakkında bulunan kanıtlar, boş oksijen şişelerinden biri ve Irvin'e ait bir buz baltası olur.
1999'da, Mallory ve Irvin'i bulmaya çalışmak için Eric Simonson liderliğindeki NOVA-BBC sponsorluğunda bir keşif seferi başlatılır. Bu keşif gezisinde, Irvin'in buz baltasının bulunduğu nokta arama faaliyetleri için merkez nokta olarak kabul edilir. Birkaç saat sonra baltanın bulunduğu yerin yaklaşık 200 metre altında keşif ekibinin üyelerinden biri olan Conrad Anker, yün ve kürk giymiş donmuş bir ceset bulur. Ekip ilk başta Andrew Irvin'i bulduklarını düşünür, ancak cesedin yırtık pırtık paltolarındaki isim etiketlerine bakınca bunun George Mallory'ye ait olduğu anlaşılır.
Mallory'nin cesedi mükemmel bir şekilde korunmuştur. Cildi ve saçları, o yükseklikteki sert UV ışınları nedeniyle ağarmıştır. Sadece kıyafetleri kötü durumdadır, sert esen rüzgarlar yüzünden paramparça olmuştur. Cesedin yüzünün çekilmiş bir fotoğrafı yoktur, ancak cesedi bulan Anker yüzün hasarsız olduğunu ve ciddi bir ifadeye ile baktığını söylemiştir. Mallory'nin nasıl öldüğü ise, cesedin etrafındaki kayalar temizlediğinde ortaya çıkar. Mallory'nin beline bağlı kopmuş bir tırmanma ipi bulunur, bu da Irvin ve Mallory'nin birbirine bağlandığını ve birinin düştüğünü ortaya çıkarır. Araştırmacılar Mallory'nin cesedini yakınlardaki bir mağaraya gömmüştür.
Mallory'nin zirveye ulaşıp, ulaşmadığı belli değildir. Mallory, yola çıkarken kızının fotoğrafını zirveye bırakacağını söylemiştir. Cesedin ceplerinde yapılan kapsamlı aramada, üzerinden kızının fotoğrafı çıkmamıştır. Andrew Irvin'in cesedi ise asla bulunamamıştır.
Cherchen Adamı
Cherchen Adamı'nın keşfedilmesi, tarihçileri Doğu ve Batı medeniyetlerinin etkileşimi hakkındaki düşünceleri yeniden değerlendirmeye zorlamıştır, çünkü bu 3000 yıllık mumya beyaz bir insana ait olmasına rağmen Çin'de bulunmuştur. Cherchen Adamı, Çin'in Türkistan kentinde üç kadın ve bir bebekle birlikte bulunmuştur ve Çin'in Kelt Mumyaları olarak bilinen yüzlerce mumyasından biridir. Giydiği giysiler mumyanın kendisi kadar şaşırtıcıdır. Zira mükemmel bir şekilde korunmuş, Avrupa yününden yapılmıştır.
Yapılan DNA testleri Cherchen Adam'ın ve onunla birlikte gömülenlerin gerçekten de Avrupalı olduğunu doğrulamıştır. Yine de bu insanların o dönemde Çin'e nasıl geldikleri halen bilinememektedir. Mezarda bulunan eşyaların karbon tarihlemesi, mezarın bir aldatmaca değil, antik bir yer olduğunu doğrulamıştır. Mezarın kuru ve tuzlu havası; ceset, buğday, yünlü bezler, battaniyeler ve hatta bir biberon gibi eserlerin mükemmel şekilde korunmasını sağlamıştır.
Buz Adam Ötzi
1991 yılında bir grup dağcı tarafından İtalyan alplerinde yarısı buza gömülü olarak bulunan Buz Adam Ötzi'nin en başta yakın zamanlarda ölmüş biri olduğu düşünülür, ancak yapılan incelemelerde Ötzi'nin yaklaşık 5000 yıldır orada yattığı anlaşılır.
Bulunmasından bu yana geçen on yıllar içinde, Buz Adam Ötzi hakkında birçok bilgi elde edilmiştir. Ötzi öldüğünde 35-45 yaşlarındaydı. Yanında silah, av aletleri ve erzağı vardı. Omzuna saplanmış bir ok ucu bulundu. Kesin ölüm nedeni bilinmemekle birlikte, en çok kabul gören teori, omzuna saplanan ok ucu nedeniyle kan kaybından ölmüş olmasıdır.