Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

Puslu Kıtalar Atlası - İlban Ertem (İhsan Oktay Anar)

MOBİL VERSİYONDA GÖRSELLERDE VE TABLOLARDA BOZUKLUKLAR OLABİLİR

PUSLU KITALAR ATLASI


PUSLU KITALAR ATLASI


İhsan Oktay Anar'ı bir çoğunuz duymuş ve aralarınızda eserlerini okumuş olanlar vardır. Kınısı mürekkepten, kalemi kuşağında bir yiğittir. En azından bizi, gök kubbede cismi belirsiz, insan gözünün seçemediği, Descartes'in sayısı bilinmez pencerelere sahip bir hanenin, herhangi bir penceresinden Konstantiniye'ye baktırdığı bu dünyada kendisi böyledir. Bir penceresinden Ashcliffe Adası'na, bir diğer pencereden Amat'a ve belki de bir diğerinden yüksek şatoda mesken bir adama baktırır. İhsan Oktay Anar'dan alınan icazetle, gökten aşağısı puslu olan bu atlasta, sözlerin yetersizliği hadsizliğini yapmak niyeti olmayan ve naçizane çizgileriyle kelimelere baston tutan İlban Ertem'in tamamlaması 5 yıl süren çizgi romanı.



"Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikâyet ve beyan etmişlerdir ki kun-ı Kâinattan 7079 yıl, İsa Mesih'ten 1681 ve Hicretten dahi 1092 yıl sonra, adına Konstantiniye derler tarrakası meşhur bir kent vardı. Ceneviz taifesinin buraya ilk gelen gemilerine karanlıkta uçan bir ak martının yol gösterdiği, ancak salimen karaya vasıl olduktan sonra dümencileri olacak Pundus nam kâfirin bu martıyı Mesih addederek yuvasını arayıp bulduğu ve itikatlarınca İsa'nın etini yemek sünnet olduğundan kuşu kızartıp yediği rivayet olurdu. Eskiler, bu martının yuvasının bulunduğu yere Ceneviz kavmının yüksek bir kule diktiğini rivayet etmişlerdir ki, sonraları Galata Kulesi diye nam salmış bu heybetli yapının tepesinde, yalı adamlarının dürbünle, yiğitlerin ise çıplak gözle, Bursa kentinin ulu dağını seçtikleri söylenegelmiştir. Ne var ki bu şayianın, ziyaretçilerinden bahşiş koparmak hevesiyle kuledeki yangın gözcüleri tarafından okunan bir kurt masalı olduğu da ağızdan ağıza dolaşmıştı bir zamanlar. Beher yangın için, eğer vaktinde tespit edebilirlerse yirmi akçe ikramiye, edemezlerse yangın sönene kadar saat başı yirmi değnek ceza alan bu adamlara hazine-i humayûndan on akçe helal yevmiye verilirdi. "

Çok iyi bildiğimiz ve hatta sürekli yediğimiz bir yemeği, birileri tarafından şef diye çağırılan bir adamın farklı malzemeler ve dokunuşlarla süslediği yöresel bir yemek misali bir karşılaması var. Biraz ağır gibi görünse de siz ısındıkça, dilin buzu çözülüyor, sayfalar birer birer zihninizde erimeye başlıyor.


İhsan Oktay Anar'ın uslübunu anlayabildiğim kadarıyla anlatmam gerekirse; bir kitap, film veya dizi karakterinin, kendi hikaye çizgisinde ilerlerken münasebette bulunduğu, başını belaya soktuğu birisi vardır. Mesela, bir kovalamacada seyyar satıcının meyve arabasına çarpılır ve o meyveler dökülür de bir daha o karakteri görmeyiz ya, işte olayın aksiyonundan kendimizi alıkoyabilirsek bir an için "acaba şu anda o karakter ne yapıyor" sorusunun cevabı diyebilirim. Tam da burada İhsan Oktay Anar'ın dünyadan saklamak niyeti olmadığı sayısı belirsiz baharıtlarının lezzetiyle karşılaşıyoruz.

Olaylar, M.S 1681’de İstanbul’da geçmektedir. Ama onun deyişiyle “ Konstantiniye” deyiz. Yazar bunu bile size pat diye söylemiyor. Lafı öyle evirip çeviriyor ki kitabın başında, cümle bitip siz anlamak için yeninden aynı cümleyi okuduğunuzda bu sonuca varıyorsunuz. Cümleleri oldukça uzun; ama hayır, sıkmıyor. Aksine, cümle ilerledikçe detaylarda boğulmak yerine her bir kelimeyle daha çok okuma isteğiyle doluyorsunuz. İstanbul’un her bir köşesine gidiyor okuyucu. Galata meyhanelerinde içip, sokaklarda naralar atıyor; saray avlularına şöyle bir uğruyor, Ermeni ve Rum semtlerinde esnafla alışveriş yapıyoruz. Güzelim İstanbul’un her noktasına nüfuz ediyoruz kısaca.


Kitaptaki karakterler

  • Uzun İhsan Efendi: İhsan Oktay Anar'ın kendi karakterinin romana yansımasıdır. Yazar, Uzun İhsan Efendi üzerinden Descartes akılcılığını tartışmakta ve geliştirmektedir.
  • Bünyamin: Uzun İhsan Efendi'nin oğlu. İçtiği şerbet nedeniyle derin uykuya daldığı için öldü sanılarak defnedilmiş ve kendine gelince mezardan kendi çabasıyla çıkmıştır. Vardapet tarafından bulunarak lağımcı ocağına yazdırılır.
  • Ebrehe: Önceleri devlet yararına kullanılan ancak sonrasında padişahlar tarafından varlığına inanılmayan gizli teşkilatın son lideridir.
  • Zülfiyar: Ebrehe'nin sağ kolu ve teşkilat üyesi bir casustur.
  • Vardapet: Galata'da bir kilisenin zangocu. Çalıştığı kilisenin papazı kendisine vekalet edecek kişiyi bulmak için bir sınav yapmak ister ve adayları ayrı hücrelere kapatarak en uzun süre kimin dayanacağını bulmaya karar verir. Vardapet, kapatıldığı hücreden tünel kazıp çıkarak yemek yediği için kiliseden kovulur ve Osmanlı ordusuna lağımcı olarak yazılmaya karar verir. Bünyamin'in hikâyesini duyunca onu yanına çırak olarak alır.
  • Kubelik: Pera'da balyos katipliği yapan bir Venedikli. İçki müptelası olunca katiplikten kovulmuş ve önce dişçiliğe sonra cerrahlığa merak salmıştır. Frenkçe bildiği için Arap İhsan tarafından, yolculuğu esnasında bulduğu Zagon Üzerine Öttürme kitabını tercüme etmesi istenir.
  • Arap İhsan: Uzun İhsan Efendi'nin dayısı, Bünyamin'in büyük dayısı. Çıktığı gemi yolculuğundan döndüğünde Kubelik'i bulur.
  • Alibaz (Efrasiyab lakabıyla da geçiyor): Arap İhsan'ın yolculuğu esnasında bulduğu yedi yaşlarında gösteren bir çocuk. Arap İhsan'ı tüm yolculuk boyunca çileden çıkartmış, başını belaya sokmuştur; bunu yapmaktan da keyif almaktadır.
  • Hınzıryedi: Bağdatlı bir dilenci. Sultan Murat tarafından dilencilik öğretmesi için İstanbul'a getirilmiş ve kendisinden önceki dilenci kethüdası tarafından kıskanılarak duaları kabul edilmesin diye domuz eti yedirilmiştir. Domuz etinin tadından vazgeçemediği için idam edilmek üzereyken Zülfiyar tarafından kurtarılmış ve dilenci kethüdası yapılmıştır.

Uzun İhsan Efendi​
Bünyamin​
Arap İhsan Efendi​


Arap İhsan isimli amansız bir korsanla başlıyoruz hikâyeye. Galata’ya yanaşan gemiden, kulağından tutuğu Alibaz isminde bir çocukla evine gitmektedir. İşte burada bile hayal gücünün ürünlerini görmeye başlıyoruz. Alibaz, üç yaşına kadar afyonla uyutulmuş bir çocuktur. Zira çok yaramazdır, bu nedenle de uyusun da kurtulalım mantığıyla afyonla susturulmaya çalışılmıştır. Afyona karşı kazandığı bağışıklık onu uykudan etmiştir. Feci bir biçimde yaramaz olmasıyla birlikte, uyumaması da etrafındakileri çileden çıkarmaktadır. Arap İhsan ise tam bir külhanbeyidir. Tepesinde bir tutam bırakılacak şekilde kesilmiş saçı, sırtında ve geniş göğsündeki savaş ve kırbaç izleriyle süslü iman tahtası( yazar böyle diyor) ile tam bir yiğittir. Ama bir o kadar da belalı. Öyle ki, Venediklilere saldırdıklarında, sırtında dev sandıklarla kaçarken, arkasından kurşun sıkanlarla alay etmeyi adet edinmiş bir korsan. Nasıl Alibaz uyku nedir bilmiyorsa, Arap İhsan da korku nedir bilmiyor. Evine gittiğinde ise ana karakterler diyebileceğimiz diğer iki kişiyle tanışıyoruz. Bunlardan biri Arap İhsan’ın yeğeni, Uzun İhsan Efendi. Uzun İhsan Efendi’nin oğlu Bünyamin var bir de. Yakışıklı bir genç kendisi ve babasının beyaz teninin aksine, büyük dayısı olan Arap İhsan gibi esmer bir delikanlı.

Bu gerçeklik-düş ikilemi, oturduğu yerden bir Dünya Atlası çizmeye çalışan, ama yeğeni Arap İhsan gibi gerçek hayatı hiç tanımayan Uzun İhsan Efendi üzerinden de işleniyor. Oğluna verdiği öğüt, kitabın en akılda kalıcı paragraflarından biri:
"Dünya'yı rüyalarımla keşfetmeye çalıştım. Bu, yeterince cesur olmadığımın bir göstergesi olabilir. Aynı hatayı senin de yapmana yolaçmak istemiyorum. Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünya'dan ve onun binbir halinden korkma."

Bir düzine karakterin hikayesini ayrı ayrı anlatıp sonunda birleştirmesi, geçmiş-gelecek, düş-gerçeklik gibi düzlemlerde hareket eden sarmal kurgusu, sanki keşfi istenen, pusların ardındaki görmemizi istediği atlas buymuş gibi. Afiyet olsun.





Kaynaklar;

 
Son düzenleme:
Bu kitabı çok uzun zaman önce okumuştum. Özet, hatırlatıcı bir şeyler bulabilsem iyi olur diyordum. İyi oldu. Eline sağlık.
 
  • Like
Tepkiler: Roo
Eline sağlık çok güzel derlemişsin , Anar'ın kitaplarını ayrı severim okuyun okutturun. ?
 
  • Like
Tepkiler: Roo

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık