Rachel: Hah! Valizin içinde kalmak gerçekten de rahatsız ediciydi. ( Havasız kalıp ölseydin keşke.)
Yura: Üzgünüm Rachel.
Rachel: Sorun değil.
Karaka: Lord White, sizi kendi gözlerimle ilk defa görüyorum. Ben yeni Avcı Karaka’yım.
Hoaqin: Seni piç… Seni kendini bilmez velet! Avcı pozisyonun kaybettiğim için benimle oyun mu oynuyorsun?
Karaka: Lord White, Ölüm Katında eski gücünü geri kazanmanı sağlayacak bir yol var.
Hoaqin: Ne?
Karaka: Bı sır gizli kalmalı o yüzden…
Hoaqin: Oh Tabi tabi. Aslında iyi bir dostmuşsun.
Karaka: Beni takip edin lütfen.
Yura: ( Gerçekten de basit biri.)
Rachel: ( Öylece her şeyi kabul mu edecek? )
( Hoaqin ve Karaka, ayrılır.)
Yura: Trende bir avcı olacağını tahmin bile edemezdim. Gerçekten de çok şaşırdım.
Rachel: Ben de öyle… Mr. Wangnan? Söylemek istediğin bir şey mi var?
Wangnan: Hayır, çok planlı bir organizasyon gibi gözüküyorsunuz.
Rachel: Oh, iltifatın için teşekkürler. Bu tür şeylere alışkınım.
Wangnan: Kendini kandırma, seninle dalga geçiyordum.
Rachel: Olsun ilgin için teşekkürler yine de.
Wangnan: Pfff. Seninle ilgilendiğim falan yok. Sadece Viole gibi iyi biri neden seni takip ediyor onu merak ediyorum, hepsi bu!
Rachel: İyi biri dedin değil mi, kesinlikle öyle. Ve ben de kötü olanım.
Wangnan: Çok çarpık bir aklın var.
Rachel: Ama bu doğru. Ben çok kötü bir kızım ( beyler…
)
Rachel: Aslında Baam’ın beni bunları yaparken bulmamasını istedim.
Wangnan: İnsanları öldürdükten sonra mı söylüyorsun bunu? Kendine gel.
Rachel: Haha.. Bu berbat.
Wangnan: Sen psikopat mısın? Senin birkaç tahtan eksik. Tüm bunları yaparak ne elde etmeyi umuyorsun? Para? Güç? Rütbe?
Rachel: Hayır… Benim istediğim şey… mavi gökyüzü… sonsuz yıldızlar…. ve soğuk meltemler…. Onun tüm hayatı boyunca arzuladığı bu manzara.
Sadece bunları kendi gözlerimle görebilsem bana yeter…
Wangnan: Sen de ne halttan bahsediyorsun?
Rachel: Haha. Boş ver, düşünmene gerek yok.
(
Arlen…. Baam’ın sana ne ifade ettiği umrumda değil. Senin dileğini gerçekleştirecek olan kahraman Baam değil benim. Ben olmak zorundayım…! )
Hoaqin: Demek gücümü geri kazanmamı sağlayacak bir şeyin var, söyle bana!
Karaka: Evet Lord White. Senin gücünün kaynağı ‘’ruhlar’’.
Kopyan olmasa bile, sayısız ruhla şu anki zincirlerini kırabilirsin değil mi?
Hoaqin: Tabi ki! Eğer eski güçlü halimde olsaydım o değersiz kurallıların büyüsünün icabına bakardım.
Karaka: Aslında burada ‘’Ruhlar Odası’’ denen, Ölüm Katındaki tüm ruhların saklandığı bir yer var.
Ruhların sayısı en azından on milyonlarca. Hatta içlerinde seviyecilerinki bile var.
Eğer sen o ruhların hepsini yersen…
Hoaqin: Ha- Karaka… Daha fazla bilgiye ihtiyacım var.
( Flash backte geçen bölümdeki sahne Hell Joe’nun aklında canlanır.)
Karaka: Sağır olan sensin. İçlerinden biri sizleri buradan çıkaracak anahtar, aptal.
Joe: Ee, söyledikleri hakkında siz ne düşünüyorsunuz?
Sanchez ( Parçalayıcı Birliğin Kumandanı): Bizi kandırmak için söylenmiş boş sözler. Ona inanmayın lord Joe.
Charlotte ( Yoldan çıkarıcı Birliğin Kumandanı) Bence de öyle Lord Joe, doğru değildi.
Wolcott ( Rüzgar Birliğinin Kumandanı): Öyle olduğunu sanmıyorum. Ona güvenmemek için bir nedenimiz yok. Bu şansı deneyebiliriz.
Fabregas ( Kan Birliğinin Kumandanı): Wolcott haklı. Eğer yalan söylüyorlarsa daha sonra icaplarına bakarız.
Thong ( İhanet Birliğinin Kumandanı): Lord Joe… Bu ihtimale güvenmelisiniz. Eğer doğruysa bu şansı geri tepmiş oluruz.
Joe: ( Tabi ki… Eğer Karaka doğruyu söylüyorsa… bu şansı kaçıramayız. Ama onun sözlerine kanıp emirlerini de yerine getiremeyiz. Benim Fug’ın yukarısında olmam lazım. Ortadan kayboldukları yere bakarsak Kuzey şehrine doğru ilerliyor olmalılar.
Onları bir şekilde ele geçiremez miyiz? İşte bu! )
Bir fikrim var. Hemen mesajımı tüm Ölüm katına duyur: Eğer Diken parçasını istiyorsanız, Hell Joe’nun kalesine gelin!
Onlara son parçaya sahip olduğumu ve bunun için benimle savaşmalarını söyle! Kazanan Dikeni alacak! Dikeni ele geçirmek için kaleye gelecekler.
Sanchez: A ama bizde değil ki, dimi? ( Ah safım)
Joe: Sorun değil, hepsi onları buraya çekmek için bir tuzak. Bizde olmasına gerek yok. Fug da dikeni istediği için katılacaktır.
Bu şansı ipler aslında kimin elindeymiş, onu göstermek için kullanacağım. Kaybedeceklerine göre Diken için ısrar edip durmaları zor olacak.
Ve siz de bu oyuna katılacaksınız.
Komutanlar: Huh?
Joe: Dikeni isteyen bu piçleri yenip buradan çıktığımızda, kuleye hükmedeceğiz ( el yumruğu yemeyen kendisinkini balyoz sanırmış, yok artık)
Yuri: Daha nereye kadar gidecek bu kız?
Evan: Bence yeterince yol geldik.
???: Ve sonunda buradayız. Kırmızı cadıların gizli yerinde: Gallstone Köyü!
Koon: Epey büyükmüş.
Androssi: ( Gallstone mu..?)
???: Beni takip edin, sizi Hwaryuna götüreceğim.
Hwaryun: Bunu yapmana gerek yok Ai (?) Bundan sonra onlara ben rehberlik edeceğim. Sen gidebilirsin.
Koon: Hwaryun! Buraya neden yalnız başına geldin.
Androssi: Seni değersiz!
Hwaryun: İçeri gelin. Size Hell Joe hakkında anlatmam gereken bir şey var.